8. Hukuk Dairesi 2010/411 E. , 2010/3432 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve Bostaniçi Belediye Başkanlığı, dahili davalı ... Genel Müdürlüğü aralarındaki tescil davasının kabulüne dair ... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 08.10.2009 gün ve 396/428 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı dava dilekçesinde; mevkii ve sınırlarını açıklandığı yaklaşık 630 m2 yüzölçümlü ev ve arsa vasıflı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında kadastro harici bırakıldığını, 50 yılı aşkın zilyetliği bulunduğunu açıklayarak adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, 03.07.2007 ve 12.07.2007 günlü cevap dilekçelerinde; dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan dere yatağı niteliğinde yerlerden olduğunu, davacının 8 yıl önce dereyi doldurmak suretiyle taşınmazı kullanmaya başladığını, bu tür yerlerin zilyetlikle edinilmesinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı ... Başkanlığına yöntemine uygun bir biçimde dava dilekçesi tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamıştır.
Dahili davalı ... Genel Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde; davanın yasal süresi içinde açılmadığını, yerin Çomar deresi içinde kaldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, teknik bilirkişi Yaşar Özler"in dosyaya sunduğu 29.07.2008 tarihli rapor ve krokisinde A harfi ile işaretli 471.21 m2 yüzölçümlü taşınmaz bölümü bakımından davanın kabulü ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, kazanma koşulları ve süresinin davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu taşınmazın teknik bilirkişi Yaşar Özler"in hükme esas alınan 29.07.2008 tarihli rapor ve krokisi ile 11.05.2009 havale tarihli ek raporuna göre 742 sayılı tapulama parseli kapsamında kalan bir yer olduğu anlaşılmıştır. Sözü edilen parsel 7.8.1976 tarihinde yapılan tapulama çalışmaları sırasında Aralık 1953 tarih 84 sıra nolu tapu kaydına dayalı olarak Reşit Kaçmaz adına tespit edilmiş, tapulama tutanağının kesinleşmesi ile adına tapu kaydı oluşmuştur. 16.03.1981 tarihinde sulama kanalı nedeniyle DSİ Genel Müdürlüğü tarafından yapılan kamulaştırma ve ifraz sonucu 742 sayılı parsel iki parçaya ayrılmış, 1381 sayılı parsel kanal olarak DSİ adına tapuya bağlanmıştır. 1382 sayılı parsel ise kayıt maliki Reşit Kaçmaz adına işlem görmüştür. Daha sonra 30.06.1993 tarihinde tapuda yapılan satış ve devirle 1382 sayılı parsel ..."a intikal etmiştir. 21.11.1994 tarihinde belediyece yapılan imar uygulaması sonucu 1382 sayılı parsel tescili istenen ve tapulama harici olduğu iddia edilen taşınmaz bölümü yine teknik bilirkişi ..."in 11.05.2009 havale tarihli ek raporuna göre 1382 sayılı parsel kapsamında olduğu belirlenmiştir. İmar uygulama sonucu anılan parsel 2053 ila 2088 sayılı parsellere (36 adet parsele) ayrılmıştır. Dosya arasında bulunan imar paftasına göre parseller arasında yollar ayrılmış ve dava konusu yapılan yer 2053 ve 2058 sayılı imar parsellerinin güney ve batısında yol niteliğinde bırakıldığı saptanmıştır. 1382 sayılı parselin ifrazı sonucu oluşan imar parselleri bir bütün olarak düşünüldüğünde tescili istenen yerin diğer parsellerin yolla bağlantısını sağlayan ve yol niteliğinde bulunan bir yer olduğu açıkça görülmektedir. Van Kadastro Müdürlüğünün 14.06.2007 gün ve 1933 sayılı karşılık yazılarında; "... Bostaniçi beldesinde bahsi geçen yerde herhangi bir tapulama harici yerin bulunmadığı yapılan araştırmalar neticesinde saptandığı" bildirilmiştir.
Saptanan bu somut ve hukuki olgular ile, tescili istenen taşınmazın 1976 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında tapulama harici bırakılan bir yer olmadığı saptanmıştır. Tapulama harici bırakılmayan, tapu kaydı kapsamında kalan sonradan kamulaştırma ve imar uygulamasına göre bir yerin paftada yol olarak bırakılması tapulama harici bırakıldığı anlamına gelmez. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16 ve 3194 sayılı İmar Kanununun ilgili hükümler gereğince yollar paftasında gösterilmekle yetinilir. İmar parselleri arasında kalan yolların aktif yol olarak kullanıldığının kabulü gerekir. Bu tür yerlerin kazanmayı sağlayan zilyetlikle edinilmesi mümkün bulunmamaktadır. O halde davanın reddine karar verilmesi gerekiren, yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428. maddesi hükmü uyarınca BOZULMASINA, 24.06.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.