Esas No: 2019/2983
Karar No: 2022/2318
Karar Tarihi: 31.05.2022
Danıştay 9. Daire 2019/2983 Esas 2022/2318 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 9. Daire Başkanlığı 2019/2983 E. , 2022/2318 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
DOKUZUNCU DAİRE
Esas No : 2019/2983
Karar No : 2022/2318
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: … A.Ş'ye ait vergi borçlarının tahsili için kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına düzenlenen … tarih ve … sayılı ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …. Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; davacının 24/05/2013-01/08/2013 tarihleri arasında şirketin yönetim kurulu üyesi olduğu ve üç yıl müddetle B grubu hisseleri temsilen tahditsiz her konuda şirketi temsil ve ilzama yetkili olduğu, asıl amme borçlusu şirketin 2013 yılının Mayıs ila Ağustos dönemlerine ait muhtelif vergi borçlarının vadesinde ödenmemesi nedeniyle şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin şirkete tebliğ edildiği ve borcun ödenmemesi üzerine yapılan mal varlığı araştırması sonucu şirketin kamu alacağını ödeyecek durumda olmadığının tespiti üzerine kamu alacağının şirketten tahsil imkanı kalmaması nedeniyle davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla dava konusu ödeme emrinin düzenlendiği olayda, davacının asıl borçlu şirketin kanuni temsilcisi olarak şirket borçlarından sorumlu olduğu anlaşılmakta olup, 6183 sayılı Yasa'nın 58. maddesinde belirtilen ödeme emrine karşı açılan davalarda öne sürülebilecek olan hususların varlığının ortaya konulamaması nedeniyle kesinleşen ve şirketten tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi borçlarının tahsili için davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Olayda, davalı idarece asıl borçlu şirket hakkında yapılan mal varlığı araştırmasında, şirket adına tescilli …, …, …, …, …, … plaka numaralı altı adet taşıt olduğu tespit edildiği, tescilli taşıtlar satılarak paraya çevrilmesine karşın satış bedelinin söz konusu kamu alacağını karşılamadığı hususu açıklığa kavuşturulmaksızın, diğer bir ifadeyle, şirket hakkında tüm takip yollarının tüketilmesinden sonra kanuni temsilci olan davacının varlığından tahsili istenilebilecek toplam alacak miktarı somut bir biçimde ortaya konulmaksızın, alacağın tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına ödeme emri düzenlenmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun kabulüne, Vergi Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne ve dava konusu ödeme emrinin iptaline karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: … A.Ş'nin, Dairelerine 1.072.977,54-TL vergi borcu olduğu, şirkete ait araçlar üzerinde İcra Müdürlüklerinin ve diğer vergi dairelerinin haciz ve ihtiyati hacizleri olması sebebiyle araçların satılması durumunda dahi vergi borcu karşılanamayacağından, tahsil imkansızlığı nedeniyle davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı iddasıyla kararın bozulması istenilmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'İN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
… A.Ş'ye ait vergi borçlarının tahsili için kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına düzenlenen … tarih ve … sayılı ödeme emrinin iptali istenilmektedir.
İLGİLİ MEVZUAT:
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzelkişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları hâlinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzelkişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği; yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı hüküm altına alınmıştır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un "Kanundaki terimler" başlıklı 3. maddesinde; Amme borçlusu veya borçlu terimi; amme alacağını ödemek mecburiyetinde olan hakiki ve hükmi şahısları ve bunların kanuni temsilci veya mirasçılarını ve vergi mükelleflerini, vergi sorumlusunu, kefili ve yabancı şahıs ve kurumlar temsilcilerini, tahsil edilemeyen amme alacağı teriminin, amme borçlusunun bu Kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme alacaklarını; tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı teriminin, amme borçlusunun haczedilen mal varlığına bu Kanun hükümlerine göre biçilen değerlerin amme alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas kararı verilen amme borçlusundan aranılan amme alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen takip muamelelerinin herhangi bir aşamasında amme borçlusundan tahsil edilemeyeceği ortaya çıkan amme alacaklarını ifade ettiği belirtilmiştir.
Aynı Kanun'un 55. maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun "bir ödeme emri" ile tebliğ olunacağı; 58. maddesinde de kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcu olmadığı, kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığını ileri sürerek 7 gün içerisinde vergi mahkemesinde dava açabileceği hüküm altına alınmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin değerlendirilmesinden, tüzel kişiliğe sahip şirketlerin vergi borçları nedeniyle öncelikle o şirket adına tarh ve tahakkuk işlemi yapılacağı, borç ödenmediği takdirde şirket adına ödeme emri düzenleneceği ve kamu alacağının şirketten tahsil edilmesi için idarece 6183 sayılı Kanun'da sayılan tüm takip yollarının tüketileceği ve buna rağmen borç şirketten tahsil edilemezse şirket kanuni temsilcisi hakkında takip yollarına başvurulacağı sonucuna ulaşılmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; davacının 24/05/2013-01/08/2013 tarihleri arasında şirketin yönetim kurulu üyesi olduğu ve üç yıl müddetle B grubu hisseleri temsilen tahditsiz her konuda şirketi temsil ve ilzama yetkili olduğu, asıl amme borçlusu şirketin 2013 yılının Mayıs ila Ağustos dönemlerine ait muhtelif vergi borçlarının vadesinde ödenmemesi nedeniyle şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin şirkete tebliğ edildiği ve borcun ödenmemesi üzerine yapılan mal varlığı araştırmasında şirket adına tescilli …, …, …, …, …, … plaka numaralı altı adet araç bulunduğunun tespit edildiği ve araçlar üzerine haciz konulduğu, şirketin başkaca bir mal varlığının bulunmadığı, haciz uygulanan araçlar satılsa dahi kısmen de olsa vergi borcunun karşılanamayacağının anlaşılması üzerine davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla dava konusu ödeme emrinin düzenlendiği anlaşılmıştır.
Olayda, asıl borçlu şirketin haciz uygulanan … plakalı aracın ... İcra dairesi tarafından satıldığı, diğer araçların ise 2003, 2006, 2009, 2011 model araçlar olduğu, araçlar üzerinde İcra Daireleri ve farklı vergi daireleri tarafından konulan hacizlerin ve ihtiyati hacizlerin bulunduğu, davalı idarenin ilgili hacizlerde 13. sırada olduğu ve ödeme emri borç tutarının da 571.235,78-TL olduğu dikkate alındığında hacizli araçların satılmaları durumunda dahi kamu alacağının asıl borçlu şirketten tahsil edilemeyeceği anlaşılmaktadır.
Yukarıda da değinildiği gibi limited şirket ortaklarının sorumluluğundan farklı olarak, kanuni temsilcilerin 213 sayılı Yasa'nın 10. maddesi kapsamında sorumluluğuna gidilebilmesi için asıl borçlu şirketin tüm mal varlığının satılarak paraya çevrilmesi ve buna ilişkin muamelelerinin sonuçlanmış olması aranmamıştır. Tahsil dairesince yapılacak tahsil işlemlerinin herhangi bir aşamasında, haczedilen ya da tespit edilen asıl borçlu şirkete ait mal varlığı değerinin, borcu karşılamayacağının anlaşılması durumunda, kanun koyucu, kanuni temsilcinin sorumluluğuna gidilebilmesi için gerekli şartları yeterli görmüştür. Bunun için ayrıca borcu karşılamayacağı anlaşılan gerek hacizli olan, gerek hacizli olmayıp tespit edilen mal varlığının cebri icra yolu ile satılıp paraya çevrilmesinin beklenilmesine de gerek duyulmamaktadır.
Bu durumda, ödeme emri içeriği kamu alacağının asıl borçlu şirketten tahsil edilemediği anlaşıldığından, davacının kanuni temsilci sıfatıyla takibi için gereken koşulların oluştuğunun kabulü gerektiğinden, aksi yöndeki gerekçeyle verilen Bölge İdare Mahkemesince, davacının söz konusu borçtan sorumluluğu değerlendirilerek ulaşılacak sonuca göre yeniden karar verilmesi gerekmektedir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalının temyiz isteminin kabulüne,
2. … Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 31/05/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.