14. Hukuk Dairesi 2015/6635 E. , 2018/1152 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 04.07.2013 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 17.06.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
Davacılar vekili, müvekkillerinin tapu tahsis belgeli mesken ve gecekondularını 40 yıldır kullandıklarını, gerek Türk Medeni Kanununun zilyedlik hükümleri, gerekse 2981 sayılı Yasa hükümleri uyarınca tescil haklarının doğduğunu, buna rağmen tapularının verilmediğini ileri sürerek davalılar adına olan tapu kaydının iptaliyle müvekkilleri adına tescilini, mümkün olmaması halinde eşdeğer emsal yer veya oluşturulacak belediye imar plan uygulaması sonuçlarından hisse verilmesini veya bedelinin ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, aynı taşınmaz için başka hak sahiplerinin açtığı davaların reddedildiği, Yargıtayca onandığı ve kesinleştiği gerekçesiyle davacı vekilinin tüm taleplerinin reddine, davacılar ... ve ... davadan feragat ettiğinden bu davacılar yönünden davanın feragat nedeniyle reddine, diğer davacılar yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.
1- Davacılardan ..., ... ve Rahime Bodur yönünden; bu davacılar ..., ... ve ... hükmün verilmesinden ve kararı temyizinden sonra 26.06.2015, 04.02.2016 ve 03.10.2016 tarihli dilekçeleri ile davadan feragat ettiklerini bildirmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 19.12.2012 tarihli, 2012/13-1369 Esas, 2012/1221 sayılı Kararının gerekçesinde ayrıntılı olarak açıklandığı üzere; kural olarak davadan feragatin temyiz isteğinden vazgeçme yanında daha geniş kapsamlı olduğu aşikârdır. Zira birincide temyiz dilekçesinin reddine karar vermekle yetinilecek, diğerinde ise feragatin hukuki niteliği gereği bu konuda karar verilmek üzere mahkeme kararı bozulacaktır. Aynı zamanda verilen bu iki dilekçenin birbirinin devamı niteliğinde olduğu ve davadan feragatin bir yerde temyizden feragat isteğini de içereceği görüşü ile davadan feragat isteği esas alınarak çözüme ulaşılması gerektiği görüşü benimsenmiştir.
6100 sayılı HMK"nın 307. maddesinde feragatin, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olduğu belirtilmiştir. Aynı yasanın 308. maddesi gereğince de kabul, davacının talep sonucuna davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir. Kabul, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm doğurur.
6100 sayılı HMK"nın "Feragat ve kabulün şekli" başlıklı 309. maddesi hükmüne göre de feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir. Kısmen feragat veya kabulde, feragat edilen veya kabul edilen kısmın, dilekçede yahut tutanakta açıkça gösterilmesi gerekir. Feragat ve kabul, kayıtsız ve şartsız olmalıdır.
Yukarıda belirtildiği üzere feragatin kati bir hükmün hukuki neticelerini hasıl edeceği hükme bağlanmıştır. Yine belirtmek gerekir ki feragatin geçerliliği karşı tarafın muvafakatine bağlı değildir. Etkisini onu yapanın tek yönlü irade beyanı ile doğurur. Bu nedenle mahkemece verilen kararın davacının davadan feragati hakkında mahkemesince bir karar verilmek üzere bozulması gerekir. Yargıtay"ın yerleşmiş uygulamaları da bu doğrultudadır. (11.04.1940 tarihli ve 70 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.05.1992 tarihli ve 1992/2-250/364 sayılı Kararı) 2-Diğer davacılar yönünden;
6100 sayılı HMK’nun 297. maddesi uyarınca; mahkeme kararlarının gerekçeli olması, kararda tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin gösterilmesi gerekir. Aynı hüküm, T.C. Anayasası’nın 141/3. maddesinde de benimsenmiştir. Şayet kararlar, HMK’nun 297. maddesindeki nitelikleri taşımıyorsa bu tür kararlar “gerekçeli karar” değil "sözde gerekçeli" kararlardır.
Somut olaya gelince; mahkemece, yalnızca dava ile ilgili emsal kararlar bulunduğundan bahisle hüküm kurulmuş olup, toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kararda gösterilmemiştir. Verilen karar da yukarıda ifade edildiği üzere gerekçesiz bir karardır. Bu nedenle, usul ve yasaya aykırı şekilde gerekçesiz olarak verilen kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) no’lu bentlerde açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın 15 günlük yasal süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.02.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.