14. Hukuk Dairesi 2015/6985 E. , 2018/836 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 03.03.2014 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 08.07.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
Davacı, 128 ada 109 parsel sayılı taşınmazın sahibi olduğunu, aynı taşınmaz üzerinde inşaa edilmiş evinde ikamet ettiğini, davalının ise davacının evinin bulunduğu taşınmazın batısında yer alan komşu taşınmazın maliki olduğunu, aynı taşınmaz üzerinde yer alan evinde ikamet ettiğini, davalıya ait tuvalet çukurundan usulüne uygun olarak yapılmadığından dolayı davacının arsasına sızıntı olduğunu ve davalı tarafından evine ait atık suları serbest olarak bırakıldığından, evine ait çatı sularını oluklarla toplamaması nedeniyle müvekkilinin arsasına tuvalet çukurundan gelen sızıntının yanı sıra evsel atık suları ve çatı sularının geldiğini, davalının komşuluk hukukuna aykırı olan davacının arsasına yapmış olduğu müdahalenin giderilmesi için gerekli önlemlerin ve giderlerin tespiti ile davalı tarafından davacının taşınmazı üzerine komşuluk hukukuna aykırı olarak yapılan müdahalesinin önlenmesine taraflar arasındaki muarazanın giderilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davacının sınıra duvar örme amacıyla duvar beton yapılırken toprağı sıfırlayıp ve iki metre derin kazdığını, kendisini derin kazmaması, en ufak bir yağmurda su birikeceği, toprağın eğimli olduğu konusunda uyardığını ancak davacının uyarıları dikkate almadığını, gerekli önlemleri aldığından bahisle davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile evsel atık suların ve davalıya ait bina çatı yağmur sularının akıtılması suretiyle doğan müdahelenin menine, karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
TMK m. 683 deki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nun "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması gerekir. İleride zarar doğacağından bahisle dava açılamayacağından bu şekilde açılan davalar reddedilmelidir. Ancak, istisnai durumlarda, henüz zarar doğmadığı halde, yakın gelecekte zarar doğacağı pek muhtemel veya muhakkak ise, davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez.
Mahkemece yapılacak araştırmalarda somut olayın özelliği, komşu taşınmazların yerleri, nitelikleri, konumları, kullanma amaçları göz önünde tutularak, normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir elatmanın bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir. Davacının sübjektif ve aşırı duyarlılığı ile değil, objektif her normal insanın duyarlılığına göre elatmaya katlanıp katlanamayacağı araştırılmalı; sonuçta katlanılabilir, hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya elatmanın varlığı tespit edildiği takdirde mülkiyet hakkının taşkın olarak kullanıldığı sonucuna varılmalıdır.
Taşkın kullanma belirlendiği takdirde elatmanın tamamen ortadan kaldırılması veya tahammül sınırları içerisine çekilebilmesi için ne gibi önlemlerin alınması gerektiği bilirkişiler aracılığı ile tespit edilerek, tarafların yarar ve çıkar dengelerini gözetilerek bunların en uygununa karar verilmelidir.
Bunun için de mahkemece öncelikle taraflara ait taşınmazların tapu kayıtları ile çap ve krokileri getirtilmeli, yapılacak keşifte, kadastro mühendisi veya tapu fen memuru bilirkişi yanında davanın niteliğine, tarafların iddia ve savunmalarına göre, en uygun ihtisas grubu ve meslek erbabından seçilecek bilirkişiler hazır bulundurulmalı; düzenlenecek bilirkişi raporlarında, alınması gereken önlemler ile tazminat, ecrimisil, yıkım ve eski hale getirme istekleri varsa, bunlar gerekçeli olarak gösterilmelidir. Davacının zararının önlenmesi esas olmakla birlikte, davalıya da en az zarar verecek veya külfet yükleyecek önlem veya önlemler belirtilmelidir.
Somut olaya gelince; mahkemece alınan bilirkişi raporu infaza uygun olmayıp, raporda müdahalenin veya verilen zararın ne şekilde giderileceği konusunda açıklık yoktur. Yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda, mahkemece bilirkişilerden ek rapor aldırılarak davalı foseptiğinin davacıya verdiği zarar ve yağmur oluklarının ne şekilde yapılması gerektiği konusunda rapor alınması ve infaza elverişli bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde, zararın nasıl giderileceği tespit edilmeden hüküm kurulması doğru görülmemiş bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 06.02.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.