1. Hukuk Dairesi 2019/1113 E. , 2019/2193 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda İlk Derece Mahkemesince verilen davanın kabulüne dair kararın davalı tarafça istinafı üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,Tetkik Hâkimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları ... ’ın 565 ada 19 parsel sayılı taşınmazdaki 3/16 payını mirastan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak 14.04.2010 tarihinde satış suretiyle davalı kardeşine temlik ettiğini, mirasbırakanın taşınmazdaki payını satmasını gerektirir bir durum olmadığını ileri sürerek dava konusu 565 ada 19 parsel sayılı taşınmazda mirasbırakan ... tarafından davalıya temlik edilen çekişmeli payın iptali ile payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalı, müteveffa ağabeyi ...’ın eşinden ayrıldığını, kendisini alkole verip çalışmayı bıraktığını, geçimini sağlayacak herhangi bir geliri olmadığını, ağabeyinin sigorta primlerini ödediğini, bedeli mukabilinde çekişme konusu payı satın aldığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
İlk derece Mahkemesince, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, mirasbırakan ...’ın davalıya temlik ettiği çekişme konusu 3/32 payın iptali ile miras payları oranında davacılar adına tesciline karar verilmiş; davalı yanın istinafı üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1952 doğumlu mirasbırakan ... ’ın 19.04.2013 tarihinde ölümü üzerine davacı çocukları ..., ... ve ...’in mirasçı kaldıkları, davacıların annesi ile mirasbırakanın 2001 yılında boşandıkları, mirasbırakanın dava konusu 565 ada 19 parsel sayılı taşınmazdaki 3/32 payının tamamını 13.250 TL bedelle 14.04.2010 tarihinde bizzat davalı kardeşi ...’e satış yolu ile temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, muvazaa iddiasına dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 190. maddesi ile Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir. Bir başka ifade ile temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu ispat külfeti davacı tarafa aittir.
Somut olaya gelince, davacı tanığının beyanlarıyla muvazaanın varlığı konusunda somut bir olgunun ortaya konulamadığı gibi davalı tanığı ...’un ise davalıya olan 50.000 TL borcunu davalının isteği üzerine çekişme konusu payın satış bedeli olarak mirasbırakan ...’a ödediğini, mirasbırakanın sigorta primlerinin davalı tarafından yatırıldığını ifade ettiği, diğer davalı tanığı ...’ un da benzer mahiyette beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan satış bedeli ile gerçek değer arasındaki farkın tek başına muvazaanın ispatında yeterli olmayacağı da açıktır.
Hal böyle olunca, iddianın kanıtlanamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/1. maddesi uyarınca ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren ... 13. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.03.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.