Abaküs Yazılım
4. Ceza Dairesi
Esas No: 2020/1243
Karar No: 2020/10190
Karar Tarihi: 16.09.2020

Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/1243 Esas 2020/10190 Karar Sayılı İlamı

4. Ceza Dairesi         2020/1243 E.  ,  2020/10190 K.

    "İçtihat Metni"

    Kasten yaralama ve tehdit suçlarından sanık ..."un, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 86/2, 86/3-e, 106/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 2 kez 5 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresi belirlenmesine dair Erzurum 2. Sulh Ceza Mahkemesinin (Kapatılan) 22/06/2010 tarihli ve 2009/1155 esas, 2010/642 sayılı kararının itiraz edilmeden 01/09/2010 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanığın deneme süresi içerisinde 16/03/2015 tarihinde kasıtlı bir suç işlediğinin ihbar edilmesi üzerine, hakkındaki hükmün açıklanması ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 86/2, 86/3-e, 106/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 2 kez 5 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına ilişkin Erzurum 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 29/03/2016 tarihli ve 2016/171 esas, 2016/206 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 19/02/2020 gün ve 22572 sayılı istem yazısıyla dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
    İstem yazısında: “Dosya kapsamına göre;
    1-Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığının 25/11/2009 tarihli ve 2009/11067 soruşturma, 2009/6272 esas, 2009/2160 sayılı iddianamesi ile sanık hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 86/2, 86/3-e ve 106/1. maddeleri gereğince kasten yaralama ve tehdit suçlarını işlediğinden bahisle kamu davasının açıldığı, Erzurum 7. Asliye Ceza Mahkemesince sanığın eylemleri sabit görülerek her iki suçtan hükmün açıklanması suretiyle mahkûmiyetine karar verilmiş ise de, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/1. maddesi uyarınca cezalandırılmasına konu "seni öldürürüm" söyleminin iddianame anlatımından anlaşılacağı üzere ..."a yönelik olduğu, bu şahsın iddianamede müşteki sıfatıyla taraf olarak gösterilmediği ve kovuşturma aşamasında 22/06/2010 tarihli duruşmada tanık olarak dinlendiği, iddianamede belirtilen diğer müşteki sanık olan ..."a yönelik atılı tehdit suçunu içerir fiil atfedilmediği, 5271 sayılı Kanun"un 225/1. maddesinde yer alan, “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında veriliri şeklindeki düzenleme karşısında, hakkında açılmış dava bulunmayan ve iddianamede anlatılış tarzına göre unsurları gösterilmeyen tehdit suçu yönünden beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesinde,
    2-Erzurum 2. Sulh Ceza Mahkemesi"nin (Kapatılan) 22/06/2010 tarihli ve 2009/1155 esas, 2010/642 sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, sanık ..."un yüzüne karşı tefhim edildiği, kararda itiraz kanun yoluna başvuru süresinin, kararın tefhim veya tebliğinden itibaren başlayacağının belirtildiği ve gerekçeli kararın adı geçen sanığa tebliğ de edilmediği anlaşılmakla, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-1. cümle, 86/2-3.e ve 62. maddeleri uyarınca 2 kez 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın bu nedenle usulüne uygun olarak kesinleştiğinden ve denetim süresinin de başladığından bahsedilemeyeceği, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 04/10/2018 tarihli ve 2017/8-952 esas, 2018/403 sayılı kararında da açıklandığı üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmemesi nedeniyle zamanaşımının durmayacağı, denetim süresi başlamadığı için de, bu süre içerisinde kasıtlı suç işlendiğinden bahsedilemeyeceği ve açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanması koşullarının bulunmadığı cihetle, anılan Mahkemesince verilen 29/03/2016 tarihli ve 2016/171 esas, 2016/206 sayılı hükümlerin açıklanmasına ilişkin kararın hukuki değerden yoksun olduğu, hukuki değerden yoksun olan mahkumiyet kararlarının da dava zamanaşımını kesmeyeceği, bu nedenle dava zamanaşımını kesen son işlemin, sanığın savunmasının alındığı 25/03/2010 tarihi olduğu ve bu tarihe göre, tehdit ve yaralama suçlarından açılan kamu davasına ilişkin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 66/1-e maddesinde öngörülen 8 yıllık olağan dava zamanaşımının, inceleme tarihine kadar gerçekleştiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesinde,
    İsabet görülmemiştir.” denilmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    I-Olay:
    Kasten yaralama ve tehdit suçlarından sanık ..."un, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 86/2, 86/3-e, 106/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 2 kez 5 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresi belirlenmesine dair Erzurum 2. Sulh Ceza Mahkemesinin (Kapatılan) 22/06/2010 tarihli ve 2009/1155 esas, 2010/642 sayılı kararının itiraz edilmeden 01/09/2010 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanığın deneme süresi içerisinde 16/03/2015 tarihinde kasıtlı bir suç işlediğinin ihbar edilmesi üzerine, hakkındaki hükmün açıklanması ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 86/2, 86/3-e, 106/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 2 kez 5 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına ilişkin Erzurum 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 29/03/2016 tarihli ve 2016/171 esas, 2016/206 sayılı kararının, kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
    II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
    Kasten yaralama ve tehdit suçlarından sanık ..."un, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 86/2, 86/3-e, 106/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 2 kez 5 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına dair Erzurum 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 29/03/2016 tarihli ve 2016/171 esas, 2016/206 sayılı kararında, sanık hakkında müşteki ..."a yönelik tehdit eyleminin iddianamede anlatılmamasına karşın mahkumiyet hükmü kurularak açılmayan davadan hüküm kurulmasında ve Erzurum (Kapatılan) 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 22/06/2010 tarihli ve 2009/1155 esas, 2010/642 sayılı kararının usulüne uygun tebligat yapılmadan kesinleştirilmesinde isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    III- Hukuksal Değerlendirme:
    Suçun işlendiği tarihten itibaren belli bir süre geçmesine rağmen, kamu davasının açılmaması veya açılan davanın sonuçlanmaması yahut da kurulan hükmün kesinleşmemesi halinde izlenen suç siyaseti gereğince artık devletin o suçtan dolayı cezalandırma yetkisinden vazgeçmesinin ifadesi olarak dava zamanaşımı kabul edilmiştir. Dava zamanaşımı kanun aksini kabul etmediği müddetçe bütün suçlar bakımından geçerli olup soruşturma ve kovuşturma makamlarınca resen gözetilip uygulanacaktır. Şüpheli veya sanığın dava zamanaşımından vazgeçmesi mümkün değildir.
    Dava zamanaşımı kural olarak tamamlanmış suçlarda suçun işlendiği günden, teşebbüs hâlinde kalan suçlarda son hareketin yapıldığı günden, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günden, çocuklara karşı üstsoy veya bunlar üzerinde hüküm ve nüfuzu olan kimseler tarafından işlenen suçlarda çocuğun onsekiz yaşını bitirdiği günden itibaren işlemeye başlayacaktır. Suçun işlendiği gün zamanaşımı süresinin birinci günüdür. Zira suçun işlendiği gün dahi kamu davasının açılması mümkündür. Bu nedenle dava zamanaşımının da dava açmak hakkı mevcut olduğu andan itibaren başlaması tabiidir. Kanun koyucu bazı hallerde dava zamanaşımının süresinin başlangıcını özel olarak belirlemek gereğini hissetmiştir. Örneğin, iftira suçunda mağdurun fiili işlemediğinin sabit olduğu, evlenme yasaklarına aykırılık suçlarında ise evlenmenin iptali kararının kesinleştiği tarihten itibaren dava zamanaşımının işlemeye başlayacağı kabul edilmiştir. (TCK m. 267/8 ve 230/4)
    Dava zamanaşımı suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri de göz önünde bulundurularak kanunda öngörülen soyut cezaya ve şüpheli veya sanığın yaşına göre belirlenen sürenin son gününün hitamı ile gerçekleşecektir. Zamanaşımı süresinin son günü zamanaşımı süresine dâhildir.
    Dava zamanaşımı süresinin kesintisiz bir şekilde işleyip tamamlanması mümkün ise de sürenin işlemesi sırasında bir takım engellerle karşılaşılması da söz konusu olabilir. Bu engeller zamanaşımının durması ve kesilmesi halleridir.
    Suç tarihinde yürürlükte bulunan ve zamanaşımı açısından sanık hakkında uygulanması gereken 5237 sayılı TCK"nın 66. maddesi;
    "(1) Kanunda başka türlü yazılmış olan hâller dışında kamu davası;
    a)Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl,
    b)Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmibeş yıl,
    c)Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl,
    d)Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda onbeş yıl,
    e)Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl geçmesiyle düşer.
    (2)Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle kamu davası düşer.
    (3)Dava zamanaşımı süresinin belirlenmesinde dosyadaki mevcut deliller itibarıyla suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri de göz önünde bulundurulur.
    (4)Yukarıdaki fıkralarda yer alan sürelerin belirlenmesinde suçun kanunda yer alan cezasının yukarı sınırı göz önünde bulundurulur; seçimlik cezaları gerektiren suçlarda zamanaşımı bakımından hapis cezası esas alınır.
    (5)(Değişik fıkra: 29/06/2005-5377 S.K./8.mad) Aynı fiilden dolayı tekrar yargılamayı gerektiren hallerde, mahkemece bu husustaki talebin kabul edildiği tarihten itibaren fiile ilişkin zamanaşımı süresi yeni baştan işlemeye başlar.
    (6)Zamanaşımı, tamamlanmış suçlarda suçun işlendiği günden, teşebbüs hâlinde kalan suçlarda son hareketin yapıldığı günden, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günden, çocuklara karşı üstsoy veya bunlar üzerinde hüküm ve nüfuzu olan kimseler tarafından işlenen suçlarda çocuğun onsekiz yaşını bitirdiği günden itibaren işlemeye başlar.
    (7)Bu Kanunun İkinci Kitabının Dördüncü Kısmında yazılı ağırlaştırılmış müebbet veya müebbet veya on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçların yurt dışında işlenmesi hâlinde dava zamanaşımı uygulanmaz." şeklinde,
    Anılan Kanun"un 67. maddesi;
    "(1) Soruşturma ve kovuşturma yapılmasının, izin veya karar alınması veya diğer bir mercide çözülmesi gereken bir meselenin sonucuna bağlı bulunduğu hâllerde; izin veya kararın alınmasına veya meselenin çözümüne veya kanun gereğince hakkında kaçak olduğu hususunda karar verilmiş olan suç faili hakkında bu karar kaldırılıncaya kadar dava zamanaşımı durur.
    (2) Bir suçla ilgili olarak;
    a)Şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi,
    b) Şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi,
    c) Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi,
    d) Sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi,
    alinde, dava zamanaşımı kesilir.
    (3)Dava zamanaşımı kesildiğinde, zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlar. Dava zamanaşımını kesen birden fazla nedenin bulunması halinde, zamanaşımı süresi son kesme nedeninin gerçekleştiği tarihten itibaren yeniden işlemeye başlar.
    (4)Kesilme halinde, zamanaşımı süresi ilgili suça ilişkin olarak Kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzar." biçiminde düzenlenmiştir.
    Görüleceği gibi 5237 sayılı TCK"da bütün suçlar bakımından kesme nedenleri ortak olarak düzenlenmiştir. Anılan Kanun"un 67/2. maddesinde, suçla ilgili olarak şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi, şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi, iddianame düzenlenmesi, sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi halinde dava zamanaşımının kesileceği kabul edilmiştir.
    Dava zamanaşımının durması ise, Kanunda açıkça sayılan bazı hallerde soruşturma veya kamu davasının yürütülememesinden dolayı, bu halin ortaya çıkmasından, kalkması anına kadar geçen sürede zamanaşımının işlememesini ifade etmektedir. Zamanaşımını durduran nedenlerin varlığı halinde, zamanaşımı süresi en son kesen işlemden itibaren, durdurucu nedenin ortaya çıktığı ana kadar işleyecek, bu engelin kalkmasıyla duran zamanaşımı süresi kaldığı yerden işlemeye başlayacaktır. Zamanaşımı süresinin hesaplanmasında ise önceden işleyen süre ile sonradan işleyen süreler birbirine eklenmek suretiyle zamanaşımı süresi belirlenecektir.
    Anayasının 38. maddesinde dava zamanaşımının kanunilik ilkesi kapsamında olduğu benimsenmiş olup dava zamanaşımını durduran veya kesen nedenlerin kanunda açıkça gösterilmesi gerekir, bu nedenlerin yorum veya kıyas yoluyla genişletilmesi mümkün değildir.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 07/03/2017 tarihli ve 2015/8-268 esas ve 2017/124 sayılı, 17/01/2017 tarihli ve 2015/15-536 esas ve 2017/14 sayılı, 01/03/2016 tarihli ve 2015/3-599 esas ve 2016/99 sayılı kararlarında ayrıntıları açıklandığı üzere; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda dava zamanaşımı, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği tarihte durmaya başlayıp, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde yeni suç işlendiği veya denetimli serbestlik tedbiri yükümlülüklerine aykırı davranıldığı tarihte yeniden işlemeye başlayacaktır.
    CMK’nın 34/2, 231/2 ve 232/6. maddelerinde, hüküm ve kararlarda, başvurulacak kanun yolu, başvurunun yapılacağı merci, yöntemi ve başvuru süresinin hiçbir tereddüte yer vermeksizin açıkça belirtileceği hükümlerine yer verilmiş olup, bu hükümlere aykırılık aynı kanunun 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedeni oluşturacaktır. Bu bildirimlerdeki temel amaç sujelerin başvuru haklarını etkin bir biçimde kullanmalarının sağlanması, bu eksiklik nedeniyle hak kayıplarına yol açılmamasıdır. Ancak burada dikkat edilecek veya eski hale getirme nedeni oluşturacak husus, eksik veya hatalı bildirim nedeniyle bir hakkın kullanılmasının engellenip engellenmediğinin belirlenmesidir. Bildirimdeki eksikliğin yol açtığı bir hak kaybı bulunmamakta ise, bu durum eski hale getirme nedeni oluşturmayacaktır. CMK"nın 264. maddesinde ise, kabul edilebilir bir kanun yolu başvurusunda kanun yolunun veya mercide yanılgının, başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağı, bu hâlde başvurunun yapıldığı merci tarafından, başvurunun derhâl görevli ve yetkili mercie gönderilmesi gerektiği hükmüne yer verilmiştir.
    5271 sayılı CMK"nın 231. maddesinin onbirinci fıkrasının ilk cümlesinde; denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde, mahkemenin hükmü açıklayacağı belirtilmiştir. Buna göre, "denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması" koşulu ancak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın yöntemince kesinleşmesi halinde gerçekleşebilecek, eğer anılan karar usulünce kesinleşmemişse denetim süresinin başladığından da söz edilemeyecektir.
    İncelenen dosyada;
    Erzurum 2. Sulh Ceza Mahkemesi"nin (Kapatılan) 22/06/2010 tarihli ve 2009/1155 esas, 2010/642 sayılı hükümlerin açıklanmasının geri bırakılması kararının sanık ..."un yüzüne karşı verildiği, Anayasanın 40/2, CMK’nın 232/6 ve 34/2 ile 1412 sayılı CMUK’nın 310. maddeleri gereğince, kararda başvurulacak kanun yolu, süresi, mercii ve şeklinin kuşkuya yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerektiği halde hükümde, itiraz kanun yoluna başvuru süresinin, kararın tefhim veya tebliğinden itibaren başlayacağı belirtilerek çelişkiye neden olunduğu ve gerekçeli kararın adı geçen sanığa tebliğ de edilmediği anlaşılmış olup, sanığın TCK"nın 106/1-1. cümle, 86/2-3.e ve 62. maddeleri uyarınca iki kez 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın açıklanan nedenle usulüne uygun olarak kesinleştiğinden ve denetim süresinin de başladığından bahsedilemeyeceği anlaşılmıştır.
    Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
    Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 04/10/2018 tarihli ve 2017/8-952 esas, 2018/403 sayılı kararında da açıklandığı üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmemesi nedeniyle zamanaşımının durmayacağı, denetim süresi başlamadığı için de, bu süre içerisinde kasıtlı suç işlendiğinden bahsedilemeyeceği ve açıklanması geri bıkarılan hükmün açıklanması koşullarının bulunmadığı cihetle, Yerel Mahkemece verilen 29/03/2016 tarihli ve 2016/171 esas, 2016/206 sayılı hükümlerin açıklanmasına ilişkin kararın hukuki değerden yoksun olduğu, hukuki değerden yoksun olan mahkumiyet kararlarının da dava zamanaşımını kesmeyeceği, bu nedenle dava zamanaşımını kesen son işlemin, sanığın savunmasının alındığı 25/03/2010 tarihi olduğu ve bu tarihe göre, tehdit ve yaralama suçlarından açılan kamu davasına ilişkin, 5237 sayılı Kanunun 66/1-e maddesinde öngörülen 8 yıllık olağan dava zamanaşımının, inceleme tarihine kadar gerçekleştiği tespit edildiğinden, Erzurum 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 29/03/2016 tarihli ve 2016/171 esas, 2016/206 sayılı kararında isabet bulunmamaktadır.
    IV- Sonuç ve Karar:
    Yukarıda açıklanan nedenlerle;
    1)Kanun yararına bozma istemine ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarnamede yer alan bozma nedeni yerinde görüldüğünden, sanık hakkında tehdit ve kasten yaralama suçlarından kurulan, Erzurum 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 29/03/2016 tarihli ve 2016/171 esas, 2016/206 sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
    2)Karardaki hukuka aykırılık sanığın cezalarının kaldırılmasını gerektirmekle, aynı Kanun maddesinin 4-d fıkrası uyarınca;
    Sanığın tehdit ve kasten yaralama suçlarından mahkumiyetine dair hüküm fıkralarının,
    "Suçların oluştuğu tarihe göre, son kesme nedenini oluşturan sanığın sorgu tarihi olan 25/03/2010 gününe, 5237 sayılı TCK"nın 66/1-e maddesinde öngörülen 8 yıllık olağan zamanaşımının eklenmesi suretiyle, 25/03/2018 tarihinde olağan dava zamanaşımının gerçekleştiği anlaşıldığından, 5271 sayılı CMK"nın 223/8. maddesi uyarınca KAMU DAVALARININ DÜŞMESİNE", şeklinde DÜZELTİLMESİNE, 16/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi