Esas No: 2020/1591
Karar No: 2022/681
Karar Tarihi: 08.06.2022
Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu 2020/1591 Esas 2022/681 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davalı Vergi Dairesi Başkanlığı'na karşı açılan davada, 2005 yılı vergi borçları, vergi ziyaı cezaları ve 2006 yılına ait özel usulsüzlük cezasının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali istenmiştir. Vergi Mahkemesi, ödeme emrinin asıl borçlu şirket adına düzenlendiğini ve kanuni temsilcinin takip edilebilme koşullarının oluşmadığını gerekçe göstererek ödeme emrini iptal etmiştir. Ancak Danıştay Dördüncü Dairesi, ödeme emrinin ilan yoluyla tebliğinin usule uygun olarak yapılmış olabileceğini belirtmiştir. Bu nedenle, ilk kararda hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Kanun maddeleri:
- 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nda tebligatla ilgili hükümler yer alır.
- Vergi Usul Kanunu'nun olay tarihinde yürürlükte olan tebligata ilişkin hükümlerinde, tebliğ yapılacak kişinin adresinde bulunamaması durumunda durumun, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilerek, tebliğ evrakının gönderildiği idareye iade edileceği ve bu işlemin komşularından biri veya muhtar veya iht
"İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/1591
Karar No : 2022/681
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı - …
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, 2005 yılının Nisan ilâ Aralık dönemlerine ait katma değer vergileri, vergi ziyaı cezaları, gecikme faizleri ile 2006 yılına ait özel usulsüzlük cezasının tahsili amacıyla şirket ortağı sıfatıyla düzenlenen … tarih ve … takip numaralı ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
… Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı:
Asıl borçlu şirket adına düzenlenen ödeme emrine ilişkin tebliğ alındısının şirket adresinde düzenlenen adres tespit tutanağıyla ilişkilendirilemediği görülmüştür.
Dava konusu ödeme emri içeriği vergi borçlarının kanuni temsilci sıfatıyla davacıdan takip ve tahsilinden önce şirket adına düzenlenen ödeme emrinin şirket adresinde usulüne uygun olarak şirket yetkilisine tebliğ edilmesi gerektiği halde adres tespit tutanağının tebliğ alındısı ile ilişkilendirilmemesi nedeniyle bu şartın sağlanmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Dolayısıyla asıl borçlu şirket adına düzenlenen ödeme emrinin ilan yoluyla tebliğinin 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nda öngörülen usule uygun olmadığı ve kanuni temsilcinin takip edilebilme koşullarının oluşmadığı sonucuna varıldığından davacı adına şirket ortağı sıfatıyla düzenlenen ödeme emrinde hukuka uygunluk görülmemiştir.
Vergi Mahkemesi bu gerekçeyle ödeme emrini iptal etmiştir.
Davalının temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesinin 12/02/2020 tarih ve E:2016/7034, K:2020/645 sayılı kararı:
Dosyanın incelenmesinden, asıl borçlu şirket adına düzenlenen ödeme emrinin 05/10/2012 tarihinde şirketin bilinen adresinde tebliğe çıkarıldığı, tebliğ alındısına imzası bulunmayan … isimli şahsın beyanına istinaden şirketin taşındığına ilişkin şerh düşüldüğü, ilgili şahıs hakkında başkaca bir bilginin yer almadığı, aynı adrese 22/10/2012 tarihinde gidilerek şirketin adresten taşındığı ve yeni adresinin bilinmediği hususunun mahalle muhtarı ve yoklama memuru imzasıyla tutanağa bağlandığı, bahse konu tutanakta şirket adına düzenlenen ödeme emrinin tebliğine ilişkin herhangi bir ifade yer almadığı görülmüştür.
Olayda, makul süre içerisinde işyeri adresine ikinci defa gidildiği ve adres tespit tutanağıyla şirketin işyerinden taşındığının tespit edildiği anlaşılmıştır.
Ödeme emrinin söz konusu tutanakla ilişkilendirilip ilişkilendirilmemesinin fiili durumu ortadan kaldırmayacağı, bir başka ifadeyle tutanakta ilişkilendirme emaresi bulunsa dahi adresten taşınma nedeniyle tebliğin fiili imkansızlık nedeniyle yapılamayacağı açıktır.
Bu itibarla, davalı idarece 213 sayılı Kanun'un öngördüğü anlamda ilanen tebliğ şartları sağlandığından, asıl borçlu şirket adına düzenlenen ödeme emrine ilişkin olarak yapılan ilanen tebliğin usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise amme alacağının şirketten tahsil edilemeyeceğinin ortaya konulabilmesi adına şirket hakkında mal varlığı araştırması yapılıp yapılmadığı hususlarının araştırılarak yeniden bir karar verilmesi gerektiğinden, aksi yönde verilen kararda hukuka uygunluk görülmemiştir.
Daire, bu gerekçeyle kararı bozmuştur.
… Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararı:
Tebliğin, muhatabını bilgilendirme ve belgelendirme olmak üzere iki asli unsuru vardır. Bu iki unsurdan birinin olmaması durumunda tebliğin yokluğu, şekil kurallarına riayet edilmemesi durumunda ise tebliğin usulsüzlüğü söz konusu olacaktır. Tebliğe bağlanan, süresinde dava açılmaması durumunda amme borcunun kesinleşecek olması gibi hukuki sonuçlar dikkate alındığında bu hususta sıkı bir şekilcilik anlayışının esas alınması gerekmektedir. Aksi bir uygulamanın süre aşımı, borcun kesinleşmesi sebebiyle uyuşmazlığın esasının incelenememesi gibi hak arama hürriyetini kısıtlayıcı sonuçlara yol açabileceği de açıktır.
Vergi Usul Kanunu'nun olay tarihinde yürürlükte olan tebligata ilişkin hükümlerinde, tebliğ yapılacak kişinin adresinde bulunamaması durumunda durumun, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilerek, tebliğ evrakının gönderildiği idareye iade edileceği ve bu işlemin komşularından bir kişi veya muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden biri veyahut bir zabıta memuru huzurunda icra ve keyfiyet taahhüt ilmühaberine yazılarak tarih ve imza vaz'edilmek ve hazır bulunanlara da imzalatılmak suretiyle tespit edileceği belirtilmiş olup davalı idare tarafından anılan Kanun hükümlerine uyulmadığı konusunda ihtilaf bulunmamaktadır .
Dolayısıyla, Vergi Usul Kanunu'nun olay tarihinde yürürlükte olan tebligata ilişkin hükümlerine uyulmaması sebebiyle yapılan tebliğ usulsüz olduğundan, asıl borçlu şirket hakkında yapılan takibin kesinleşmemiş olması nedeniyle dava konusu ödeme emrinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Vergi mahkemesi bu ek gerekçe ile ilk kararında ısrar etmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Temyize konu ısrar kararında hukuka uygunluk bulunmadığı belirtilerek kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Cevap verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ: Temyizen incelenen ısrar kararının, Danıştay Dördüncü Dairesinin kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Danıştay Dördüncü Dairesinin yukarıda yer verilen kararının dayandığı aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle ısrar kararının bozulması gerekmektedir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1- Davalının temyiz isteminin KABULÜNE,
2- ... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,
3- Yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına,
2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/06/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
X - KARŞI OY:
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında ısrar kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, istemin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.