Esas No: 2021/14349
Karar No: 2022/11386
Karar Tarihi: 21.06.2022
Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 2021/14349 Esas 2022/11386 Karar Sayılı İlamı
Özet:
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi, kadastro tespitinde zemin uygulanmaması nedeniyle tapu kaydının hatalı oluştuğunu ileri süren davacıların tapu iptali ve adlarına tescili istemiyle açtıkları davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar veren ilk derece mahkemesinin kararının istinaf incelemesi sonucunda HMK'nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddedildiğini belirtmiştir. Mahkeme kararında, TMK'nın 1007. maddesi ile düzenlenen tazminat davalarında mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren TBK'nın 125. md. gereği 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içinde dava açılması gerektiği, Anayasa Mahkemesi'nin 2014/6673 başvuru nolu kararı gereği 18/11/2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolmuş davalarda TMK'nın 1007. maddesi kapsamında dava açılabilmesi için makul süre içerisinde dava açılması gerektiği, davanın 08.04.2019 tarihinde açıldığı ve 18/11/2009 tarihinden itibaren oluşan iç hukuk yolu itibariyle, eldeki davanın makul süre içinde açıldığının kabul edilemeyeceği, bu nedenle dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren 20 yıldan fazla süre geçtiği ve TMK'nın 1007. maddesi gereğince tazminat talep edilemeyeceği vurgulanmıştır. Bu nedenle istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-l maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir. Kararda, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi de hatırlatılarak, bu tutanaklarda belirtilen haklara sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtik
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonucunda; ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf incelemesi üzerine bölge adliye mahkemesinin yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmünün Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekilince istenilmiş olmakla, duruşma için belirlenen 21/06/2022 günü temyiz eden davacılar vekili ile aleyhine temyiz olunan davalı Hazine vekilinin yüzlerine karşı duruşmaya başlanarak gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra ve dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü.
- K A R A R -
Dava, kadastro zabıt defterinin kadastro işlemleri sırasında zemine uygulanmaması nedeniyle kadastrodan önceki sebebe dayalı tapu iptali ve adlarına tescili ile tescil olmadığı takdirde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesine göre açılan tazminat istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davanın zamanaşımı nedeniyle reddine ilişkin olarak verilen karara karşı, davacılar vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi'nce HMK'nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
Dosya içindeki bilgi ve belgelere, kararın dayandığı gerekçelere göre; ... parsel sayılı taşınmazın (... parsel sayılı taşınmazın geldi parseli) kadastro tespitinin 11.10.1988 tarihinde yapıldığı ve kadastro tutanağına 30 günlük ilan süresi içerisinde itiraz edilmeyerek 03.03.1989 tarihinde kesinleştiği ve ... adına tapu kaydı oluştuğu; ... parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin 10.10.1988 tarihinde yapıldığı ve 30 günlük askı ilan süresi içinde ... ve ... tarafından kadastro komisyonuna itiraz edildiğinden komisyonca yapılan itirazlarının 30.01.1989 tarihinde reddine karar verilmesi ve kadastro tespitine itiraz davası açılmaması nedeniyle kadastro tespitinin kesinleştiği ve S.S. Yeni Yarsav Turizm Geliştirme Kooperatifi adına 03.03.1989 tarihinde tapu kaydı oluştuğu ve taşınmazların davacıların murisleri olan ... lakaplı ...'a ait tapu kaydı olduğu, öldüğünde davacılar murislerine intikal ettiği zabıt defterinde kayıtlı olduğu halde kadastro sırasında zabıt kayıtları tercüme edilerek uygulanmadığından tapu kayıtlarının hatalı oluştuğundan bahisle tapu kayıtlar iptali ile adlarına tescili, tescilin mümkün olmaması halinde TMK'nın 1007. Maddesi uyarınca uğranılan zararın tazmini istemiyle iş bu davanın 08.04.2019 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
TMK'nın 1007. maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında, mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren TBK'nın 125. md. (eski 146.md.) göre 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içinde dava açılması gerekmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin 2014/6673 başvuru nolu 25/07/2017 tarihli, 29/09/2017 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan ... kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/11/2009 tarihli 2009/4-383 E. - 2009/517 K. sayılı kararı nazara alındığında; Hukuk Genel Kurulu kararı ile TMK'nın 1007. maddesi ile düzenlenen tazminat için hukuk yolu etkili hale gelmiş olup, ne var ki Hukuk Genel Kurulu karar tarihi olan 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolanlar açısından dava açılmasının mümkün kılacak makul süre içinde TMK'nın 1007. maddesi dayanarak dava açılmalıdır.
Buna göre, Anayasa Mahkemesi'nin 25.07.2017 tarihli 2014/6673 kararı gereği 18/11/2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolmuş bulunan eldeki dava yönünden, 4721 sayılı Kanun'un 1007 maddesi kapsamında dava açılabilmesi imkanı yönünden Anayasa Mahkemesi'nin belirtilen hak ihlali kararı nazara alındığında, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/11/2009 tarihli kararından yaklaşık 10 yıl sonra tarihinde açıldığı ve 18/11/2009 tarihinden itibaren oluşan iç hukuk yolu itibariyle, eldeki davanın makul süre içinde açıldığının kabulünün mümkün olmadığı gibi 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesindeki "bu tutanaklarda belirtilen haklara sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz" maddesi gereği dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren 20 yıldan fazla süre geçtiği, davacıların murisi adına kadastro sonucu herhangi bir tapu kaydı oluşmadığı, kadastro sırasında revizyon görmeyen ve hukuki niteliğini kaybetmiş tapu kaydına dayanılarak TMK'nın 1007. maddesi gereğince tazminat talep edilemeyeceğinden ilk derece mahkemesince davanın reddine ilişkin verilen karara karşı davacılar vekilince yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-l maddesi gereğince esastan reddine karar verimesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde olmadığından usul ve yasaya uygun olan hükmün HMK'nın 370. maddesi gereğince ONANMASINA, davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazine'ye irad kaydedilmesine, aleyhine temyiz olunan davalı Hazine yararına yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 3.815,00-TL vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, 21/06/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.