10. Hukuk Dairesi 2018/6302 E. , 2019/684 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, iş kazası sonucu oluşan kurum zararının rücuan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamda belirtildiği şekilde, davalı ... Elk. A.Ş. yönünden davanın reddine, diğer davalılar yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı ... ile davalılar ..., ... ve ... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1- Dava, 17.07.2017 tarihli iş kazası sonucu %18 sürekli işgöremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan ilk peşin sermaye değerli gelir, ödenen geçici işgöremezlik ödeneği ve yapılan tedavi masraflarından oluşan kurum zararının tahsili istemine ilişkindir. Davanın yasal dayanağı, olay tarihinde yürürlükte bulunan ve 506 sayılı yasa olup, kusurun belirlenmesinde mahkemece, öncelikle iş kazasının ne şekilde olduğu, dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak, varsa çelişki giderilerek belirlenmeli ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda kusur oran ve aidiyeti konusunda bilirkişi incelemesine gidilmelidir.
Hükme esas alınan kusur bilirkişi raporunda, işveren ..."e %60, ... ve ..."a müştereken ve mütefariken %20, kazalı işçi ..."e de %20 oranında kusur izafe edilmiştir. Kaza tarihinde boş olduğu anlaşılan ve mülkiyeti ..."a ait olan ruhsatsız binanın 3.katının boya işinin yapılması sırasında iş kazasının meydana gelmesi karşısında, kusur, üçüncü kişi konumundaki ..."a ait olup, ..."a diğer mirasçılardan farklı olarak ve bina sahibi üçüncü şahıs konumundaki ..."la birlikte müştereken ve mütefariken kusur verilmesi hatalıdır. Mahkemece, kaza olayının meydana geliş şekli araştırılarak maddi olgu belirlenmeli ve denetime elverişli, konusunda uzman bilirkişi heyetinden yeniden kusur raporu alınarak sonucuna göre değerlendirme yapılmalıdır.
2- Kurumun, sigortalı veya hak sahiplerine bağladığı ilk peşin sermaye değerli gelirden fazlasını isteme hakkı bulunmadığı gibi; bağlanan gelirin kesildiği veya kesilmesi gereğinin, yargılama sürecinde ortaya çıktığı durumlarda; Kurumun ödemediği veya ödemeyecek olduğu gelir kesimini rücuan isteyemeyeceği yönü de tazmine yönelik davalarda gözetilmesi gereken genel ilkeler arasında bulunmaktadır.
Anayasa Mahkemesinin 23.11.2006 tarih ve 2003/10 Esas - 2006/106 Karar sayılı 26. maddeye dair iptal kararıyla ise, Kurumun bu maddeden doğan rücu hakkının, “halefiyete” değil, “kanundan doğan basit rücu hakkına” dayandığının kabul edilmesi ve bu kabul çerçevesinde, fiili ödemenin mevcudiyeti halinde, kurumun talep edebileceği miktarın hesabının da aynı şekilde gerçekleştirilmesi gerekmekte olup; şayet, ilk peşin sermaye değerli gelirin kusur karşılığı, fiili ödemenin kusur karşılığından düşük ise o takdirde, ilk peşin sermaye değerine itibar edilmesi; aksine, fiili ödeme miktarı, ilk peşin değerden düşük ise o takdirde de, fiili ödeme miktarının esas alınması dikkate alınmalıdır.
Kazalı işçi ...’ün mahkemece verilen karardan önce 17.08.2014 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır. Hükme esas alınan hesap bilirkişi raporunda ise bağlanan gelirin kusur oranı karşılığı hesaplanmıştır. Bu durumda kazalı işçiye bağlanan gelirin fiili ödemeye dönüştüğü gözetilerek, kurumun fiili zararının kusur karşılığına göre hesaplama yapılması gerekmektedir.
3- Kaza tarihi itibariyle rücu alacağını düzenleyen 506 sayılı Yasa"nın 26. maddesine göre sorumluluk, kusur sorumluluğu ilkesine dayanmaktadır. 506 sayılı Yasa"nın 26/1. maddesinde, “kastı, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi ya da suç sayılabilir bir eyleminin varlığı halinde işverenin rücû alacağından sorumluluğu olanağı tanınmıştır. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise “İş kazası veya meslek hastalığı, üçüncü bir kişinin kasıt veya kusuru yüzünden olmuşsa, Kurumca bütün sigorta yardımları yapılmakla beraber zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara Borçlar Kanunu hükümlerine göre rücu edilir.” hükmü getirilmiştir.
Hükme dayanak alınan kusur raporunda, sigortalının maluliyetine yol açan iş kazasında, işveren ..."ün %60, ... ve ... müştereken ve mütefariken %20, kazalı işçi ..."ün de %20 oranında kusurlu olduğu belirlenmiştir.
Davalı işverenin sorumluluğunun dayanağı 506 sayılı Kanun"un kusursuz sorumluluk ilkesini içeren 10. maddesi olup, ... ve mirasçılarının zarardan birlikte sorumluluğu ise kaza tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 51. maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmaktadır. Borçlar Kanunu"nun 51. maddesindeki, “Müteaddit kimseler muhtelif sebeplere (haksız muamele, akit, kanun) binaen mesul oldukları takdirde haklarında birlikte bir zarar vukuuna sebebiyet veren kimseler hakkındaki hükümlere göre muamele olunur.” düzenlemesi; birden çok kişinin, gerek haksız eylem, gerek sözleşme ve gerekse kanun gibi sebeplerden ve aynı zarar için zarara uğrayana karşı sorumluğu durumunda, bunlar arasında BK. 50. maddesinde yer alan bir zarara ortaklaşa sebep olanlar hakkındaki sorumluluğa ilişkin kuralların uygulanma gereğine yer vermiştir. Ancak davalıların sorumlu olacağı miktarın tespiti, 506 sayılı Kanun"un 10 ve 26. maddeleri yönünden farklılık gösterdiğinden, bu yönün açıklığa kavuşturulması gerekir.
506 sayılı Kanun"un 10. maddesine dayalı tazmin sorumluluğu halinde; aynı Kanun"un 26. maddesine ilişkin davalardaki tazmin sorumluluğundaki gibi sosyal yardım zammı da dahil olmak üzere hak sahiplerine bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye değeri ile yapılan masraf ve ödemeler toplamının tazmin sorumlularının kusurlarının karşılığı miktarla sınırlanması kuralının kıyas yoluyla uygulanması gerektiği, ancak 10. maddenin öngördüğü sorumluluk halinin 26. maddeye oranla farklı ve daha ağır bir sorumluluk halini öngörmüş olması nedeniyle işverenin, 506 sayılı Kanun"un 9 ve 10. maddesi kapsamındaki sorumluluk sınırını oluşturan miktar belirlenirken, iş kazasında işverenin kabul edilmesi gereken %100 oranında kusurundan, BK. 43, 44. maddeleri uyarınca sigortalının müterafik kusurunun %50 sinden az olmayacak şekilde bir hakkaniyet indirim yapılmak suretiyle hesaplama yapılması, Yargıtay’ın konuya ilişkin yerleşik içtihatlarının gereğidir. Ayrıca davanın Borçlar Kanunu"nun 51. maddesinde düzenlenen teselsül hükümleri doğrultusunda açıldığı hallerde; birlikte sorumlu olanların müşterek kusurla hareket etmemiş olmaları nedeniyle, kusurlu üçüncü kişinin, 506 sayılı Kanun"un 26/2. maddesine uygun olarak, kusur sorumluluğu dahilinde belirlenen sosyal yardım zammı da dahil olmak üzere ilk peşin değer ile masraf ve ödeme toplamından sorumlu olacağı, münhasıran 10. maddeden kaynaklanan sorumluluğun ise işverene ait olacağı; tüm kusurun üçüncü kişide olması veya olayın tümüyle kaçınılmazlık sonucu ortaya çıkması halinde dahi işverenin 10. madde uyarınca ve yukarıda belirlenen ilkeler doğrultusunda oluşan Kurum zararının takdir edilecek bir oranıyla sorumlu tutulması zorunluluğu göz önünde tutulmalıdır.
Yukarıdaki açıklamalar karşısında dosya kapsamına göre işveren olmayıp üçüncü kişi konumunda bulundukları anlaşılan ... ve mirasçılarının 506 sayılı Kanun"un 10. maddesine göre sorumlu tutulması da yerinde değildir.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler uyarınca araştırma yapılarak kusur belirlenip oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmünün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ... ile ... mirasçılarına iadesine, 04.02.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.