8. Hukuk Dairesi 2009/7340 E. , 2010/3052 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil
Kadir Kayabidi ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Yıldızeli Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 23.09.2009 gün ve 406/289 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ..., Hazine adına kadastro çalışmaları sırasında tespit ve tescil edilen 104 ada 134 sayılı parsel içerisinde mevkii ve sınırlarını açıkladığı 10000 ve 6000 m2 yüzölçümlü yerler bakımından Hazinenin tapu kaydının iptali ile her iki parça taşınmazın adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece,teknik bilirkişi tarafından 104 ada 134 sayılı parsel içerisinde A ve B harfleriyle gösterilen taşınmaz bölümleri yönünden Hazinenin tapu kaydının iptali ile anılan kısımların davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve eklemeli zilyetlik hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 996 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu 104 ada 134 sayılı parsel 09.03.2007 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve ileride ekonomik yarar sağlanması mümkün olan yerlerden olması nedeniyle ve ham toprak niteliğiyle 582141,80 m2 yüzölçümlü olarak Hazine adına tespit ve tescil edilmiş, kadastro tutanağının 11.05.2007 tarihinde kesinleşmesiyle tapu kaydı oluşmuştur. Ham toprak niteliğiyle tespit edilen bir yerin TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi hükümlerine göre kazanılabilmesi için kadastro tespitinin yapıldığı tarihe kadar sözü edilen maddelerde belirtilen kazanma koşulları ile 20 yıllık sürenin davacı yararına gerçekleşmiş bulunması gerekir. Parsel oldukça büyük bir yerdir. Bu bakımdan dava konusu parselin bulunduğu yöreye ait kadastro tespitinin yapıldığı 09.03.2007 tarihinden geriye doğru en az 20-25 yıl öncesine ilişkin (1982-1987 yılları arası) iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğrafları ile topoğrafik haritaların bulundukları yerlerden getirtilerek dosya arasına konulması, bundan ayrı 104 ada 134 sayılı parsel bir bütün olarak düşünülmek suretiyle sözü edilen ada ve parsele komşu aynı ada 1, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 22, 23, 25, 27, 28, 29, 30, 31, 36, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 4, 8, 49, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 118 ve 119 sayılı kadastro parsellerine ait kadastro tutanak ve ekleriyle kadastro sırasında bu parsellere revizyon gören tapu ve vergi kayıtları bulundukları yerlerden getirtilerek dosya arasına konulması, hava fotoğrafları, topoğrafik harita ve komşu parsellere ilişkin tapu ve vergi kayıtları yeniden yapılacak keşifte teknik bilirkişi harita mühendisi, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla zemine uygulanması, yerel bilirkişi ve tanıkların HUMK.nun 258 ve 259.maddeleri gereğince keşifte dinlenmelerinin sağlanması, komşu parsellere revizyon gören tapu ve vergi kayıtlarının taşınmaz yönünü ne gösterdikleri üzerinde durulması, teknik bilirkişi harita mühendisine kroki üzerinde işaret ettirilmesinin sağlanması, hava fotoğraflarıyla topoğrafik haritaların çekildikleri tarihlere göre taşınmazın kültür arazisi niteliğinde bulunup bulunmadığını veya hangi durumda olduğunun uzman bilirkişi harita mühendisi aracılığıyla açıklığa kavuşturulması, hava fotoğraflarının stereoskopik alet ile üç boyutlu olarak incelemeye tabi tutulması, tescili istenen taşınmaz bölümlerinin gerçek niteliklerinin hiçbir duraksamaya yer bırakılmayacak biçimde saptanması, uzman bilirkişi harita mühendisinden anılan konulara ilişkin karşılaştırmalı, gerekçeli, taraflar ile Yargıtay’ın denetimine açık, TMK.nun 713/7. fıkrasına uygun ve bu fıkrada belirtilen bilgileri içeren infaza elverişli ölçekli kroki ve rapor alınması, yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında çelişki saptandığı takdirde HUMK.nun 265. maddesi gereğince yüzleştirmek suretiyle çelişkinin giderilmesine çalışılması gerekmektedir.
Bundan başka, taşınmaz ve çevresini gösterir biçimde keşfe birlikte götürülecek bir fotoğrafçı aracılığıyla renkli fotoğraflarının çektirilerek hakim tarafından onaylandıktan sonra dosya arasına konulması, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş bulunması usul ve kanuna aykırıdır.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulüyle yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 07.06.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.