14. Ceza Dairesi 2018/6600 E. , 2018/6555 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
HÜKÜM : Çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan mahkumiyet
İlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi.
Suça sürüklenen çocuk hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan dolayı 5271 sayılı CMK"nın 231/5. maddesi gereğince verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın aynı Kanunun 231/12. maddesi gereğince itirazı kabil olup temyiz yeteneğinin bulunmadığı ve itiraz merciince de bu hususta mahallinde karar verildiği anlaşıldığından, katılan mağdure vekilinin anılan hükme yönelik temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK"nın 317. maddesi gereğince REDDİNE ve incelemenin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Olay günü ortak arkadaşları aracılığıyla ilk defa tanışan suça sürüklenen çocuk ile mağdurenin motorsikletle gezmeye çıkıp ormanlık alana gittikleri, mağdurenin uyarısına rağmen suça sürüklenen çocuğun ""İleride ormandan çıkış var, oradan çıkarız"" diyerek mağdureyi kimsenin olmadığı ıssız bir yere götürmesinin ardından burada motorsikletten inerek sohbet etmeye başladıkları, bir süre sonra suça sürüklenen çocuğun hoşlandığını söyleyip cebir ve tehditle cinsel istismarda bulunmaya çalıştığı mağdurenin rahatsızlanması üzerine eyleminden vazgeçerek onu aldığı yere tekrar bıraktığı ve hakkında 5237 sayılı TCK"nın 109/2. maddesinde düzenlenen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan açılan kamu davası sonucunda mahkumiyet hükmü kurulduğu anlaşılmıştır.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının ""Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması"" başlıklı 141. maddesinin dördüncü fıkrasına göre bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılmalıdır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun ""Kararların gerekçeli olması"" başlıklı 34. maddesinin birinci fıkrasında hakim ve mahkemelerin her türlü kararının, karşı oy dahil gerekçeli olarak yazılacağı belirtilmiş, 230. maddesinin birinci fıkrasında ise sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmesi halinde mahkeme hükmünün gerekçesinde hangi hususların bulunması gerektiği açıkça sayılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşı oy da dahil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunlu olup hüküm; başlık, sorun, gerekçe ve sonuç (hüküm) bölümlerinden oluşmalıdır. “Başlık” bölümünde, hükmü veren mahkemenin adı, mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hakimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt katibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanuni temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği, beraat kararı dışında suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı belirtilmeli, "sorun" bölümünde, iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler ortaya konulmalı, "gerekçe" kısmında mevcut deliller tartışılarak değerlendirildikten sonra, hükme esas alınan ve reddedilen deliller belirlenmeli, delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmak suretiyle hukuki nitelendirmeye yer verilmeli ve sonuç bölümünde açıklanan uygulamaların dayanaklarına değinilmeli, "sonuç (hüküm)" kısmında ise CMK’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca aynı Kanunun 223. maddesine göre verilen kararın ne olduğu, TCK’nın 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre uygulanan kanun maddeleri ve hükmolunan ceza miktarı, yine aynı Kanunun 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbiri, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin taleplerin kabul veya reddine ait dayanaklar, kanun yollarına başvurma ve tazminat talep etme imkanının bulunup bulunmadığı, kanun yoluna başvurma mümkün ise kanun yolunun ne olduğu, şekli, süresi ve mercii tereddüte yer vermeyecek biçimde açıkça gösterilmelidir.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi açısından mahkeme kararlarının "gerekçe" bölümü üzerinde durulması gerekmektedir.
Gerekçe, hükmün dayanaklarının akla, hukuka ve dosya muhtevasına uygun açıklamasıdır. Bu nedenle, gerekçe bölümünde hükme esas alınan veya reddedilen bilgi ve belgelerin belirtilmesi ve bunun dayanaklarının gösterilmesi, bu dayanakların da geçerli, yeterli ve kanuni olması gerekmektedir. Kanuni, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Bu vesileyle gerekçe, yetkinin yerinde kullanılıp kullanılmadığını denetlemeyi sağlar, takdiri keyfilikten ayırır. Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, kararın kamuoyu tarafından benimsenmesini sağlamak, hukuk bilimini geliştirmek, sağlıklı bir denetime imkan sağlamak bakımından hükmün gerekçeli olmasında zorunluluk bulunmaktadır.
Öte yandan hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi, 1412 sayılı CMUK"nın 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 308/7 ve 5271 sayılı CMK’nın 289/1-g maddeleri uyarınca hukuka kesin aykırılık hallerinden birini oluşturacaktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Suça sürüklenen çocuğun kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan mahkumiyetine dair kurulan hükmün ""gerekçe"" kısmında bulunması gereken, mevcut delillerin tartışılarak değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirlenmesi, delillerle sonuç arasında bağ kurulması, neden bu sonuca ulaşıldığının anlatılması, olay tarihinde on altı yaşı içerisinde bulunup TCK"nın 103/1-b maddesinde sayılan çocuklardan olan mağdureye yönelik cinsel eylem sırasında gerçekleştirilen cebir ve tehdidin çocuğun cinsel istismarı suçunun unsuru olduğu da gözetilerek, kabul edilen eylemin ne olduğu açıklanmak suretiyle ulaşılan kanaat belirtilip buna göre hukuki nitelendirmenin yapılması ve sonuç bölümünde de açıklanan uygulamanın dayanaklarına değinilmesi gerekirken, bu hususlara riayet edilmeksizin yazılı şekilde gerekçesiz hüküm kurulması suretiyle Anayasanın 141/4. madde ve fıkrası ile CMK"nın 230/1. maddesine aykırı davranılarak 1412 sayılı CMUK"nın 308/7. maddesine muhalefet edilmesi,
Kanuna aykırı, suça sürüklenen çocuk müdafii ile katılan mağdure vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 08.11.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.