14. Hukuk Dairesi 2015/7224 E. , 2018/852 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 16.05.2011 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 18.09.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, elatmanın önlenmesi ve ka"l istemine ilişkindir.
Davacı vekili; müvekkilinin 187 ada, 14 parselin maliki, 1659 parsel nolu taşınmazın zilyedi olduğunu, bu taşınmazlar üzerinde müvekkiline ait ev bulunduğunu ve burada ikamet ettiğini, davalıların ise aynı köyde müvekkilinin parsellerine komşu parselin zilyedi olduklarını, davalıların uzun yıllardan beri müvekkilinin evinin komşu parselinde bulunan ahırda ve açıkta müvekkilinin evine çok yakın yerde çok sayıda hayvan beslediklerini bu hayvanların pisliklerinin aşırı koku yaydığını, bu durumun sağlık açısından da tehlikeli olduğunu, davalıların tecavüzlerin giderilmesine karar verilmesini talep etmiş, 18.09.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile davalılara ait ahırın yıkılarak tecavüzün giderilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesi ile; davanın kötü niyetli olarak açıldığını, tarafların yaşadıkları köyün tarım ve hayvancılıkla geçindiğini, davacının talebinin taşınmazın kullanım amacı ve niteliği ile yöresel örf dikkate alındığında davalıların mülkiyet ve zilyetlik hakkının kullanılmasını engelleyeceğini beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile niza konusu ahırın yıkılarak tecavüzün giderilmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar vekili temyiz etmiştir.
TMK m. 683 deki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nun "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması gerekir. İleride zarar doğacağından bahisle dava açılamayacağından bu şekilde açılan davalar reddedilmelidir. Ancak, istisnai durumlarda, henüz zarar doğmadığı halde, yakın gelecekte zarar doğacağı pek muhtemel veya muhakkak ise, davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez.
Mahkemece yapılacak araştırmalarda somut olayın özelliği, komşu taşınmazların yerleri, nitelikleri, konumları, kullanma amaçları göz önünde tutularak, normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir elatmanın bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir. Davacının sübjektif ve aşırı duyarlılığı ile değil, objektif her normal insanın duyarlılığına göre elatmaya katlanıp katlanamayacağı araştırılmalı; sonuçta katlanılabilir, hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya elatmanın varlığı tespit edildiği takdirde mülkiyet hakkının taşkın olarak kullanıldığı sonucuna varılmalıdır.
Taşkın kullanma belirlendiği takdirde elatmanın tamamen ortadan kaldırılması veya tahammül sınırları içerisine çekilebilmesi için ne gibi önlemlerin alınması gerektiği bilirkişiler aracılığı ile tespit edilerek, tarafların yarar ve çıkar dengelerini gözetilerek bunların en uygununa karar verilmelidir.
Bunun için de mahkemece öncelikle taraflara ait taşınmazların tapu kayıtları ile çap ve krokileri getirtilmeli, yapılacak keşifte, kadastro mühendisi veya tapu fen memuru bilirkişi yanında davanın niteliğine, tarafların iddia ve savunmalarına göre, en uygun ihtisas grubu ve meslek erbabından seçilecek bilirkişiler hazır bulundurulmalı; düzenlenecek bilirkişi raporlarında, alınması gereken önlemler ile tazminat, ecrimisil, yıkım ve eski hale getirme istekleri varsa, bunlar gerekçeli olarak gösterilmelidir. Davacının zararının önlenmesi esas olmakla birlikte, davalıya da en az zarar verecek veya külfet yükleyecek önlem veya önlemler belirtilmelidir.
Somut olaya gelince; her ne kadar mahkemece davalıların ahırlarının yıkılmasına karar verilmişse de, söz konusu ahırların davacı parsele nasıl zarar verdiği ve bu zararın giderilmesi için hangi tedbirlerin alınması gerektiği belirtilmemiştir. Mahkemece bilirkişilerden ek rapor aldırılarak, davalıların ahırlarından oluşan zararın ne şekilde giderilebileceğinin belirlenmesi ve infaza elverişli bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde, değinilen ilkeler gözetilmeksizin hüküm kurulması doğru görülmemiş bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
06.02.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.