8. Hukuk Dairesi 2009/6260 E. , 2010/3402 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katkı payı alacağı
...ile ... aralarındaki katkı payı alacağı davasının kabulüne dair ... Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinden verilen 14.07.2009 gün ve 146/77 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekilleri tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... vekili, dava konusu ...1102 ada 2 parsel sayılı taşınmazın evliliğin devamı sırasında satın alınarak davalı koca adına tescil edildiğini, taşınmazın alımında vekil edeninin çalışarak katkıda bulunduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 25.000 TL’nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 24.04.2007 havale tarihli ıslah dilekçesiyle alacak miktarını 32.865,60 TL’ye çıkarmıştır.
Davalı ... vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile 32.865,60 TL katkı payı alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, katkı payı alacağına ilişkindir.
Taraflar, 18.04.1977 tarihinde evlenmiş olup, ... tarafından Winterthur Bölge Mahkemesine açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 09.12.2003 tarihinde kesinleşmesi ve ... 1.Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi’nin 8.11.2005 tarihinde kesinleşen 3.3.2004 gün 2004/316 Esas 2004/46 Karar sayılı hükmü ile tanınması ile boşanmışlardır. Dava konusu 1102 ada 2 parsel sayılı taşınmaz eşler arasında 743 sayılı TKM’nin 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 24.07.1990 tarihinde satın alınarak davalı koca adına tescil edildiğinden uyuşmazlığın BK’nun genel hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir.
Winterthur Bölge Mahkemesinin kararında, tarafların boşanmalarına karar vermekle birlikte Şereflikoçhisar"da bulunan taşınmazın eşit şekilde pay edileceği hususunda anlaştıkları da belirtilmiş ise de; ...1. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında sadece boşanmaya ilişkin hüküm bölümü tanınmış, taşınmazın paylaşımı yönündeki kararın tanınmasına yönelik istek reddedilmiştir. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanunun 50/1 ve 59. maddeleri gereğince, hüküm mal paylaşımı yönünden Türk Mahkemesince tanınmadığından icra edilebilecek, kesin hüküm veya kesin delil oluşturabilecek nitelikte değildir. Bu ilkelerin mahkemece gözardı edilmesi olanağı yoktur. Tenfizine karar verilen yabancı ilamlar Türk Mahkemelerinden verilmiş ilâmlar gibi icra olunur. ( MÖHUK. m. 57/1). Bundan ayrı "Yabancı mahkeme ilamının kesin delil veya kesin hüküm olarak edilebilmesi yabancı ilamın temyiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlıdır. (MÖHUK. m. 58/1)." Tüm bunlar MÖHUK m.21 gözönünde tutularak tenfiz kararı veren mahkemece mal paylaşımını öngören yabancı mahkeme kararının buna ilişkin bölümünün tanınması yönündeki isteği reddedilmiştir. Çünkü MÖHUK"nun 21/1. maddesinde, “taşınırlar ve taşınmazlar üzerindeki mülkiyet hakkı ve diğer ayni haklar, işlem anında malların bulunduğu ülke hukukuna tabidir” denilmektedir. Somut olaya konu mallar da Türkiye"de bulunmaktadır.
Eşlerin yurt dışında işçi olarak çalıştıkları konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacının çalışmasına ilişkin sigorta prim çizelgesi dosya arasında bulunmakta ise de, davalının çalışma süresini gösteren belgeler yoktur. Uzman bilirkişi tarafından katkı payı alacağına ilişkin yöntemine uygun olarak düzenlenmiş bir rapor da söz konusu değildir. Mahkemece, davalının yurt dışındaki çalışmalarına ilişkin belgeler istenip Türkçe’ye çevrilmesi, bundan sonra eşlerin evlenme tarihinden taşınmazın satın alındığı 24.7.1990 tarihine kadar olan toplam gelirlerinin tespit edilmesi, bu gelirden her birinin sosyal ve ekonomik durumları gözönünde bulundurularak kişisel giderleri ile davalı kocanın TKM’nin 152. maddesine göre evi geçindirme yükümlülüğü uyarınca yapması gereken giderler çıkarıldıktan sonra yapabilecekleri toplam tasarruf miktarının ayrı ayrı saptanması, sonra davalının tasarruf miktarının toplam tasarruf miktarı karşısındaki katkı oranı bulunarak, bulunan bu katkı oranının taşınmazın dava tarihindeki sürüm değeri ile çarpılarak davacının katkı payı alacağının belirlenmesi gerekirken Türk mahkemeleri tarafından tanınmayan paylaşıma ilişkin yabancı mahkeme kararının esas alınarak hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Kabule göre de, davacı vekili, dava dilekçesiyle 25.000 TL katkı payı alacağı isteğinde bulunduktan sonra, ıslah dilekçesiyle alacak miktarını 7.865,60 TL artırmıştır. Mahkemece, hüküm altına alınan alacak miktarının tamamı için faizin dava tarihinden itibaren başlatılmasına karar verilmiştir. Yargıtay ve Dairenin kararlılık kazanan uygulamalarına göre, ıslah ile artırılan alacak miktarı için faiz ıslah tarihinden başlatılır. Bu açıklamaya göre , hüküm altına alınan 25.000 TL için dava tarihinden, 7.865,60 TL için ise ıslah tarihinden itibaren yasal faiz uygulatılması gerekirken yanlışa düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Yukarıda açıklanan gerekçeler nedeniyle davalı vekillerinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 443,60 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine 21.06.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.