11. Hukuk Dairesi 2019/561 E. , 2019/7700 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :A BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Zonguldak 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 19/07/2017 tarih ve 2013/266 E- 2017/413 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi"nce verilen 05/11/2018 tarih ve 2017/1176 E- 2018/1164 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; davalının Zonguldak şubesinden 14.02.2012 tarihinde 14.000,00 TL"yi aşkın kısmı nakit, kalanı kredili olmak üzere 4,38, 4,40 ve 4,43 TL fiyat aralıklarında parçalı olarak 10.000 lot Uşak Seramik hissesi aldığını, ancak ilgili şirketin özkaynak tamamlama bildiriminin sözleşme ve mevzuat hükümlerine uygun olarak yapılmaması nedeniyle öz kaynak tamamlama bedelinin yatırılmasına rağmen davalı tarafından, müvekkilinin muvafakati ve onayı olmadan, anılan hisseleri en düşük bedelden satıldığını ve bu şekilde eldeki tüm nakit parasının sıfırlanmasına sebep olunduğunu, davalı tarafça satış işleminin yapılmasından 10-15 dakika gibi çok kısa bir zaman sonra ilgili hisse senetlerinin başlayan yükselişinin 20.02.2012 tarihindeki ve takip eden günlerde satın alınan fiyatlara kadar geldiğini, hisse senetlerinin aldığı fiyatlara geldiğinde hisseler üzerinde işlem yapma hakkının davalı tarafından elinden aldığından anılan hisselerden herhangi bir zararı olmadan satış yaparak çıkılmasının engellediğini, ayrıca aynı dönemlerde davalı tarafın kusurlu hareketi sonucu elindeki nakit paranın sıfırlanmasından dolayı müveekiline verilen zararı telafi edebilmesi amaçlı ve psikolojisinin bozulması üzerine diğer hisselerin panikle satılmak zorunda kalındığını, işlemler ve alım satımlardan dolayı 30.000,00 TL"yi bulan zararın olduğunu, zararın davalı tarafça karşılanmadığını, İMKB ve SPK"nın kendisini bu hususta haklı gördüğünü ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalının kusurulu hareketi sonucu meydana gelen maddi ve manevi zararının tazminini talep ve dava etmiş, dava değerini 30.000,00 TL olarak göstermiştir.
Davalı vekili, ... Şube müşterisi temsilcisinin davacıya 83614 numaralı hesabının %50 öz kaynak tamamlama zorunluluğunda bulunduğunu bildirildiğini, müşterinin bu duruma kayıtsız kaldığını Sermaye Piyasası Mevzuatı gereğince öz kaynak tamamlama oranının % 50 sınırına çekilinceye kadar aracı kurum olarak müşterinin hesabındaki hisselerden satış yaptığını, anılan işlemin taraflar arasındaki sözleşmelere uygun olduğunu, davacının yapılan telefon görüşmelerine rağmen aracı kurumun müşteri temsilcisini ikna etme yolları aradığını ve mevzuata aykırı işleme zorladığını, oluşan zararın aracı kurumun müşteri hesabında öz kaynağın yeterli nakit ile tamamlamasının seans sonunda mümkün olmayacağına olan kanaat ile satış yapılarak tamamlanması şeklinde gerçekleştiğini, illiyet bağının kesilmesine sebep olan halin seans kapanışına yakın sürede nakit bulundurmayan müşterinin kusuru olduğunu, maddi ve manevi zararın bulunmadığını, maddi tazminat hesaplanmasında dikkate alınabilecek somut veri sunulmadığını, İMKB’nin kararına istinaden iadesi istenen hisse senetlerinin 16.02.2012 tarihli bedelleri karşılığı 31.800,00 TL ve anılan hisse senetlerinden gerçekleşen %200 bedelli sermaye artırımı tutarı olan 20.000,00 TL olmak üzere toplam 51.880,00 TL’nı ihtarnamenin tebliğinden itibaren 3 iş günü içerisinde 83614 numaralı hesaba yatırması, aksi halde sorumluluğun kendisine ait olacağı hususunda davacıya ihtarname gönderildiğini, ancak anılan bedelin ihtarnamede belirtilen hesaba yatırılmaması nedeniyle davacı bakımından alacaklı temerrüdünün söz konusu olduğunu, davacının bedelsiz olarak hisse senetlerini talep hakkının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacı tarafından tam olarak ne kadar zarara uğratıldığına, zararla sonuçlandığını iddia ettiği hisse senedi alımı ve satımları için davalıya verdiği talimatlardan hangilerinin kendisi tarafından verilmediği ya da bu talimatları verirken davalı tarafından iradesinin ne şekilde fesada uğratıldığına dair ve uğradığını iddia ettği zarara ilişkin delil sunulmadığı, manevi zarar koşullarının oluşmadığı, ispat yükü üzerinde olan davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; davacı vekilinin istinaf başvurusunun, davacının talep edilen 30.000,00 TL maddi ve manevi tazminat oranlarının yapılan ihtarata rağmen davacı tarafça açıklanmadığı, bilirkişi incelemesi için gerekli olan ücretin davacı vekilince 6100 sayılı HMK’nın 358. maddesi uyarınca yapılan ihtarata rağmen süresinde yatırılmadığı, son duruşmaya katılmadığı, süresinden sonra yatırılan bilirkişi ücretine davalı tarafça itiraz edildiği, istinaf yargılaması sırasında dosyada yeterli gider avansının bulunmadığı, yapılan incelemede süresinden sonra bilirkişi ücretinin ödenmesine dayanak olan mazeretin geçerli bir mazeret olmadığı, davalı tarafça kesin süre sonrasında yatırılan gider avansına dayalı incelemeye muvafakat edilmediğinden davalı yararına usuli müktesep hakkın oluştuğu, mevcut duruma göre davacının maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin iddialarını kanıtlayamadığı, talep edilen 30.000,00 TL üzerinden, davacı tarafça maddi ve manevi tazminatlar olarak ayrı ayrı tutarlar belirtilmemesi nedeniyle 15.000,00 TL’nin maddi, 15.000,00 TL’nin ise manevi tazminat talebine ilişkin olarak kabul edileceği, ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve esas yönünden kanuna uygun olduğu gerekçesiyle esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Dava, taraflar arasındaki menkul kıymet alım-satım sözleşmesinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, anılan karara karşı davacı tarafça yapılan istinaf başvurusunun ise Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK"nın 358/3 maddesi, Bölge Adliye Mahkemesince, duruşmalı olarak incelenen işlerde, başvuranın mazeretsiz olarak duruşmalara katılmadığı veya tahkikatla ilgili giderler süresi içinde yatırılmadığı takdirde, dosyanın mevcut durumuna göre karar verileceği, yine aynı Kanunun 353/1-b-3 maddesi, yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verileceği hükmünü haiz olup, anılan hükümler doğrultusunda Bölge Adliye Mahkemesince, davacı tarafın istinaf başvurusunda ileri sürdüğü hususlar hakkında 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-3 ve 358. maddeleri uyarınca değerlendirme yapılması halinde, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılıp yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerekirken maddi ve
manevi tazminat talepleri hakkında miktar ayrımı yapılıp duruşma açılması sonrasında da yargılama giderlerinin ödenmemesi nedeniyle davanın ispatlanamadığına dair değerlendirme yapılarak davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik Bölge Adliye Mahkemesi kararının re’sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 02/12/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.