8. Hukuk Dairesi 2010/600 E. , 2010/3167 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve dahili davalı ... (...) Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kabulüne dair...Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 16.09.2009 gün ve 335/482 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, kadastro çalışmaları sırasında “kayalık” olarak tesbit dışı bırakılan ve dava dilekçesinde mevkii ve sınırları yazılı bulunan taşınmazın imar-ihya ve kazanmayı sağlayan zilyetlik nedenlerine dayanarak vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, zilyetlik yoluyla kazanılamayacağını açıklayarak davanın reddini savunmuş; davaya dahil edilen köy tüzel kişiliği temsilcisi, davaya cevap vermemiş ve yargılama oturumlarına katılmamış ise de, mahkemenin müzekkeresine karşılık olarak taşınmazın köyün ortak malı veya köy boşluğu olmadığını, şahıslara ait bulunduğunu bildirmiştir.
Mahkemece, taşınmazın 1957 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında taşlık ve kayalık olarak tesbit dışı bırakıldığı, ancak kadastro öncesinde de davacı tarafından tarım arazisi olarak kullanıldığı gerekçesi ile davanın kabulüne, Fen Bilirkişisi Adnan Ekinci tarafından dosyaya sunulan 15.05.2008 tarihli rapora ekli krokide ( B ) harfi ile gösterilen 45.672,50 m2 yüzölçümündeki taşınmazın davacı adına tapuya tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalılardan Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Tesbit dışı kalan bir yerin TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri hükümlerine göre tescil kararı verilebilmesi için, tesbit dışı bırakılma işleminin yapıldığı tarihten dava tarihine kadar en az 20 yıldan fazla süre ile anılan maddelerde belirtilen koşullar altında tasarruf edilmesi gerekir. Ne var ki; mahkemece, bu yönde yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır.
Şöyle ki; dinlenen yerel bilirkişi ve davacı tanıkları; tesbit dışı bırakma tarihinden dava tarihine kadar 20 yılı aşkın süreden beri davacının zilyetliğinin aralıksız, nizasız devam ettiğini söylemişlerdir. Tapulamada “ kayalık” niteliğiyle bırakılan bir yerin 3402 sayılı Yasanın 17.maddesinde açıklandığı üzere yoğun emek ve para harcanarak tarım arazisi haline getirildiği tarihten sonra en az 20 yıl zilyetlik süresinin davacı yararına tanımlanması gerekir.
Bundan ayrı, yerel bilirkişi ve tanık beyanları takdiri delil niteliğinde olup; öteki delillerle bu kişilere ait beyanların örtüşmesi gerekir. Bu nedenle, imar-ihyanın tamamlanması olgusunun belirlenmesi amacıyla dava tarihinden geriye doğru 20-25 yıl öncesinden çekilmiş iki ayrı tarihe ait hava fotoğraflarının merciinden getirtilerek mahallinde işin uzmanı bilirkişiler aracılığıyla yöntemine uygun olarak uygulanması ve bu fotoğrafların stereoskop altında incelenmesi gerekir. Bu inceleme sonucunda arazinin üç boyutlu olarak görülmesi, taşınmazın sınırlarının belirlenmesi ve ekilmeyen bakir alanların net bir biçimde tesbitinin yapılabilmesi mümkün olacaktır. (Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınlarından Doç. Dr. Mahmut Yüksel’in Toprak Etüd ve Haritalama kitabının 1995 yılı baskısı sh:53 )
Noksan soruşturmayla ve takdiri delillerle itibar edilerek karar verilmesi isabetsizdir. Kaldı ki; TMK.nun 713/1.maddesine dayalı davalar; kamusal yönü ağır basan dava tipinden olup mahkemece somut olayla ilgili olarak resen araştırmalar yapılabilecektir.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilke ve kurallar gözönünde tutularak iki ayrı zamana ait hava fotoğrafları da getirtilerek uzman bilirkişiler (jeolog, harita mühendisi v.s.) huzuruyla keşif yapılarak yerel bilirkişiler ve davacı tanıklarından da imar-ihyanın ne zaman tamamlandığı sorularak davacının zilyetliğinin kazanmaya yeterli olup olmadığının bilimsel verilerden de yararlanılarak (Hava fotoğrafları uygulaması ve hazırlanacak rapor) gerekirse dava konusu yer ve çevrenin fotoğrafları da çektirilip hakim tarafından onaylandıktan sonra dosyasına konularak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gearekirken; noksan soruşturmayla yetinilirek yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetli olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde bulunduğundan kabulüyle eksik incelemeye dayalı, usul ve yasaya aykırı olan hükmün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.06.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.