13. Hukuk Dairesi 2016/27248 E. , 2020/153 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı avukat, davalı ile arasında sözlü müşavirlik sözleşmesi bulunduğunu, aynı zamanda davalının vekili sıfatıyla çek, senet, fatura ve sair alacaklarının tahsili için gerekli hukuki, cezai ve icra takip dosyalarını yürüttüğünü, aralarında yazılı avukatlık sözleşmesi bulunmadığını, vermiş olduğu avukatlık hizmeti ve yapmış olduğu hukuki yardımlardan dolayı yalnızca müşavirlik hizmetinin ödendiğini, diğer ücretlerinin ödenmediğini, İzmir Barosunca iş yapmaktan yasaklanması üzerine elindeki dosyaları 23.06.2006 tarihinde teslim ettiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla akdi ve karşı yan ücretlerinin ödemesi için şimdilik 80.000,00 TL"nin işe başlangıç tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı ile aralarında müşavirlik sözleşmesi olduğunu, aynı zamanda davalının vekili sıfatıyla çok sayıda dava ve icra takibi yürüttüğünü, İzmir Barosu tarafından işten tedbiren yasaklanmasına karar verilmesi üzerine davalı adına takip ettiği dava ve icra takip dosyalarını baronun görevlendirdiği avukata teslim ettiğini ancak akdi ve karşıyan ücretlerinin ödenmediğini iddia ederek alacağının tahsilini istemiş, davalı ise, aralarında sözlü müşavirlik anlaşması bulunduğunu, takip edilen dava ve takiplerin bu müşavirlik sözleşmesi kapsamında kaldığını ve bu iş için her ay 500,00 TL ödediğini, davacı avukatın işleri iyi takip etmediğini, kendi kusuru ile işten yasaklandığını ve yeni bir avukat tutmak zorunda kaldığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Somut olayda davalı davacıyı 7.4.2005, 8.4.2005 ve 11.4.2005 tarihli vekaletnamelerle vekil olarak tayin etmiş, davacı avukat bu vekaletnameler uyarınca davalı adına dava ve icra takiplerini yürütürken İzmir Barosu’nca 28.4.2006 tarihinde işten tedbiren yasaklanmasına karar verilmiş, davacı avukat bunun üzerine davalı takip ettiği işler için barodan avukat talebinde bulunmuş, baroca Avukatlık Kanununun 42. maddesi çerçevesinde bu talep kabul edilmiş ve baroca belirlenen avukata davalı adına yürüttüğü toplam 34 adet dosyayı en son 26.6.2006 tarihinde teslim etmiş, ardından 26.9.2006 tarihinde isminin baro levhasından silinmesine karar verilmiş ve bu karar 27.2.2007 tarihinde kesinleşmiştir. Tüm bu gelişmeler nedeniyle davalı müvekkil ise önce baronun görevlendirdiği avukata vekalet vermiş, ardından azlederek işlerini yürütmesi için yeni bir vekil tayin etmiştir.
Az yukarda bahsedilen olaylar nedeniyle davacı ve davalı arasındaki vekalet ilişkisi temlik tarihi itibariyle fiilen ve hukuken sona ermiştir. Her ne kadar mahkemece, taraflar arasındaki hukuki ilişki yalnızca müşavirlik sözleşmesi olarak değerlendirilip bu kapsamda takip edilen dava ve icra takipleri için ayrı bir ücret istenemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de, taraflar arasındaki ilişki yalnızca müşavirlik sözleşmesi olarak kabul edilemez. Kaldı ki, taraflar arasında yapılan bütün hizmetlerin müşavirlik sözleşmesi kapsamında kalacağına dair yazılı bir anlaşma da yoktur. Müşavirlik sözleşmesi kapsamında kararlaştırılan aylık 500,00 TL ücretin vekalet ilişkisinin devam ettiği süre boyunca ödendiği tarafların ve mahkemenin de kabulünde olup bu husus ihtilafsızdır. İhtilaf, takip edilen dava ve icra takiplerinden dolayı ayrı bir ücret istenip istenemeyeceği ve ücretin nasıl belirleneceğine ilişkindir. Vekalet ilişkisi avukatın kendi kusuru ile sona ermiş olup, dava konusu olayda, avukatın azli, istifası ya da sulh bulunmadığından, Avukatlık Kanununda ayrıca düzenlenmiş olan bu durumlarda ödenmesi öngörülen vekalet ücretlerinin talep edilmesi mümkün değilse de, davacı avukatın görevi sona erinceye kadar bitirdiği dava ve icra takiplerinden vekalet ücretine hak kazandığı da tartışmasızdır. Taraflar arasında yazılı Avukatlık Ücret Sözleşmesi de bulunmadığından, ücret, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre belirlenmelidir. Bir başka anlatımla görevi kendi kusuru nedeniyle sona eren avukatın bitmemiş işlerden ücret alması düşünülemez. O halde, mahkemece, davacı avukatın takip konusu dosyalarla ilgili vekaletin başladığı tarihten, temlikle vekaletin sona erdiği tarihe kadar bitirmiş olduğu işler belirlenip,bu işlerden dolayı AAÜT’göre ne kadar akdi ve karşı yan ücreti olduğu bilirkişiden alınacak ek raporla hesaplanarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıdaki bentte açıklanan nedenlerle, temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/01/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.