Esas No: 2015/598
Karar No: 2015/610
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2015/598 Esas 2015/610 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS NO : 2015 / 598 KARAR NO : 2015 / 610 KARAR TR : 28.9.2015 |
ÖZET : 2918 sayılı Yasadan kaynaklanan sorumluluk davasının ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. |
K A R A R
Davacılar : 1- E.Y.
2- G.T.
Vekili : Av. N.Y.
Davalı : Şahinbey Belediye Başkanlığı
Vekili : Av. M.G.K. (Adli Yargıda)
Dahili Davalı : Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanlığı
Vekili : Av. D. Ç. (Adli Yargıda)
O L A Y : Davacılar vekili dava dilekçesinde; “Müvekkilim E.Y., 23.02.2013 günü eşi G.Y.’ın sevk ve idaresindeki 27 F 8474 plaka sayılı araç ile Kilis İlinden Gaziantep ili istikametine doğru normal seyir halinde iken yoldaki birkaç tane büyük çukur nedeniyle eşinin direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana gelmiştir. Söz konusu araç müvekkilim E.Y.’a aittir. Kazada yoldan çıkan araç ön tarafından, yol dışındaki bir evin duvarına çarpmıştır. Kazaya müvekkilin aracından başka araç karışmamıştır. Kazada müvekkillerim yaralanmış, araçta ise çarpmanın etkisi ile hava yastıkları dahi açılmış, araç pert olmuş yani büyük çapta hasar meydana gelmiştir.
Kilis Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2013/ 1 D. İş sayılı dosyası ile müvekkilime ait araç üzerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmış ve aracın hasarlı haldeki fotoğrafları çekilmiş olup, düzenlenen bilirkişi raporunda müvekkilimin aracındaki hasar nedeniyle maddi zararı 22.293,50 TL olarak hesaplanmıştır.
Ayrıca yaralanmaları sebebiyle müvekkilim E.Y. 45 gün iş kaybı, G.Y. ise 10 gün iş kaybı nedeniyle maddi zarara uğramışlardır. Zira kendileri Kilis Devlet Hastanesi personeli olup çalışamadıkları bu dönemler için döner sermaye payı ve ek gelirlerinden mahrum kalmışlardır.
Müvekkillerim kaza nedeniyle manevi zarara uğramışlardır. Kazada yaralanan müvekkillerim ölüm korkusu yaşamışlar ve psikolojik olarak ağır derecede etkilenmişlerdir. Artık müvekkillerim araç dahi kullanmaktan çekinir hale gelmişlerdir. Özellikle G.Y. kazadan bu yana hiç bir şekilde araç kullanamamıştır.
Trafik kazası olayı ile ilgili soruşturma dosyası olan Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/18706 Soruşturma 2013/9115 Karar numaralı dosyasında kazaya ilişkin bilgi ve belgeler mevcuttur. Bu dosyadan da anlaşılacağı üzere kaza sebebiyle müvekkillerim yaralanmış ve hatta müvekkilim E.Y.’ın kolu da kırılmıştır. Kazanın sebebi ise davalı tarafın sorumluluğunda bulunan yolun gerekli bakım ve kontrollerini yapmaması neticesi yolda bulunan büyük çukurlardır. Kaza raporunda bu çukurların boyutları “yol ortasında 1 (Bir) metre çapında ve 15 (Onbeş) cm derinliğinde ayrıca aynı bölgede 70 (Yetmiş) cm çapında 10 (On) cm derinliğinde” yazılmak suretiyle belirtilmiştir. Müvekkillerimin aracına kaza anında etki edecek başka bir etken veya başka bir araç da bulunmamaktadır.
Müvekkilim normal bir hızla ilerlerken yolda çukurlar olduğuna dair herhangi bir işaret ve işaretçi bulunmayan bir yerde bu çukurlara girmek suretiyle kaza yapmıştır. Kaldı ki bu çukurların bulunduğu yolda azami hız sınırı 120 km/saat olup (kaza raporunda gösterilmektedir) azami hız sınırı bu kadar yüksek olan bir yolda bu çukurların bulunması tamamen davalı idarenin kusurudur. Kaza olayında müvekkilime yüklenebilecek bir kusur yoktur. Zira müvekkilim emniyet kemeri takılı olduğu, alkolsüz olduğu ve normal bir hızla (70-80 km/saat) ilerlediği sırada yolda olması öngörülemeyecek büyüklükteki çukurlar nedeniyle direksiyon hakimiyetini kaybederek kaza yapmıştır. Yine müvekkillerimin hiç bir kusuru olmadığı için kaza yerine gelen trafik görevlilerince, kendilerine herhangi bir trafik cezası dahi yazılmamıştır. Bu büyüklükteki çukurların derhal kapatılması ve eğer derhal kapatılamıyorsa uygun işaret ve levhalar konulmak suretiyle sürücülerin uyarılması davalı idarenin görev ve sorumluluğundadır. Davalı idarenin sorumluğunu yerine getirmediği bu durumda hizmet kusuru vardır.
NETİCE VE TALEP: Yukarıda arz ve izah olunan ve ayrıca re’sen gözönüne alınacak nedenlerden dolayı;
Fazlaya ilişkin talep ve dava haklarımız saklı kalmak üzere: E.Y. için; 22.293,50 TL (araç hasar bedeli) ve 1.300,00 TL (döner sermaye gelir kaybı) olmak üzere toplam 23.593,50 TL maddi tazminat ile 20.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak tarafımıza verilmesine, G.Y. için; 260,00 TL (döner sermaye gelir kaybı) maddi tazminat ile 20.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak tarafımıza verilmesine, Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ederiz.” demek suretiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.
Gaziantep 2. İdare Mahkemesi: 28.01.2014 gün ve E:2013/1721, K:2014/61 sayılı kararı ile özetle; davada adli yargının görevli olduğundan bahisle davanın görev yönünden reddine karar vermiş karar kesinleşmiştir.
Davacı vekili aynı istemle bu kez adli yargı yerinde dava açmıştır.
Gaziantep 7.Asliye Hukuk Mahkemesi: 25.12.2014 gün ve E:2014/191, K:2014/1185 sayı ile özetle; idarenin eylem ve işlemlerinden doğan uyuşmazlıklarda yargı yerinin adli yargı yeri olmayıp, idari yargı yeri olduğundan bahisle davanın görev yönünden reddine karar vermiş ver tarafların kararı temyiz etmemesi üzerine kesinleşmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 28.9.2015 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27.maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; 2918 sayılı Yasa’dan kaynaklanan sorumluluk davasında adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14.maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, davacı vekilinin istemi üzerine, idari yargı dosyasının son görevsizlik kararını veren mahkemece, adli yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Selim Şamil KAYNAK’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN’un davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davanın, trafik kazası nedeniyle araçta meydana gelen maddi ve manevi zararın rücuen tazmini istemiyle açıldığı anlaşılmaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1.maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.
2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayrımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)
Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.
Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden, Gaziantep 7.Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Gaziantep 7.Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 25.12.2014 gün, E:2014/191, K:2014/1185 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 28.9.2015 gününde Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye Ali ÇOLAK
Üye Süleyman Hilmi AYDIN |
Üye Yusuf Ziyaattin CENİK
Üye Mehmet AKBULUT |
Üye Alaittin Ali ÖĞÜŞ
Üye Yüksel DOĞAN |