11. Hukuk Dairesi 2019/803 E. , 2019/7728 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 16/02/2016 tarih ve 2015/100-2016/26 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin tanınmış “KİPA” markasının yanı sıra TPMK nezdinde birçok markasının bulunduğunu, müvekkilinin “memnuniyet %100 garantisi şekil“ ibareli markasını 02, 03, 05, 16, 29, 30, 31 ve 32.sınıflarda tescil ettirmek üzere 10.01.2014 tarihinde başvuruda bulunduğunu, 2014/02179 sayılı başvurunun TPMK Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından 556 sayılı KHK’nın 7/1.a ve 7/1.c hükümleri uyarınca reddedildiğini, anılan karara yapılan itirazın ise YİDK’nın 19.11.2014 tarih ve 2014-M-13332 sayılı kararı ile nihai olarak reddedildiğini, YİDK kararının gerekçesiz ve eksik inceleme ile tesis edilmiş olması dolayısıyla usule aykırı olduğunu, müvekkili başvurusunun 556 sayılı KHK"nın 7/1.a maddesi kapsamında reddedilmesinin doğru olmadığını, zira müvekkili markasının bütünsel olarak incelendiğinde ayırt edici ve tescile uygun mahiyette olduğunu, dava konusu başvuruya konu markanın “KELİME+SLOGAN+ŞEKİL+RENK” kombinasyonundan oluşan, orijinal ve ayırt edici bir logo markası olduğunu ve bu logonun çeşitli şekiller ve renkler kullanılmak suretiyle marka algısı yarattığını; yine müvekkilinin başvurusunun KHK"nın 7/1.c maddesi kapsamında “ticaret alanında herkes tarafından kullanılabileceği” varsayımından hareketle reddedilmesinin de hatalı olduğunu, zira mezkur başvurunun tescili talep edilen 02, 03, 05, 16, 29, 30, 31 ve 32. sınıflarda amaç, nitelik ve vasıf bildirmediğini, müvekkilinin tescili talep edilen markasını uzun bir süreden beri yaygın şekilde marka olarak kullanarak ayırt edici hale getirdiğini ileri sürerek TPMK YİDK"nın 19.11.2014 tarih ve 2014-M-13332 sayılı kararının iptaline, 2014/02179 sayılı markanın tescil işlemlerine devam edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, dava konusu markada, her ne kadar birtakım basit şekil unsurları yer alsa da, kelimelerin esas unsur olduğu, KHK"nın 7/1.a maddesi çerçevesinde dava konusu markanın hemen her sektörde faaliyet gösteren firmaların ürün ve hizmetlerinin kalitesini müşterilerine yansıtmak amacıyla kullanılan bir slogan olduğu, dolayısıyla burada söz konusu işaret ile verilen hizmetin veya satılan ürünün kalitesi ile ilgili tüketici nezdinde bir algı oluşturma çabasının yattığı, hal böyleyken davacı başvurusunun tescili istenen mal ve hizmetler bakımından markasal vasfı bulunmayan, her bir sektörde yaygın olarak kullanılan, ayırt edici niteliği olmayan bir ibare olduğu, KHK"nın 7/1.c maddesi uyarınca da markasal bir vasfı bulunmadığı, dava konusu ve benzeri ifadelerin sektörde, marka olarak tescil edilmek suretiyle bir kimsenin inhisarına verilmesinin mümkün olmadığı, zira muhtelif reklam, tanıtım ve promosyon amaçlı faaliyetlere işaret eden ibarelerin sektörde herkesin kullanımına açık olması tüm katılanların yararına ve sürdürülebilir bir rekabetin gereği olduğu, başvuru konusu işaretin markasal algı yaratmasının mümkün olmadığı, kaynak gösterme ve ayırt edilme fonksiyonunun bulunmadığı, dolayısıyla YİDK kararının yerinde olmakla iptali koşullarının oluşmadığı, davacı vekili her ne kadar 7/son maddesine dayandıklarını ve kullanımla ayırt edicilik sağladıklarını iddia etmiş ise de, TPMK Markalar Dairesinin kararına bu yönde bir itirazlarının olmadığı ve YİDK iptali istemli davalarda YİDK kararının verildiği tarihteki mevcut delil ve şartlara göre inceleme yapılabileceğinden itiraz aşamasında dayanılmayan ve YİDK tarafından incelenmeyen hususların mezkur davada değerlendirilmesi imkanının bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 8,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 02/12/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.