11. Hukuk Dairesi 2019/1049 E. , 2019/7730 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 28/11/2017 tarih ve 2017/92 E- 2017/513 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi"nce verilen 21/12/2018 tarih ve 2018/619 E- 2018/1317 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davalı kurum vekili ve davalı şirket vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirketin “fit”, “fit”, “fit x”, “fit indeks”, “fit ındex”, “fit” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “Çokofit” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TPMK’ya başvuruda bulunduğunu, 2015/97067 kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itirazın yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkili markalarının tanınmış olduğunu ve başvurunun bu markalarla karıştırılma ihtimali bulunacak düzeyde benzer olduğunu, başvurunun kötü niyetli olduğunu, müvekkili markasının tanınmışlığından haksız yararlanacağını bu nedenle davaya konu kararın hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek 2017-M-581 sayılı YİDK kararının iptaline, tescili halinde markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı TPMK vekili, başvuru markası ile davalı markalarının karıştırılmaya yol açabilecek kadar benzer olmadığını, başvuru markasında “fit” ibaresini ön plana çıkarabilecek bir farklılaşmaya gidilmediğini, fit ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olduğunu, davacının fit markasının tanınmış marka olmadığını, davalının kötü niyetli olduğuna ilişkin iddiaların hukuki dayanaktan yoksun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, dava konusu markalar arasında görsel, biçimsel, anlamsal ve işitsel benzerliğin bulunmadığını, "FİT" ve "ÇOKOFİT" markalarının bir bütün olarak değerlendirildiklerinde aralarında benzerlik olmadığını, markaların harf ve hece sayılarının farklı bulunduğunu, fit markasının özellikle gıda ürünleri açısından ayırt ediciliğinin düşük, zayıf bir marka olduğunu, marka olarak yaygın olarak kullanıldığını, kötü niyet iddiasının kabul edilemeyeceğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, davaya konu başvuru markası ile davacının tescilli markaları arasında, sınıflar açısından aynı veya benzer mal/hizmetlerin bulunduğu, davacının redde mesnet 2000/04524 sayılı “fit” ibareli markası 19.11.2015 tarihinde mahkeme kararıyla iptal edildiğinden değerlendirilmeye alınmadığı, başvuru konusu ibare standart karekterle yazılmış "Çokofit" ibaresinden oluşurken, itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “fit”, “fit”, “fit x”, “fit indeks”, “fit ındex”, “fit” ibarelerinden oluştuğu, markanın bir bütün olarak anlam ifade etmesi nedeniyle markaların fonetik olarak karıştırılma ihtimalinin olmadığı, markaların telaffuzlarının farklı olduğu, görsel anlamda farklılaşacak unsurların mevcut olduğu, davalı başvurusu ile davacı markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı, davacının 556 sayılı KHK’nın 8/3 maddesi kapsamında eskiye dayalı kullanım nedeniyle üstün ve öncelikli hakkının bulunmadığı, 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesinin uygulanması mümkün görünmediği, dosya içeriği itibari ile davacı markalarının tanınmış marka olduğu yönünde bir kanaat oluşmadığı ve davalının marka başvurusunun kötü niyetli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, dava konusu "ÇOKOFİT" ibareli başvuru kapsamında 29, 30, 32, 33. sınıftaki mal ve hizmetler bulunurken, itiraza mesnet “fit”, “fit”, “fit x”, “fit indeks”, “fit ındex”, “fit” ibareli markaların 29, 30, 32, 35. sınıflardaki mal ve hizmetleri kapsadığı, davalı başvurusunun FİT ibaresinin başına eklenen “Çoko” eki nedeniyle hece sayısı, telaffuz ve görünüm itibariyle kısmen farklılaştığı kabul edilse de, “Çoko” ibaresinin Türkçe bir anlamı bulunmayıp çikolata ürünlerine işaret etmesi nedeniyle her iki marka arasındaki ayırt ediciliğin sağlanmasında yeterli olmadığı, davacı markasının seri markası olarak algılanmaya uygun bir işaret olduğu, taraf markalarının tüketici zihninde bıraktığı ses ve iz ile aynı etkiyi doğurduğu, tüketicilerin markanın kapsadığı emtia/hizmeti almak için ayırdıkları süre zarfında taraf markalarını ayırt edemeyecekleri, işaretlerin bu derece benzer olması nedeniyle işletmesel bağlantırılma ihtimalinin de mevcut olduğu, yine tüketiciler nezdinde davalının mezkur markayı davacının vermiş olduğu bir lisansla kullandığı düşüncesine kapılmaları ihtimalinin de yüksek olduğu, davalının dava konusu markayı çekişmeli sınıflar bakımından tescil ettirmesinin, davacının “Fit” ibareli ürün/hizmetler için tüketiciler ve yararlanıcılar nezdinde tesis ettiği imaj, güven ve hatırlanırlıktan haksız olarak istifade etmesi sonucunu doğuracağı, bu durumun ise, markaların aynı işletmeye ait seri markalar olduğu izlenimini yaratacağı, nitekim Dairemizin emsal uygulamalarında da bu yönde kararlar verildiği, İlk derece mahkemesince alınan rapor dikkate alınarak taraf markalar arasında 32. sınıftaki alkolsüz enerji içecekleri ile 33. sınıftaki, alkollü içecekler (biralar hariç); şaraflar, rakılar, viskiler, likörler, alkol içeren kokteyller yönünden emtiaların aynı/aynı tür olmamaları nedeniyle markalar arasında iltibas ihtimalinin olmadığı; ancak bunun dışında kalan 29, 30, 32.sınıfta sayılan emtialar bakımından taraf markalarının aynı veya benzer mal ve hizmetlere ilişkin oldukları gözetildiğinde 556 sayılı KHK m. 8/1-b anlamında benzerlik ve iltibas tehlikesi bulunduğu, bu itibarla da ilk derece mahkemesince, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olmasının doğru olmadığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne HMK"nın 353/1-b-2. maddesi gereğince Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 28.11.2017 tarih ve 2017/92 E. - 2017/513 K. sayılı kararın kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile TPMK YİDK"nın 2017-M-581 sayılı kararının kararda sayılan 29, 30, 32. sınıftaki bir kısım emtialar yönünden iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine, dava konusu 2015/97067 sayılı markanın yine kararda sayılan 29, 30, 32. sınıftaki bir kısım emtialar yönünden kısmen hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı Kurum vekili ve davalı şirket vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK"nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK"nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı kurum vekili ve davalı şirket vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 02/12/2019 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.