14. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/296 Karar No: 2018/860 Karar Tarihi: 06.02.2018
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/296 Esas 2018/860 Karar Sayılı İlamı
14. Hukuk Dairesi 2016/296 E. , 2018/860 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 24.11.2014 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 21.05.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: _ K A R A R _ Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davacı, 37 ada 3 parsel sayılı taşınmazda 29/32 oranında malik olduğunu, söz konusu taşınmazın 3/32 hissesinin ... tarafından 04.08.2014 tarih, ... Yevmiye numaralı senet ile 4.000 TL bedelle ..."e satıldığını, önalım hakkına dayanarak tapunun iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı, fiili taksim iddiasında bulunmuş ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir. Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir. Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir. Somut olayda; davacı tarafından davalı aleyhine 04.08.2014 tarihli, satış için şufa davası açılmış ise de Mahkemece gerekli araştırmalar yapılmadan dava reddedilmiştir. Şufa davalarında, dava satılan payı takip eder. Son alıcı satın alma tarihinde, başka bir pay sahibi değil ise diğer hissedarlar bu satışa karşı dava haklarını kullanabilirler. Davalı ... satışın yapıldığı 04.08.2014 tarihinde, 3/32 hisse dışında bir hisseye sahip değildir. Resmi senet, satış akdi olarak düzenlenmiştir. Bunun aksi yine ancak aynı kuvvetde bir başka delil ile ispatlanabilir. Dava da böyle bir delil de mevcut değildir. Mahkemece fiili taksim olgusu için davacının ve davalıya pay satan bayisinin gayrimenkulde bir yer kullanması yeterlidir. Dolayısıyla tarafların hisselerine tekabül eden yer kadar kullanıp kullanmaması ve taraflar dışındaki hissedarların bu gayrimenkulde yer kullanmasının araştırılmasına gerek yoktur. Mahkemece yeniden mahallinde keşif yapılarak tarafların fiilen kullandıkları bir yer olup olmadığı saptanmalı, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, uygun olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.02.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.