14. Hukuk Dairesi 2015/12750 E. , 2018/1084 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davaclar vekili tarafından, davalı aleyhine 03.08.2009 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi talebi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 26.05.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, ortaklığın giderilmesi isteğine ilişkindir.
Davacılar, taraflara ait 545 ada 29 parsel sayılı taşınmazdaki ortaklığın aynen taksim mümkün olmaması halinde satış suretiyle giderilmesini talep etmişlerdir.
Davalı davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, "belediyeye sunulan 22/12/2003 tarihli dilekçe içeriğinde yapılan taksimin ne şekilde olduğunun taraflarca belirtilip tüm mirasçıların ve vekillerinin imzası bulunduğu, bu deliller karşısında geçerli bir taksim sözleşmesinin olduğunun kabulü gerektiği, davacı tarafından yargılama aşamasında yine belediyeye sunulan taksim ve ifraz projesinin uygulanmasını istediği, adi yazılı taksim sözleşmelerinin geçerli olduğu (MK.nun 676/son) dikkate alındığında önceki taksim iradesinin devam ettiği, yeniden kura çekilmesi isteğinin MK.nın 2. maddesi ile de bağdaşmayacağı" gerekçesiyle davanın reddine dair verilen ilk kararın Yargıtay 6. Hukuk Dairesi tarafından 24.01.2013 tarih ve 2012/18526 Esas, 2013/968 Karar sayılı ilamıyla "kararın dayanağını oluşturan taksim sözleşmesi TMK 676/son maddesinde belirtilen usulle oluşturulmuş geçerli bir taksim sözleşmesi değildir. Bu nedenle Mahkemece işin esasına girilerek yapılacak keşif ile aynen taksim suretiyle ortaklığın giderilmesinin mümkün olup olmadığının araştırılması, taksimin mümkün olmaması halinde satış talebinin de olduğu gözetilip satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile taksim sözleşmesine değer verilerek davanın reddine karar verilmesi doğru değildir" gerekçesiyle bozulması üzerine bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda "davanın kabulü ile 545 ada 29 parsel sayılı taşınmazın aynen taksimi suretiyle ortaklığının giderilmesine" karar verilmiştir.
Hükmü davalı temyiz etmiştir
Bilindiği üzere; paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları iki taraflı, taraflar için benzer sonuçlar doğuran davalardır. Bu davalarda davalı da davacı gibi aynı haklara sahiptir. Bu nedenle davacının satış suretiyle paylaşma istemesi davalıların aynen paylaşma istemesine engel teşkil etmez.
Paydaşlığın giderilmesi davalarında mahkemece malın aynen bölünerek paylaştırılmasına karar verilebilmesi için taşınmazın yüzölçümü, niteliği, pay ve paydaş sayısı ve tarım arazilerinin niteliği ile imar mevzuatına göre aynen taksiminin mümkün olup olmadığının araştırılması gerekir. Taşınmazın önemli ölçüde bir değer kaybına uğraması söz konusu ise aynen bölünerek paylaştırılmasına karar verilemez. Keza paydaşlar rıza göstermedikleri takdirde taşınmazın bir bölümü paylı bırakılamaz.
Aynen bölünerek paylaştırmanın (taksimin) mümkün olması durumunda bölünen parçaların değerlerinin birbirine denk düşmemesi halinde eksik değerdeki parçaya para (ivaz) eklenerek denkleştirme sağlanır. Paydaşlar arasında anlaşma olmadıkça hakim kendiliğinden bazı taşınmazların bir kısım paydaşlara, kalanın diğer paydaşlara verilmesi şeklinde aynen bölünerek paylaştırmaya karar veremez.
Aynen bölünerek paylaştırma (taksim) halinde teknik bilirkişiye ifraz projesi düzenlettirilerek bu projeye göre taşınmaz belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde ise ilgili belediyeden, belediye dışında ise İl İdare Kurulundan bölüşmenin (taksimin) mümkün olup olmadığı sorulur.
Belediye Encümeni veya İl İdare Kurullarınca 3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili Yönetmelik hükümlerine uygun bulunması halinde onaylanması gereken ifraz projesinde kimlere nerelerin verileceği, bu konuda paydaşlar aralarında anlaşamazlarsa hakim huzurunda kura çekilerek belirlenir.
Onay makamından olumsuz cevap gelmesi halinde paydaşlığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmesi gerekir
Somut olayda; 12.04.2011 tarihli celsede, davacılar vekilinin 545 ada 29 sayılı parselin ifrazına ilişkin 22.09.2010 tarihli dilekçesine ekli ölçü krokisindeki yeşil alan, yol gibi kamuya bırakılan yerleri kabul ettiği, DOP sınırı ile %40"ı aşmamak üzere kabul ettikleri" yönünde beyanda bulunup, bu beyanını imzaladığı, aynı celse davalının da sunulan taksim projesindeki hususları 2003 yılında onaylayıp kabul ettiklerini ifade edip, ifadesini imzaladığı; bozma sonrası çekişmeli taşınmazın 3402 Sayılı yasanın 22/a maddesi uyarınca yapılan yenileme çalışmaları sonucu 10328 ada 12 sayılı parsel olduğu, bu parsel bakımından da bozma öncesindeki gibi hazırlanan ifraz krokisinin Belediye Encümeni tarafından onaylandığı, davacılar vekilinin bu projeye muvafakat ettiği, sonrasında mahkemece re"sen tayin edilen harita mühendisi bilirkişi tarafından dosyaya 2 adet taksim projesi sunulduğu ve bu projelerde yol ve parka ayrılan yerler ile artık parsel olarak belirtilen alanların gösterildiği, Belediye tarafından da ifraza ilişkin Encümen kararı alındığı, mahkemece hangi projenin hükme esas alınacağı ve hangi bölümün kime ait olacağına ilişkin kur"a çekimi yaptırılarak neticeye gidildiği anlaşılmaktadır. Ancak; mahkemece hangi projenin Belediyeye gönderildiği belli olmadığı gibi, Encümen kararının da hangi proje için alındığı açıklanmamıştır. Öte yandan; aynen taksim durumunda hangi bölümün hangi kısma ne kadar ivaz ilavesinde bulunması gerektiği bakımından kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirleme yapılmamıştır. Farklı bir deyişle; ivaz ilavesi konusunda denetime elverişli rapor alınmaksızın, çap sınırları dışında kalacak artık parsellerin de fiilen kullanılacağı şeklindeki hukuki olmayan değerlendirmelere yer veren, hükme yeterli ve elverişli olmayan bilirkişi raporlarıyla yetinilerek ve nasıl hesaplandığı anlaşılamayan ivaz ilaveleriyle aynen taksime karar verilmiştir. Diğer taraftan, 1 numaralı taksim projesinin hükme esas alındığı belirtilmesine ve mülk bilirkişinin raporlarında birinci ihtimalde en değerli yerin 2 no ile gösterilen kısım olduğu bildirilmesine rağmen, sanki en değerli kısım 3 no ile gösterilen bölümmüş gibi hüküm kurulmuştur. O halde, anılan bu hususların gözetilmemesi doğru değildir.
Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle araştırma ve inceleme yapılması, tarafların öncelikle üzerinde anlaştıkları ifraz projesinin belirlenmesi ve bu proje ilgili Belediyeye gönderilerek Encümen kararı ile bu ifrazın mümkün olup olmadığının saptanması, sonrasında ivaz ilavelerinin net bir şekilde denetime elverişli bilirkişi raporuyla ortaya konulması, ondan sonra toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bu nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 15.02.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.