14. Hukuk Dairesi 2015/8245 E. , 2018/1151 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 15.06.2012 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesinin talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 18.12.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.02.2018 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
-KARŞI OY YAZISI-
Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan baz istasyonlarının kaldırılması isteğine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki; taraflar arasındaki uyuşmazlık, çekişme konusu ve baz istasyonu olarak adlandırılan tesislerden kaynaklanan zarar bulunup bulunmadığı ve varsa bu zararın hangi durumlarda söz konusu olabileceği ile zararın giderilmesi konusunda ne gibi önlem yada önlemlerin alınması gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun emsal dosyalarla ilgili olarak verdiği kararlardan 30.05.2012 tarih ve 2012/4-147 Esas, 2012/327 Karar sayılı ilamında; "...öncelikle belirtmek gerekir ki Anayasa"nın 17.maddesinde “Yaşama hakkı”, 22. maddesinde “Haberleşme Hürriyeti”, 35.maddesinde “Mülkiyet Hakkı” düzenlenmiştir. Yine Anayasa"nın; Sağlık Hizmetleri ve Çevrenin Korunması başlıklı 56. maddesinde, herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemenin Devletin ve vatandaşın ödevi olduğu hükmüne yer verilmiştir. İnsan Hakları Evrensel beyannamesinin 25 maddesi de aynı yöndedir. Anayasa tarafından korumaya alınan “yaşama hakkı”, “haberleşme hürriyeti” ve “mülkiyet hakkı” gibi temel haklar arasında bir çatışma meydana gelmesi halinde bu durumun, yargılama makamları tarafından hassasiyetle değerlendirilmesi ve çatışan yararlar arasında öncelik düşüncesine dayalı bir denge kurulması gerekir. Dava konusu tesisin cep telefonlarının kullanımı için zorunlu olduğu ve bu tesisin geniş bir kitleyi ilgilendirmesi nedeniyle kamuya hizmet vermeyi amaçladığı tartışmasız ise de insan yaşamında tehlike yaratma ihtimalinin bulunması halinde insan yaşamına, sağlığına üstünlük tanınması gerekir. Başka bir deyişle; “Yaşama Hakkı” en kutsal ve birincil hak olup tehdit altında olma şüphesi dahi diğer Anayasal haklardan önce gözetilmesi gereğini doğurur. Aksi halde yaşam hakkının tehlikede olduğu bir yerde diğer tüm temel hak ve hürriyetlerin hiçbir değeri kalmayacaktır. Türk Medeni Kanunu"nun 737 vd. maddesinde ise komşuluk hukuku düzenlenmiş bu maddede herkese taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkileri kullanırken komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınma yükümlülüğü getirilmiştir. Baz istasyonu yönetmeliğe uygun olarak çalıştırılsa dahi zararın veya zarar ihtimalinin bulunması halinde yönetmeliğe uygun olduğundan söz edilerek zarar verenin sorumluluktan kurtulması, kullanıma devam edilmesi sonucunu doğurmaz. Yönetmeliğe uygun değilse, zaten hukuka aykırılık gerçekleşmiş olacaktır. Hukuk kurallarındaki norm düzenlemesi itibariyle yönetmelik ve yönetmeliğe uygun bir işlem yapılsa bile buna karşın çevreye verilen zarardan eylemi gerçekleştirenin sorumlu olmayacağı sonucu doğmaz. Ayrıca yargıç uyuşmazlığın çözümünde yönetmeliğe değil, yasaya, genel hukuk kurallarına ve bu bağlamda sorumluluk ilkelerine göre karar vermek zorundadır. Bu bakımdan yönetmeliğe göre verilen sertifikayı bağlayıcı olarak kabul etmek mümkün değildir..." şeklinde açıklamalara yer verilmiştir.
Öte yandan, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi"nin 2011 yılına kadar olan içtihatlarında aynı görüşler vurgulanıp, ayrıca "...baz istasyonlarının cep telefonlarının kullanımı için zorunlu olduğu ve sağlamış olduğu iletişim hizmeti nedeniyle de geniş halk kitlelerine büyük yarar sağladığı tartışmasızdır. Ancak, bu yararın sağlanması nedeniyle kişilerin sağlığına zarar verilmesi hoş görülemez. Zira, anılan tesislerin radyasyon yaydığı bilinen bir gerçekliktir. Bu bakımdan, bu tesisten üçüncü kişilerle birlikte davacı da yararlanmış olsa, sağlanan yararla verilen zararın dengelenmesi genel bir hukuk kuralıdır. Yarar, haberleşmeyi amaçlamaktadır. Zararın ise, insan sağlığı ve yaşamı ile ilgili olduğu gözetildiğinde, ikinci değere önem verilmesi gerekmektedir. Bu tesislerin vermiş olduğu zararlardan tesisleri kuran ve işletenler sorumludur. Bu sorumluluk ise, kusura dayanmayan bir tehlike sorumluluğudur. Baz istasyonlarının ilgili yönetmelik hükümlerine uygun olarak kurulması, sertifika verilerek faaliyete geçirilmesi hallerinde dahi, zarar verdikleri takdirde zarara neden olanlar sorumluluktan kurtulamaz. Bu özelliği itibariyle tesisi kuranların ve işletenlerin yüksek özen yükümlülüğü bulunmaktadır. Aksi halde, en küçük bir özensizliğin maddi değerlerle ölçülemeyecek kadar ağır sonuçlar doğurması kaçınılmazdır. Bunun için zarar görenin zararını değil, tesis ve işletme sahibinin, tesisin işletilmesinden dolayı kişilere, bu bağlamda çevreye bir zarar vermediği ve herhangi bir olumsuz sonuç yaratmadığının kanıtlanması gerekir. Bu sonuç, genel sorumluluk kurallarının aksine olarak, işletmenin ağır tehlike doğuracak özelliğinden kaynaklanmaktadır...Öte yandan; hiçbir hizmet, insan yaşamı kadar öncelik ve hayati önem taşımaz. Diğer bir anlatımla, yararlı bir hizmetin karşılığı olarak insanın ölümü uygun bir sonuç olarak kabul edilemez. İnsan sağlığını tehlikeye atan bir hizmetin, kişi yaşamının önüne geçmesi ve ona üstünlük tanınması doğru bir yaklaşım olarak düşünülemez. Bu nedenle; tek başına ölçüm sonuçlarının düşük olması, baz istasyonunun zarar doğurmayacağı anlamına gelmeyeceğinden, ölçüm değerlerinin yanı sıra diğer koşulların bu bağlamda, tesisin kurulduğu yerin yerleşim yerlerine, okula, çocuk parkına ve davacıların evine olan yakınlığı ile davacıların ailesi ile birlikte evlerinde uzun süreli oturduklarının da göz önünde tutulması gerektiği de gözetilerek, dava konusu baz istasyonunun işletilmesinin çevre sakinlerine, dolayısıyla davacılara zarar verip vermediğinin araştırılması gerekir..." biçiminde baz istasyonu tesis eden ve işletenin sorumluluğunun kapsamı açıklanmıştır.
Somut olayda; davacının kayden 2651 ada 8 parsel 3. kat 9 bağımsız bölüm nolu çatı aralıklı meskenin maliki olduğu, mahkemece yapılan birinci keşif sonucu alınan fen bilirkişi raporunda "davacının binasına bitişik komşu 2651 ada 21 sayılı parseldeki binanın çatısına kurulan kulenin kargir baca şeklinde olup, davacının teras katı ile aynı seviyede bulunduğu ve kule ile davacının açık balkon duvarı arasında 5,60 metrelik bir mesafenin olduğunun" belirtildiği; Bilgi Tek. ve İletişim Kurumu uzmanı ve ... Tıp Akademisi Nükleer Tıp Anabilim Dalı Doç.Dr. sıfatını haiz bilirkişilerin ortak raporunda ise "davalılara ait baz istasyonlarının bulunduğu ve sistemlerin faal olduğu, baz istasyonu antenlerinin 13-15 metre yüksekliklerinde çatı üzerine monte edildiği, bazı baz istasyonlarına giydirme yapıldığı ve baz istasyonları ile davacı konutun üst balkon ve yaşam alanlarının aynı seviyede olduğu, davacı konutunda ortam için ölçülen en yüksek elektrik alan ortalama değerinin limit değere oldukça yakın olmasına rağmen yönetmelik ile belirlenen limit değerin altında ölçüm tespit edildiği ancak ansal olarak zaman zaman (ortalama 9.85 V/m iken ansal olarak ön teras balkon köşesinden 15 V/m ölçüldüğünden) daha yüksek değerlere ulaşabileceği, baz istasyonlarının bazılarının baca içerisine gizlenmiş olması nedeniyle sektör antenlerin bakış yönleri tespit edilememişse de davacı balkonunun en yakın antene mesafesinin 6m. olmasının, balkonların bir veya birkaç baz istasyonunun güvenlik mesafesi içerisinde olabileceğini düşündürdüğü; sonuç olarak, davacı konutundan ölçülen en yüksek ortalama elektrik alan şiddeti değerinin yönetmelikte belirtilen üst limitlerin altında olmasına rağmen, üst balkonlarının komşu apartman çatısına kurulmuş davalı şirketlere ait 3 adet baz istasyonu ile aynı seviyede olması, balkondan en yakın baz istasyonuna uzaklığın 6 m. gibi güvenlik mesafeleri içerisinde kalabilecek kadar yakın olması nedeniyle, baz istasyonlarının bu lokalizasyondan kaldırılmasının uygun olacağı" şeklinde görüş bildirdikleri; mahkemece aynı bilirkişilerle yerinde ikinci uygulama neticesinde fen bilirkişinin "davacı binasına, ekli planda gösterilen Vodofone gözleme bacalarından 1 nolunun 6.50m, 2 nolunun 15.00m, 3 nolu Avea gözleme bacasının 14,00m. mesafede olduğunu, 4 ve 5 nolu gözleme bacasının söküldüğünü, davalı ... Hiz. A.Ş. tarafından düzenlenen planda çatı üzerindeki tesislerin görüldüğünü, anılan davalı vekilinin baz istasyonunun kaldırıldığını beyan ettiğini, davalılara ait tesislerin davacı binasına uzaklıklarının asıl raporunda açıklandığını" bildirdiği, diğer bilirkişilerin ise "daha önce kurulu olan ... İletişim Hiz. A.Ş."ne ait baz istasyonunun söküldüğü, bina ön cephesine doğru olan ve baca şeklindeki 2 adet sistemin davalı ... ... A.Ş."ne, binanın arka cephesine doğru ve direk üzerine kurulmuş olan sistemin ise ... İletişim Hiz. A.Ş."ne ait olduğu, bu baz istasyonlarının faal olup, davacı konutunun üst balkon ve yaşam alanlarıyla aynı seviyede bulunduğu, antenlerin bulunduğu yer ve baktığı yönler dikkate alındığında sistemin güvenlik mesafesine uygun olarak kurulduğu ve davacı tarafın yaşam alanının güvenlik mesafesi içinde kalmadığı" biçiminde rapor sundukları anlaşılmaktadır.
O halde; dava konusu baz istasyonlarının davacının meskenine çok yakın (yaklaşık 6,00m) mesafede ve davacı konutunun üst balkon ve yaşam alanlarıyla aynı seviyede bulundukları, yapılan ölçümde elektrik alan ortalama değerinin limit değerlere çok yakın ve anlık olarak da ortalama limit değerin üzerlerine çıktığının belirlendiği, içerisinde Nükleer Tıp Uzmanı bilirkişinin de bulunduğu bilirkişi heyetinin "üst balkonlarının komşu apartman çatısına kurulmuş davalı şirketlere ait 3 adet baz istasyonu ile aynı seviyede olması, balkondan en yakın baz istasyonuna uzaklığın 6m. gibi güvenlik mesafeleri içerisinde kalabilecek kadar yakın olması nedeniyle, baz istasyonlarının bu lokalizasyondan kaldırılmasının uygun olacağı" yönünde sundukları rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, çekişmeye konu anılan tesislerin yaydığı radyasyon, referans değerlerin altında olsa bile, meskun alanlarda uzun süreli radyasyona maruz kalacak insanların sağlığının olumsuz yönde etkileneceği, bu bağlamda dava konusu baz istasyonlarının konumu, davacının yaşam alanıyla yakınlığı, zaman zaman limit değerlerin üzerinde çalıştıklarının tespit edilmesi karşısında davacının zarar gördüğü açıktır. Başka bir ifadeyle, davacının konutu uzun süreli oturulup vakit geçirilen bir mekan olup, baz istasyonlarının yaydığı radyasyon referans değerlerinin altında olsa bile, bu radyasyona uzun süre maruz kalması durumunda ileriki yıllarda sağlığının olumsuz yönde etkilenme olasılığı vardır. Bu riskin varlığı durumunda dahi böyle bir duruma müsaade edilemez. Özellikle son zamanlarda ülke genelinde ortaya çıkan ve medyada zaman zaman yer alan olumsuz vakıaların çoğaldığı da gözetildiğinde, dava konusu baz istasyonlarının davacının oturmakta olduğu binada ve çevre binalarda yaşayanlar için sağlık bakımından uzun süreç içeresinde çok ciddi hastalıklara yakalanabilecekleri konusunda büyük endişeye neden olduğu ve bunun da psikolojik yapılarında tedirginlik ve ümitsizlik yaratarak, kişilerin çalışmalarını ve sağlık değerlerini olumsuz yönde etkilediği; davacının, yaklaşık 6 metre mesafede ve yaşam alanı içerisinde kalan ve tıbben zarar vermediği kanıtlanmayan tesislere katlanma yükümlülüğünün bulunmadığı, anılan tesislerin sökülüp götürülerek daha uygun alanlarda tesis edilebilecekleri dikkate alındığında çekişmeli tesislerin davacının sağlığına ve dolayısıyla yaşam hakkına zarar verdiği sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca; davalı ... Hiz. A.Ş.ne ait baz istasyonlarının yargılama sırasında kaldırılması nedeniyle adı geçen davalı bakımından konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar yönünden ise, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmasının doğru olmadığı ve bu nedenle hükmün bozulması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun onama kararına iştirak edemiyorum.