Abaküs Yazılım
6. Daire
Esas No: 2020/5317
Karar No: 2022/6853
Karar Tarihi: 08.06.2022

Danıştay 6. Daire 2020/5317 Esas 2022/6853 Karar Sayılı İlamı

Danıştay 6. Daire Başkanlığı         2020/5317 E.  ,  2022/6853 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    ALTINCI DAİRE
    Esas No : 2020/5317
    Karar No : 2022/6853

    TEMYİZ EDEN (DAVACI) : ...
    VEKİLİ : Av. ...

    KARŞI TARAF (DAVALI) : ... Bakanlığı - ANKARA
    VEKİLİ : Av. ...

    İSTEMİN KONUSU : ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ:
    Dava konusu istem: Ankara ili, Çankaya ilçesi, ... Mahallesi, ... ada, ... sayılı parselde yer alan taşınmazın yürürlükteki 1/1000 ölçekli uygulama imar planında "İlkokul Alanı" olarak ayrıldığı halde kamulaştırılmayarak mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufunun hukuken kısıtlandığından bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla taşınmaz bedeli olarak 36.000,00-TL.'nin yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.

    İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararının Danıştay Altıncı Dairesinin 17/10/2016 tarihli, E:2015/10460, K:2016/5688 sayılı kararıyla bozulması üzerine, bozma kararına uyularak dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı yolundaki İdare Mahkemesi kararının Danıştay Altıncı Dairesinin 21/11/2018 tarih ve E:2018/2564, K:2/018/9524 sayılı kararıyla bozulması üzerine, bozma kararına uyularak "Uyuşmazlık konusu olayda, parselasyon işlemi sonucu kamu ortaklık payı olarak oluşturulan taşınmaz için Belediyenin İmar Kanunu gereğince görevlerini yerine getirmiş olduğu, davacının kadastral parselinin parselasyon işlemine dahil edilmesi sonucu yapılan tahsis gereği davacıya imar haklarının verildiği, uyuşmazlığa konu kamu ortaklık payından oluşan taşınmaza, düzenlemeye giren diğer taşınmaz malikleri ile birlikte eşit koşullarda hissedar olduğu ve davacının imar haklarının düzenlendiği anılan parselasyon işlemine karşı dava açmadığı göz önüne alındığında, kamu menfaatlerinin gerekliliği ile kişi yararı arasındaki adil dengeyi bozan ölçüsüz bir yükün davacıya yükletildiğinden söz edilemeyeceğinden ve bu nedenle tazminat verilmesi şartları oluşmadığı sonuç ve kanaatine varıldığı" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

    TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, davanın; imar planında KOP olarak ayrılan ancak Kanunla getirilen 5 yıllık süre dolduğu halde kamulaştırma işlemi yapılmayan taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının kısıtlanmasından kaynaklı uğranılan zararın giderilmesi talebiyle açıldığı, ancak Mahkemesince değerlendirmenin yanlış yapıldığı belirtilerek, usul ve hukuka uygun olmayan Mahkeme Kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

    KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacının temyiz isteminin usul ve yasaya aykırı olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

    DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ ...'IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 17/2 maddesi uyarınca duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    İNCELEME VE GEREKÇE:
    MADDİ OLAY :
    Davacının da hissedarı olduğu, "Ankara ili, Çankaya ilçesi, ... Mahallesi, ... ada, ... sayılı parsel"de yer alan taşınmazın yürürlükteki 1/1000 ölçekli uygulama imar planında "İlkokul Alanı" olarak ayrıldığı halde kamulaştırılmayarak mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufunun kısıtlandığından bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla taşınmaz bedeli olarak 36.000,00-TL.'nin yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan dava açılmıştır.
    (Aynı ada parsele ilişkin başka hissedarlar tarafından açılan davalar Dairemizin 2021/3543 ve 2021/3747 esaslarına kayden incelenmiş, 2020/10615 esasına kayıtlı dosyanın ise incelemesi yapılacaktır.)
    İLGİLİ MEVZUAT:
    2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunun "Tek Hakimle Çözümlenecek Davalar" başlıklı 7. maddesinin 1. fıkrasında; Uyuşmazlık miktarı yirmibeşbin Türk Lirasını aşmayan; Konusu belli parayı içeren idarî işlemlere karşı açılan iptal davaları ile tam yargı davalarının, İdare Mahkemesi hâkimlerinden biri tarafından çözümleneceği, hüküm altına alınmıştır.
    Anılan Kanunun Ek 1. maddesinde ise; tek hakimle çözümlenecek davalara ilişkin parasal sınırların; her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların, o yıl için 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılacağı, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere uygulanan parasal sınırların artışının, artışın yürürlüğe girdiği tarihten önce idare ve vergi mahkemelerince nihaî olarak karara bağlanmış davalar ile Danıştayın bozma kararı üzerine bozulan mahkemece yeniden bakılan davalarda uygulanmayacağı hükmü getirilmiştir.
    3194 sayılı İmar Kanununun 10. maddesinde: "Belediyeler; imar planlarının yürürlüğe girmesinden en geç 3 ay içinde, bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programlarını hazırlarlar. Beş yıllık imar programlarının görüşülmesi sırasında ilgili yatırımcı kamu kuruluşlarının temsilcileri görüşleri esas alınmak üzere Meclis toplantısına katılır. Bu programlar, belediye meclisinde kabul edildikten sonra kesinleşir. Bu program içinde bulunan kamu kuruluşlarına tahsis edilen alanlar, ilgili kamu kuruluşlarına bildirilir. Beş yıllık imar programları sınırları içinde kalan alanlardaki kamu hizmet tesislerine tahsis edilmiş olan yerleri ilgili kamu kuruluşları, bu program süresi içinde kamulaştırırlar. Bu amaçla gerekli ödenek, kamu kuruluşlarının yıllık bütçelerine konulur.
    İmar programlarında, umumi hizmetlere ayrılan yerler ile özel kanunları gereğince kısıtlama konulan gayrimenkuller kamulaştırılıncaya veya umumi hizmetlerle ilgili projeler gerçekleştirilinceye kadar bu yerlerle ilgili olarak diğer kanunlarla verilen haklar devam eder." hükmü yer almaktadır.
    3194 sayılı İmar Kanununun 04.07.2019 tarihli 7181 sayılı yasanın 5. maddesi ile değişiklikle getirilen "İmar planlarında umumi hizmetlere ve kamu hizmetlerine ayrılan yerler" başlıklı 13. maddesinde; "Özel hukuk kişilerinin mülkiyetinde olup uygulama imar planında düzenleme ortaklık payına konu kullanımlarda yer alan taşınmazlar;
    a) Bu kullanımlardan umumi hizmetlere ayrılan alanlar öncelikle 18 inci maddeye göre arazi ve arsa düzenlemesi yapılarak,
    b) 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında sırasıyla, ilgisine göre Hazine veya ilgili idarelerin mülkiyetindeki taşınmazlar ile trampa yapılmak veya satın alınmak suretiyle,
    ilgili kamu kurum ve kuruluşunca kamulaştırılarak kamu mülkiyetine geçirilir.
    Düzenleme ortaklık payına konu kullanımlardan yol, meydan, ibadet yerleri, park ve çocuk bahçeleri hariç olmak üzere yapı yapılabilecek diğer alanlarda; alanların kamuya geçişi sağlanıncaya kadar maliklerinin talebi hâlinde ilgili kamu kuruluşunun uygun görüşü alınarak plandaki kullanım amacına uygun özel tesis yapılabilir.
    İlgili mevzuat uyarınca hiçbir şekilde yapı yapılamayacak alanlarda muvakkat da olsa yapı yapılmasına izin verilmez. Mevcut yapılar kamulaştırılıncaya kadar korunabilir. Bu alanlarda beş yıllık imar programı süresi içinde, birinci fıkranın (a) ve (b) bentlerine göre işlem tesis edilerek parsel, kamu mülkiyetine geçirilmek zorundadır. Bu süre en fazla bir yıl uzatılabilir.
    Parsel maliklerinin hisselerini idareye hibe etmeleri veya bedelsiz devretmeleri durumunda, idare devir işlemlerini bedel almaksızın gerçekleştirmekle yükümlüdür. Bu işlemler için parsel maliklerinden hiçbir vergi, resim, harç, döner sermaye ücreti ve herhangi bir ad altında bedel alınmaz.
    Kamu kullanımına ait sosyal, kültürel ve teknik altyapı alanlarının, Hazine veya kamu mülkiyetindeki alanlarla trampa yapılması hâlinde, şahıs veya özel hukuk kişilerinden hiçbir vergi, resim, harç, ücret, döner sermaye ücreti ve herhangi bir ad altında bedel alınmaz.
    Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça hazırlanan yönetmelikle belirlenir.
    " düzenlemesi yer almaktadır.
    3194 sayılı İmar Kanunun 18. maddesinde 04.07.2019 tarihli, 7181 sayılı yasanın 9. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu: " İmar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re'sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir. Sözü edilen yerler belediye ve mücavir alan dışında ise yukarıda belirtilen yetkiler valilikçe kullanılır. Belediyeler veya valiliklerce düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların dağıtımı sırasında bunların yüz ölçümlerinden yeteri kadar saha, düzenleme alanındaki nüfusun kentsel faaliyetlerini sürdürebilmeleri için gerekli olan umumi hizmet alanlarının tesis edilmesi ve düzenleme dolayısıyla meydana gelen değer artışları karşılığında "düzenleme ortaklık payı" olarak düşülebilir. Ancak, bu maddeye göre alınacak düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların düzenlemeden önceki yüzölçümlerinin yüzde kırk beşini geçemez. (Değişik fıkra:4/7/2019-7181/9 md.) Düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan yerler ile bölgenin ihtiyacı olan yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri ve karakol, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı öğretime yönelik eğitim tesis alanları, Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık tesis alanları, pazar yeri, semt spor alanı, toplu taşıma istasyonları ve durakları, otoyol hariç erişme kontrolünün uygulandığı yol, su yolu, resmî kurum alanı, mezarlık alanı, belediye hizmet alanı, sosyal ve kültürel tesis alanı, özel tesis yapılmasına konu olmayan ağaçlandırılacak alan, rekreasyonalanı olarak ayrılan parseller ve mesire alanları gibi umumi hizmet alanlarından oluşur ve bu hizmetlerle ilgili tesislerden başka maksatlarla kullanılamaz." hükmü getirilmiştir.
    2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa 07.09.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6745 sayılı Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 33. maddesi ile eklenen Ek madde 1'de; "Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık süre içerisinde imar programları veya imar uygulamaları yapılır ve bütçe imkânları dâhilinde bu taşınmazlar ilgili idarelerce kamulaştırılır veya her hâlde mülkiyet hakkını kullanmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapılır/yaptırılır." hükmü yer almıştır.
    HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    Uyuşmazlıkta, Mahkemece heyet hâlinde bir karar verildikten sonra kararın Danıştay tarafından bozulmasını müteakip talep edilen tazminat tutarının tek hakim sınırı altında kaldığı gerekçesiyle dosyanın tek hakimle çözümlenerek karara bağlandığı anlaşılmakta ise de, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri gereği heyetçe verilmiş bir kararın bozulması üzerine süreç içerisinde parasal sınırlarda gerçekleşmesi muhtemel artışların uygulanmayacağı kurala bağlandığından, dosyanın heyetle karara bağlanması gerekirken, tek hakimle uyuşmazlığın çözümlenmesine ilişkin temyize konu kararda usul hükümlerine uygunluk görülmemiştir.
    Temyize konu kararın esasına gelince;
    Anayasa Mahkemesinin 20.9.2018 tarihli, Başvuru No: 2017/24715 sayılı Hüseyin Ünal kararında:"41. İmar uygulamalarıyla mülkiyet hakkına yapılan müdahaleler, bireysel başvuru kararlarında da ifade edildiği üzere kural olarak mülkiyetin kamu yararına kullanılmasının kontrolü (veya düzenlenmesi) kapsamında görülmektedir (Süleyman Günaydın, B. No: 2014/4870, 16/6/2016, § 65). Yukarıda da değinildiği üzere somut olay bağlamında müdahalenin mülkten yoksun bırakmaya yol açmadığı kuşkusuzdur. Ancak müdahale kamulaştırma sürecinin bir aşamasını teşkil ettiğinden ve müdahalede geçen süre dikkate alındığında müdahalenin kontrol veya düzenleme amacından da söz edilemez. Dolayısıyla başvuruya konu müdahalenin mülkiyetten barışçıl yararlanmaya ilişkin genel kural çerçevesinde incelenmesi gerekir.
    Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
    Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
    Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Anılan madde uyarınca temel hak ve özgürlükler, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, § 62).
    İlkelerin Olaya Uygulanması
    Başvurucuya ait taşınmazın imar durumu 5/2/2004 tarihinde tasdik edilen revizyon uygulama imar planında yol olarak belirlenmiştir. Başvurucu, imar kısıtlılığı nedeniyle uzun yıllar taşınmazını kullanamadığından ve buna rağmen kamulaştırma talebinin Belediye tarafından kabul edilmediğinden yakınmaktadır. Gerçekten de başvurucunun kamulaştırma talebi Belediye tarafından reddedilmiş, başvurucunun Belediye aleyhine açtığı tam yargı davası da sonuçsuz kalmıştır. Derece mahkemeleri, 2942 sayılı Kanun'a eklenen geçici 11. madde gereğince ek 1. madde kapsamında kalan ve bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce tasarruf hakkı kısıtlanan taşınmazlar hakkında da idareye tanınan beş yıllık sürenin Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlayacağını belirterek davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.
    2942 sayılı Kanun'a eklenen geçici 11. maddenin yürürlüğe girmesinden önceki yerleşik Danıştay içtihadında, imar planlarının onaylanmasından itibaren beş yıllık süre geçmesine rağmen ilgili idarelerce imar planlarında kamu hizmetine ayrılan taşınmazların kamulaştırılmamasının mülkiyet hakkının kullanımında belirsizliğe yol açtığı kabul edilmiştir. Danıştay içtihadında makul görülen beş yıllık sürenin hesabında nihai karar tarihinin esas alındığı görülmektedir (bkz. § 22).
    Diğer taraftan 6745 sayılı Kanun'un 34. maddesi ile 2942 sayılı Kanun'un geçici 11. maddesinde, ek 1. madde kapsamında kalan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar bakımından da söz konusu beş yıllık sürenin bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlayacağı öngörülmüştür. Ancak bu madde hükmü, malike aşırı bir külfet yüklediği ve kamu yararı ile malikin mülkiyetin hakkı arasında gözetilmesi gereken adil dengeyi malik aleyhine bozduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesince bireysel başvurunun devamı sırasında, 28/3/2018 tarihinde iptal edilmiştir (bkz. § 21).
    Başvuru konusu olayda başvurucuya ait taşınmaz 5/2/2004 tarihinde tasdik edilen 1/1000 ölçekli revizyon uygulama imar planında yol olarak ayrılmasına rağmen bu güne kadar taşınmazın kamulaştırma işlemi yapılmamış, başvurucuya hiçbir tazminat ödenmemiştir. Taşınmaz üzerinde imar kısıtlılığının devam ettiği bu süre zarfında başvurucunun mülkiyet hakkından dilediği gibi yararlanabilmesi, mülkiyetini kullanabilmesi veya ondan tasarruf edebilmesi mümkün olamamıştır.
    Sonuç olarak uygulama imar planının onaylanmasından itibaren yaklaşık on dört yıl geçmesine rağmen imar planında yol olarak kamu hizmetine ayrılan taşınmazın kamulaştırılmaması başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemektedir. Bu durumda başvurucunun mülkiyet hakkının korunması ile kamunun yararı arasında olması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu ve müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna varılmıştır.
    Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir." gerekçelerine yer verilmiştir.
    Bu durumda, yukarıda anılan Anayasa Mahkemesi kararlarının değerlendirilmesinden, imar planında kamu alanı olarak ayrılan taşımazda ya da imar planının uygulanmasına yönelik parselasyon işlemi sonucu kamu ortaklık payından oluşan taşınmazda, yani parselasyon işlemi yapılıp yapılmadığı ayrımı yapılmadan; taşınmazın imar planında kamu alanına ayrılması ve imar planının yapımı tarihinden itibaren 5 yıllık sürenin geçmiş olması durumunda mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanunilik ve meşruluk kriterlerine uygun olduğu ancak anılan kısıtlamanın beş yılı geçmesi halinde ölçülülük kriterine uygun olmadığı ve malike aşırı külfet yüklendiğine karar verilmesi ve 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesinde 04/07/2019 tarihli, 7181 sayılı Kanunun 9. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu parselasyon işleminde bedelsiz olarak alınan düzenleme ortaklık payı (DOP) oranının %45'e çıkarılıp, kapsamının genişletilmesi, İmar Yasasının 18 inci Maddesi Uyarınca Yapılacak Arazi ve Arsa Düzenlemesi İle İlgili Esaslar Hakkında Yönetmelikte düzenlenen ve parselasyon yapılan alanda düzenleme ortaklık payı dışında kalan kamu alanlarının elde edilmesini bu kapsamda taşınmaz sahiplerini kamu alanlarında hissedar yapılmasını sağlayan kamu ortaklık payı (KOP) düzenlemesinin kaldırılması karşısında, davacı için mülkiyet hakkının belirsiz bir süre ile kısıtlandığının sabit olduğu sonucuna varılmıştır.
    Buna göre, davaya konu taşınmazdaki kısıtlılık halinin, imar planlarının güncel durumunda halen devam ediyor olması halinde, mülkiyet hakkı engellenen davacıya mülkiyetin bedele çevrilmesi yoluyla tazminat ödenecek ise de;
    Tazminat belirlenirken, aralarında gayrimenkul değerleme uzmanının da bulunduğu bir bilirkişi kurulunca yerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak, taşınmazın dava tarihindeki cins ve nevi, yüzölçümü, kıymetini etkileyecek bütün nitelik ve unsurları, her unsurun ayrı ayrı değeri, varsa vergi beyanı, varsa resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirleri, taşınmazın mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net geliri, özel amacı olmayan emsal (uyuşmazlığa konu taşınmazın çevresinin imar planındaki kullanım biçimi, yapılaşma koşulları ve konumları açısından benzer özellikleri olan taşınmazlar arasından seçilmeli, davaya konu taşınmaz kadastro parseli ise; emsal alınacak taşınmaz da kadastro parseli olmalı ya da emsal parsel imar parseli ise, emsal taşınmazda kesilen düzenleme ortaklık payı oranı ölçüsünde davaya konu taşınmaz bedeli düşülerek taşınmazın gerçek bedeli belirlenmeli) gerçekleşmiş satışlara göre satış değeri, bedele etki eden tüm kanuni veriler, imar verileri, taşınmazın özgün nitelik ve kullanım şekli, değeri etkileyen hak ve yükümlülükleri, gayrimenkul üzerinde ayni ve şahsi irtifak hakları ve gayrimenkul mükellefiyetleri vb. bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçülerin belirlenmesi suretiyle taşınmaz bedeli tespit edilerek karar verilmesi gerekmektedir.
    Öte yandan, hukuki el atma nedeniyle açılan tam yargı davaları, adli yargıdaki fiili el atma nedeniyle açılan davalardan farklı olarak, 3194 ve 2942 sayılı Kanunlar kapsamında açılan davalar olduğundan, hükmedilecek faizin; dava açma tarihi itibariyle talep edilen miktar için, dava tarihinden geçerli olmak üzere, ıslah edilen kısım için ıslah tarihi itibariyle hesaplanması gerekmektedir.
    Diğer yandan; bozmaya uyularak yeniden yapılacak yargılama sırasında, davaya konu taşınmaza ilişkin güncel mülkiyet durumu ile yine taşınmazın yürürlükte olan 1/1000 ölçekli uygulama imar planı ve 1/5000 ölçekli nazım imar planında hangi kullanım alanında kaldığı imar planı değişikliği varsa, değişikliğe dava açılıp açılmadığı, açılmış ise sonuçlanıp sonuçlanmadığı, imar uygulaması yapılıp yapılmadığının araştırılması sureti ile taşınmaz üzerindeki kısıtlılık durumunun devam edip etmediğinin belirlenmesi, davacı tarafından aynı taşınmaza ilişkin, aynı taleple adli ya da idari yargıda açılmış başkaca bir dava olup olmadığının araştırılması sonrasında elde edilen sonuca göre karar verilmesi gerektiği gibi, yargılama giderleri hususunda da (yargılamanın önceki aşamaları da dikkate alınarak, tahsilde tekerrüre sebebiyet verilmeyecek şekilde) yeniden karar verileceği açıktır.
    Bu itibarla, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

    KARAR SONUCU :
    Açıklanan nedenlerle;
    1.2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüne,
    2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin temyize konu ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının BOZULMASINA,
    3. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
    4. 2577 sayılı Kanunun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 08/06/2022 tarihinde usule ilişkin kısmında oybirliğiyle, esasa ilişkin kısmında oyçokluğuyla karar verildi.




    KARŞI OY (X):
    Yukarıda bahsedilen Anayasa Mahkemesi kararı, Kamulaştırma Kanununun Geçici 11. maddesinin iptali hakkında ve taşınmazın "tamamen" kısıtlılık durumuna ilişkindir. Parselasyon işlemi sonucu kök parselin taşınmaz maliklerinin tasarrufuna verilmesi nedeniyle kısıtlılık durumu söz konusu olmadığından Anayasa Mahkemesi kararının KOP parsellerini de içerdiği söylenemez. Nitekim yukarıda alıntısı yapılan Anayasa Mahkemesi kararlarında KOP parselleri yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmamış olup iptal gerekçesi esas itibari ile Geçici 11. madde ile getirilen kısıtlılık süresinin uzatılmasının Anayasaya aykırılığına yöneliktir.
    Öte yandan, İmar Kanununun 18. maddesinde 7181 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile DOP oranının %45'e çıkarılmasının, daha önce yönetmelikte KOP düzenlemesi ile yapılan uygulamaları ihtiyaç olmaktan çıkararak, DOP dışında kalan kamu alanlarında taşınmaz sahiplerinin hissedar yapılmasına gerek kalmaksızın bu ihtiyacın DOP kapsamında çözülmesini sağladığı görülmektedir. Dolayısı ile DOP kapsamının genişletilmiş olması, daha önce yürürlükte bulunan yönetmelik hükmüne dayalı KOP uygulamalarını hukuka aykırı hale getirmeyeceği gibi olayda KOP uygulaması nedeniyle mülkiyet hakkının belirsiz bir süre kısıtlanması da söz konusu değildir.
    Belirtilen nedenlerle, Dairemiz kararına, temyize konu kararın esasına ilişkin kısmı yönünden, Mahkeme kararının yukarıda belirtilen gerekçenin de ilave edilerek onanması gerektiği görüşü ile katılmıyoruz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi