23. Hukuk Dairesi 2015/1958 E. , 2016/622 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı, muris babası ..."ın davalı kooperatiften kredi çektiğini, ancak çekilen krediye karşı muris babasının sigortalanmadığını, 28.07.2007 tarihinde babasının vefat ettiğini, davalı kooperatifçe yapılan kredi kullandırma işleminin eksik ve hatalı olduğunun müfettişçe de tespit edildiğini, hataya sebep olanlar tarafından kredi borcunun ödenmesi gerektiğini ileri sürerek, murisin kredi nedeniyle borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine, Dairemizin 05.03.2013 tarih ve 243 E., 1286 K. sayılı ilamıyla, dava konusu genel kredi sözleşmesi nedeniyle sigorta poliçesi düzenlenip düzenlenmediği davalı kooperatiften sorularak, düzenlenmiş ise sigorta poliçesi getirtilerek incelenmek suretiyle, kooperatifin kullandırdığı kredilerle ilgili kredi alana sigorta sözleşmesi yaptırma yükümlülüğü bulunup bulunmadığı, yükümlülüğü varsa kapsamı ve somut olayda bu yükümlülüğünün yerine getirilip getirilmediği hususlarının değerlendirilerek bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; davaya konu genel kredi sözleşmesi nedeniyle sigorta poliçesi düzenlenmediği, davacının muris babası ..."ın davalı kooperatiften kredi kullandığı sabit ise de, davalı kooperatif tarafından söz konusu kredinin sigorta örtüsü altına alınmasının zorunlu olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/3. maddesinin yürürlükte bulunduğu dönemde Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi iken, 6335 sayılı Kanun"un 2. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 5. maddesinde yapılan değişiklikle Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasında ilişki görev ilişkisi olarak değiştirilmiş ve bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’na eklenen geçici 9. madde ile bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan, kooperatif ile ortağı arasındaki ortaklık ilişkisinden doğan davaların 1163 sayılı Kanun"un 99. maddesinde ticari dava olduğu kabul edilmiş ise de, münhasıran Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu öngörülmemiştir. Buna göre dava tarihi itibariyle Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü niteliğinde ve münhasıran iki tarafın arzularına tabi olmayan işlerden değil ise, davalı tarafça bu yönde ve süresinde bir itiraz olmadığı sürece bu husus re"sen dikkate alınamaz ve Asliye Hukuk Mahkemeleri 01.10.2011 tarihinden önce açılan davalarda miktar yönünden görevli ise, bu tarihten sonra açılan davalarda davanın niteliğine göre görevli ise davaya bakmalıdır.
Somut olayda, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 5/3. maddesinin yürürlükte olduğu dönemde 13.08.2008 tarihinde açılan ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 99. maddesine göre münhasıran Ticaret Mahkemesinin görevli olmadığı bu davada, davalı tarafça iş bölümü itirazında bulunulmadığı ve Asliye Hukuk Mahkemesi ile Asliye Ticaret Mahkemesi arasındaki ilişkinin iş bölümü ilişkisi olduğu gözönünde bulundurulduğunda, mahkemenin davanın değerine göre davaya bakmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
Öte yandan, 13.08.2008 olan dava tarihinin, gerekçeli karar başlığında, 17.06.2013 olarak yazılmış olması, HMK"nın 304. maddesi uyarınca, tarafların başvurusu üzerine veya re"sen düzeltilmesi mümkün maddi hata olarak kabul edilmiştir.
Bu açıklamalara ve dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma ilamı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, fazla yatırılan peşin harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 10.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.