13. Hukuk Dairesi Esas No: 2015/22479 Karar No: 2017/8829 Karar Tarihi: 02.10.2017
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2015/22479 Esas 2017/8829 Karar Sayılı İlamı
13. Hukuk Dairesi 2015/22479 E. , 2017/8829 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalıya ....ili ...ilçesi ... parsel sayılı taşınmazda inşa edilen 3. kat 7 nolu bağımsız bölümün yarı hissesinin satışı için vekaletname verdiğini, taşınmazın yarı hissesinin değerinin en az 40.000,00 TL olduğunu ancak 7.000,00 TL"ye satışının yapıldığını, 7.000,00 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesi için Mersin 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 01/12/2008 tarihinde dava açtığını ve bu dava sonucunda kendisinin davayı ıslah etmesine fırsat verilmeden davanın kabulüne karar verildiğini, Yargıtay"ca taşınmazın değerinin açılacak davayla tespit edilebileceğine karar verilerek onandığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla taşınmazın keşfen tespit edilecek yarı bedelinin şimdilik 10.000,00.- TL’nın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, zamanaşımı def’inde bulunmuş, öncelikle usul yönünden olmadığı takdirde esas yönünden davanın reddine karar verilmesini dilemiştir. Mahkemece, davaya konu taşınmazın satış işleminin yapıldığı 23/07/2004 tarihi ile davanın açıldığı 26/11/2013 tarihi arasında 5 yıllık zamanaşımının dolmuş olduğu gerekçesiyle zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Dava, davalı vekil tarafından satılan ve satış bedeli ödenmeyen taşınmaz nedeniyle maddi tazminat talebine ilişkindir. Taraflar arasındaki ilişki vekalet sözleşmesine dayanmakta olup, vekalet sözleşmesinin en önemli unsurları arasında; vekilin talimata uygun hareket etme borcu, özen borcu ve hesap verme borcu gelmektedir. Vekalet sözleşmesinde vekilin hesap verme borcu vekalet sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte doğup, işin vekil tarafından yürütülmesi sırasında ve sona ermesinde de devam etmektedir. BK.nun 392.maddesi hükmü gereğince vekil, talep üzerine yaptığı işin hesabını vermeye ve müvekkili nam ve hesabına edindiği herşeyi iade etmeye, iade edinceye kadar da almış olduğu şeyleri saklamaya zorunludur. Bu nedenle de vekilin aldıklarını geri verme borcunda zamanaşımı vekalet sözleşmesi sürdükçe işlemez. Bir başka deyişle iade borcunda muacceliyet, vekilin hesap vermesi veya sözleşme ilişkisinin bitmesi ile başlar. Nitekim Hukuk Genel Kurulu"nun 2011 tarih ve 2011/13-161 esas ve 2011/276 karar sayılı ilamı da bu yöndedir. Somut olayda, davalı vekil hesap verme yükümlülüğünü ilk davanın açıldığı 01.12.2008 tarihinden önce yerine getirdiğini ispat edemediğinden zamanaşımının başlangıcını ilk davanın açıldığı tarih olarak kabul etmek gerekir. Bu durumda, davanın açıldığı tarih itibarı ile eski B.K. 126/4 ve yeni T.B.K. 147/5.maddelerindeki 5 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 02/10/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.