10. Ceza Dairesi 2019/2445 E. , 2019/6347 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığının, 09/08/2019 tarihli yazısı ile kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık ...’ın mahkûmiyetine dair Düzce 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 15/05/2018 tarihli ve 2017/734 esas, 2018/362 sayılı kararının kanun yararına bozulmasına yönelik talebi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 20/08/2019 tarihli yazı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A) Konuyla İlgili Bilgiler:
1- Sanık hakkında, 24/04/2016 tarihinde işlediği iddia olunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı 14/06/2016 tarihinde kamu davasının açılmasının ertelenmesine, tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına, ayrıca “yükümlülüklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi, tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması” halinde erteleme kararının kaldırılarak kamu davası açılacağı hususunun ihtar edilmesine karar verildiği, erteleme kararının 14/06/2016 tarihinde sanığın MERNİS adresiyle aynı olan bilinen son adresine tebligat imkansızlığı şerhi düşülerek Tebligat Kanununun 21. maddesi uyarınca tebliğ edildiği,
2- Tedbirinin infazına başlanması için gönderilen uyarılı ilk başvuru davetiyesinin 29/07/2016 tarihinde aynı adrese tebliğ edildiği, sanığın Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat etmemesi üzerine gönderilen ikinci davetiyenin de 17/08/2016 tarihinde tebliğ edildiği, ancak sanığın yine de müracaat etmemesi üzerine TCK"nın 191. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca“...tedbirin gereklerine uygun davranmamakta ısrar ettiği...” gerekçesiyle kamu davasının ertelenmesi kararı kaldırılarak, 07/10/2016 tarihinde kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan kamu davası açıldığı,
3- Yapılan yargılama sonucunda, Düzce 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/03/2017 tarihli ve 2016/426 esas, 2017/131 sayılı kararıyla "sanığa yapılan tebligatların usulsüz olduğu ve bu nedenle dava şartının gerçekleşmediği” gerekçesiyle “kamu davasının durmasına” karar verildiği ve kararın yasa yoluna başvurulmadan kesinleştiği,
4- Bu durum üzerine Düzce Cumhuriyet Başsavcılığınca 14/07/2017 tarihinde ikinci defa kamu davasının açılmasının ertelenmesine, tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği,
5- Bu kez sanığın Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat ederek tedbirin infazına 07/08/2017 tarihinde başladığı ve burada yükümlülüklerine uygun davranmamakta ısrar etmesinin sonuçları hakkında uyarıldığı, ancak 18/09/2017 tarihinde tahlil randevusuna gitmeyerek yükümlülüklerini birinci kez ihlal etmesinden sonra 25/10/2017 tarihinde uyarı yazısı tebliğ edilmesine rağmen, kuruma müracaat etmeyerek yükümlülüklerini ikinci kez ihlal etmesi üzerine TCK"nın 191. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca“...tedbirin gereklerine uygun davranmamakta ısrar ettiği...” gerekçesiyle kamu davasının ertelenmesi kararının kaldırıldığı ve 28/11/2017 tarihinde kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan ikinci kez kamu davası açıldığı, bu davanın Düzce 4. Asliye Ceza Mahkemesine tevzi edildiği,
6- Yapılan yargılama sonucunda, Düzce 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 15/05/2018 tarihli ve 2017/734 esas, 2018/362 sayılı kararıyla sanığın TCK"nın 191/1. maddesi gereğince 2 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği ve hükmün yasa yoluna başvurulmadan kesinleştiği,
Anlaşılmıştır.
B) Kanun Yararına Bozma Talebi:
Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, "1- Benzer bir konuya ilişkin olarak Yargıtay 20. Ceza Dairesinin 26/05/2016 tarihli ve 2016/1582 esas, 2016/3201 karar sayılı ve Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 16/05/2016 tarihli ve 2016/927 esas, 2016/4447 karar sayılı ilâmlarında da değinildiği üzere, şüpheli hakkında verilen "Kamu davasının açılmasının ertelenmesi" kararı ve bu karar ile birlikte verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararların, şüpheliye tebliğ edilmeden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı, şüpheli hakkında ilk kez Düzce Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 14/06/2016 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve 1 yıl süre ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına dair kararın şüphelinin doğrudan mernis adresine Tebligat Kanunu 21/2. maddesi uyarınca 27/06/2016 tarihinde tebliğ edilmiş ise de, söz konusu kararın kesin olarak verilmesi nedeniyle, şüpheliye söz konusu karara karşı itiraz kanun yoluna başvuru hakkı tanınmadığından, ayrıca doğrudan mernis adresine yapıldığından bahisle tebligat işleminin geçerli olmadığı, anılan kararın gereğinin takdir ve ifası için Düzce Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne 26/07/2016 tarihinde gönderildiği, Düzce Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 14/06/2016 tarihli karar kesinleşmeden Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına başlanmasını müteakip, denetimli serbestlik müdürlüğünce ihtara rağmen yükümlülük ihlâlinde ısrar edildiğinden bahisle infaz kayıtlarının kapatılarak bildirimde bulunulması üzerine, sanık hakkında açılan kamu davasının durmasına ilişkin , Düzce 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/03/2017 tarihli kararını takiben, Düzce Cumhuriyet Başsavcılığınca ikinci kez 14/07/2017 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve 1 yıl süre ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına dair kararının verildiği, ancak anılan kararda da, kanun yoluna başvuru süresi, ne zaman başlayacağı, mercii, başvuru şekli ve kanun yollarına başvurulmadığı takdirde hükmün kesinleşeceğinin açıkça belirtilmediği gibi, söz konusu karara karşı, kanun yolu, süresi, sürenin ne zaman başlayacağı, mercii, başvuru şekli ve kanun yollarına başvurulmadığı takdirde hükmün kesinleşeceğin açıkça gösterildiği meşruhatlı davetiye gönderilmek suretiyle şüpheliye tebligat işlemi yapılmamasına rağmen, anılan kararın gereğinin takdir ve ifası için Düzce Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne 14/07/2017 tarihinde gönderildiği, Düzce Cumhuriyet Başsavcılığınca sanık hakkında verilen her iki kararın da kesinleşmeden Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına başlandığı, sanık hakkında usulüne uygun kesinleşmiş bulunan kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve 1 yıl süre ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına dair bir kararın bulunmadığının gözetilmeyerek yazılı şekilde karar verilmesinde,
Kabule göre de;
2- Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 22/12/2015 tarihli ve 2015/1717 esas, 2015/33429 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, sanığa 10 gün içinde denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurması gerektiği uyarısını içeren tebligatın yapılması ve sanığın başvuruda bulunmaması üzerine, yüklenen yükümlülüklere veya tedavinin gereklerine uygun davranmamakta "ısrar" ettiğinin kabul edilebilmesi için sanığa "önceki tebligat gereğince başvuruda bulunmadığı, bu tebligat üzerine öngörülen süre içinde de başvurmaması halinde yükümlülüklere ve tedavinin gereklerine uymamakta ısrar etmiş sayılacağı" uyarısı ile yeniden tebligat yapılması, bu tebligata rağmen de başvuruda bulunmadığı takdirde sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirlerine uymamakta ısrar edeceği, Somut olayda, sanık hakkında 07/08/2017 tarihinde denetime başlanıldığı, denetim sırasında sanığın yükümlülük ihlâli yapması nedeniyle sanığın uyarılmasına karar verildiği, uyarı yazısının 25/10/2017 tarihinde doğrudan mernis adresine 7201 sayılı Kanun"un 21/2. maddesi gereğince tebliğ yapılmasını takiben yükümlülüklerine uymadığı gerekçesiyle denetim dosyasının kapatılarak bildirimde bulunulması üzerine, mahkemesince yapılan yargılama sonunda, sanığın mahkûmiyetine karar verilmiş ise de; öncelikle bilinen en son adres (bilinen bir adres yoksa ya da bilinen en son adres ile adres kayıt sistemindeki adres aynı ise mernis adresi olduğu belirtilmeksizin adres kayıt sistemindeki adres) esas alınarak, 7201 sayılı Kanun"un 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi hâlinde, aynı Kanun"un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından tebligata 7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 23/1-8 ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu"nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği nazara alındığında, doğrudan mernis adresine yapılan uyarı tebligatının usulsüz olduğu, bu hâlde sanığın uyarılmasından bahsedilemeyeceği gibi, yükümlülüklerine uymamakta da ısrar etmiş sayılamayacağının kabulünün gerektiği cihetle, kamu davası hakkında durma kararı verilerek, hükmolunan denetimli serbestlik kararının infazının sonucunun beklenilmesi, denetimli serbestlik tedbirine uygun davranılmaması hâlinde yargılamaya devamla işin esasına girilerek hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesinde, isabet görülmemiştir." denilerek, Düzce 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 15/05/2018 tarihli ve 2017/734 esas, 2018/362 sayılı kararının bozulması istenmiştir.
C) Konunun Değerlendirilmesi:
TCK"nın 191. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendinde, "Kişinin, erteleme süresi zarfında; kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi ... hâlinde, hakkında kamu davası açılır." hükmüne yer verilmiştir.
CMK"nın 223. maddesinin 8. fıkrasında, "Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir. Ancak, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir. Bu karara itiraz edilebilir." hükmü öngörülmüştür.
Somut olayda kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının tebliğ edildiği, ancak erteleme kararında ve tebliğ evrakında şüpheliye erteleme kararına itiraz hakkı bulunduğunun gösterilmediği,
Daha sonra tedbirin infazı aşamasında da şüpheliye erteleme kararına itiraz hakkı bulunduğunun hatırlatılmadığı ve tedbirin infazı sırasında şüphelinin uyarılara rağmen yükümlülüklerine aykırı davranmakta ısrar ettiğinden bahisle dava açılarak, yapılan yargılama sonucunda mahkûmiyetine karar verildiği, anlaşılmışsa da,
Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı başlatılan soruşturmada TCK"nın 191. maddesinin 2. fıkrası uyarınca verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararına şüphelinin itiraz hakkının bulunduğu, bu nedenle erteleme kararında itiraz mercii ve süresiyle birlikte şüphelinin itiraz hakkının gösterilmesi gerektiği, somut olayda ise kararda itiraz hakkı belirtilmediği gibi ne soruşturma ne denetimli serbestlik sürecinde ne de kovuşturma sırasında hiçbir aşamada şüpheliye bu hakkı bildirilmeden yargılamanın sonuçlandırıldığı anlaşılmış olup, karar içeriğindeki yasa yolu bildirimi de usulsüz olduğu için, bu kararın şüpheli tarafından öğrenilmiş olmasına rağmen kesinleştiğinden söz edilemez. Bu durumda usulüne uygun bir tedavi ve denetimli serbestlik infaz süreci de bulunmadığından, TCK’nın 191. maddesinin 4. fıkrası uyarınca kamu davası açılma koşulunun gerçekleşmediğinin kabulü gerekir.
Dolayısıyla bu usulsüzlüğü ortadan kaldırmak için, şüpheliye kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararına karşı tebliğden itibaren 15 gün içinde Sulh Ceza Hakimliğine itiraz hakkı bulunduğu ihtarı ile birlikte kararın yeniden usulüne uygun şekilde tebliğ edilmesi gerektiğinden ""durma"" kararı verilmesi yerine yargılamaya devam edilerek sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi, yasaya aykırı olduğundan, kanun yararına bozma talebi yerindedir.
D) Karar :
Açıklanan nedenlere göre; sanığın mahkûmiyetine ilişkin Düzce 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 15/05/2018 tarihli ve 2017/734 esas, 2018/362 sayılı kararının 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanunun 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için, dosyanın Adalet Bakanlığına iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine,14.10.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.