13. Hukuk Dairesi 2016/28321 E. , 2020/161 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacılar, müteveffa ..."in davacılardan ...in eşi, diğer davacıların ise annesi olduğunu, vefatından evvel hamile olup davalı hastanede kontrollerin yapıldığını, en son yapılan kontrolde bebeğin oksijensiz kaldığı ve acil sezeryan yapılması gerektiğinin belirtildiği, aynı gün sezeryan için yeterli hazırlık ve çalışmalar yapılmadan operasyon yapıldığını, ameliyat sonrası eşinin durumunun kötüleştiğini ancak hastanenin hastanın kısmi iyileşmesini göz önüne alarak taburcu edidiğini, evde fenalaşması üzerine ... Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi acil cerrahi bölümüne götürüldüğünü, yapılan tahliller sonunda escherichiacoli saptandığını, eşinin son anda görme yeteneğini kaybettiğini, daha sonra acilen ameliyata alındığını ileri sürerek eski para ile her biri için 1.00.000,00 TL maddi ve 8.000.000 TL manevi tazminatın ölüm tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini istemişlerdir.
Davalı hastane, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar, davalı hekimin işini gerektiği gibi dikkat ve özenle yapmaması sonucu uğradığı zarardan hekimi istihdam eden hastanenin sorumlu olduğu iddiası ile eldeki davayı açmışlardır. Mahkemece, alınan Adli Tıp Kurumu raporunda; yapılan son kontrolde bebekte gelişim geriliği ve suyunda önemli azalma saptandığından hastanın acil ameliyata alındığı, nitekim bu geriliği teyit eder mahiyette doğum sonucunda normal ölçülerin dışında küçük bir erkek çocuğunun dünyaya geldiği, ameliyat sonrası hastanın vajinal kanamasının normal olduğu, bulantı ve kusma şikayetleri üzerine dahiliye ve genel cerrah doktorlarının konsultasyon yaptığı, ileus olabileceği düşünülerek takibe alındığı, 4.5.2002 tarihinde yapılan muayenesinde vital bulgularının normal olduğu, batındaki distasyonun tamamen gerilediği, hastanın rahat oral gıda alabildiği, kusmasının olmadığı tespit edilerek cerrahi patoloji düşünülmeyen hastanın isteği ile taburcu edildiği, gönderilen grafiler arasında 4.5.2002 tarihli grafi bulunamadığından taburcu edilmeden önceki radyolojik durumunun bilinmediği, bu nedenle kişiyi taburcu eden hekimin kusurlu olup olmadığının bilinemediği, hastanın takip ve tedavisine katılan diğer doktorlar ve ... personeline atfı kabil bir kusur bulunmadığı, mütala edilmiş, davacılar sunulan raporun yetersiz olduğunu, ileus (bağırsak tıkanıklığı) şüphesi olan hastanın taburcu edilmesinin hatalı olduğunu, çok kusması olup dışkı bile kustuğunu, biraz durumunun düzelmesi gerekçe gösterilip grafi bile çekilmeden taburcu edilmesinin hatalı olduğunu, kaldı ki, savcılıkça alınan raporla eldeki raporun çeliştiği gerekçesi ile itiraz etmişler, mahkemece itirazlar red edilip bu rapor esas alınarak davanın reddine karar verilmiştir.
Davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır. (BK 386-390)(TBK 502.506)
Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Mesleki iş gören Vekil özenle davranma zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur (BK 321/1 md)(TBK 400). O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafifte olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir.
Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yol seçilmek gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, BK 394/1(TBK 510) maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Aynı hususlar adam çalıştıran sıfatı ile doktorun görev yaptığı ... kuruluşları için de geçerlidir. Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya bakılacak olursa; mahkemece Adli Tıp Kurumu raporu esas alınarak hüküm verilmiş ise de; söz konusu rapor ileus şüphesi olan hastanın taburcu edilmesinin kusur sayılıp sayılamayacağı, kusur durumunun belirlenememesine neden olan 4.5.2002 tarihli grafinin gerçekten çekilip çekilmediği, çekilmedi ise ya da bu grafi çekilmesine rağmen saklanmadıysa bunun kusur sayılıp sayılamayacağı ile ceza dosyasındaki adli tıp kurumundan alınan ilk rapor ile eldeki rapor arasındaki çelişki mevcut olup olmadığı hususlarında yeterli ve doyurucu açıklamayı içermemektedir. Bu nedenle mahkemece, özellikle davacının bilirkişi raporuna yaptığı itirazlarının yukarda belirtilen hususları da karşılar şekilde, üniversitelerin tıp fakültelerinde görevli konusunda uzman öğretim görevlilerinden oluşturulacak 3 kişilik bilirkişi heyetinden taraf ve yargı denetimine açık rapor aldırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenle kararın davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/01/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.