11. Ceza Dairesi 2017/17395 E. , 2018/273 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 05.12.2017 tarih ve 2017/8986 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 15.12.2017 tarih ve KYB-2017/70294 sayılı ihbarname ile;
213 sayılı Vergi Usul Kanunu"na muhalefet etmek suçundan sanık ..."ın anılan Kanun’un 359/b-1 ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 62. maddeleri gereğince üç kez 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Bakırköy 23. Asliye Ceza Mahkemesinin 21/02/2017 tarihli ve 2014/472 esas, 2017/139 sayılı kararının "Sanık hakkında 2012, 2013 ve 2014 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme iddiasıyla açılan kamu davasında sanığın suçlamaları kabul etmemesi karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespit edilmesi bakımından sahte olduğu iddia edilen faturaları kullanan ilgili firma yetkilileri hakkında sahte fatura kullanmak suçundan karşıt inceleme yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise, karşıt inceleme raporlarının tamamının dosya arasına alınması, firma yetkilileri hakkında açılmış dava olup olmadığının araştırılarak, dava açıldığının tespiti halinde, dava dosyaları celp edilip incelenerek, özetlerinin duruşma tutanağına geçirilip, bu davayı ilgilendiren ve sahteliği belirleyen delillerin onaylı örneklerinin dava dosyasına intikal ettirilmesi, sanığın mal aldığı firmalar olarak tespit edilen ... Ltd. Şti ve İ... isimli mükellefler hakkında vergi tekniği raporu olup olmadığının tespiti ile düzenlenmiş ise temini, yine bu iki mükellef hakkında dava açılmış ise, dava dosyasının getirtilerek incelenip, bu davayı ilgilendiren delillerin onaylı örneklerinin dosya içerisine konulması, faturaları kullanan şirketler ile sanığın yetkilisi olduğu şirkete ait defter ve belgeler ve sanığın mal aldığını beyan ettiği iki mükellefin defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapıtırılarak, faturaların gerçek alım-satım karşılığı olup olmadığının, mal ve para akışını gösteren sevk ve taşıma irsaliyeleri, teslim-tesellüm belgeleri, ödeme belgeleri ile satıcının kasasına ya da banka hesabına girip girmediğinin tespiti ve şirket yetkililerinden dava konusu faturaları kimden aldıkları sorularak, faturaları düzenleyen sanığın kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespitinden sonra sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme, vergi suçu raporu ve vergi tekniği raporunun tekrarından ibaret yetersiz bilirkişi raporu ve yetersiz gerekçe ile hüküm kurulmak suretiyle CMK"nun 230. maddesine muhalefet edilmesi,
Kabule göre de; Hüküm başlığında suç tarihinin açık şekilde yazılmayarak CMK"nun 232/2-c maddesine muhalefet edilmesi, sanığın aynı takvim yılı içerisindeki farklı dönemlerde sahte fatura düzenlediklerinin iddia ve kabul olunması karşısında; koşulları bulunduğu halde hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 43/1. maddesindeki zincirleme suç hükümlerinin uygulanmamasında isabet görülmediğinden” bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, bozulması istenilmiş olmakla,
Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya muhakeme hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması talebini, kanuni nedenlerini de açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması talebini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ilgili ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm kanun yararına bozulacak, yerinde görülmezse talep reddedilecektir.
Böylece ülke genelinde uygulama birliği sağlanacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmiş olacaktır.
Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri ise, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrıma tabi tutularak maddenin 4. fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Buna göre bozma nedenleri;
5271 sayılı CMK"nın 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda, yeniden karar verilecektir. Bu halde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır. Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise, (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, yeniden yargılama yapılması yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.
Aynı kanun maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ilgili ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
Görüldüğü üzere, bir karar veya hükmün hangi hallerde kanun yararına bozulabileceği, kanun yararına bozma kararının ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hâkim veya mahkemede yeniden inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılamayacağı, hangi hallerde Yargıtay’ın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinde sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir. Kanun yararına bozma, kesinleşen hüküm yönünden hüküm tarihi itibariyle yürürlükte bulunan gerek usul, gerekse maddi hukuka ilişkin hukuka aykırılıkların giderilmesi ile sınırlıdır. Dava konusu olayda mahkemece kanıtların toplanıp değerlendirilmesi yapıldıktan sonra verilen hükümde, eksik incemeye dayalı olarak karar verildiğinden bahisle kanun yararına bozma yoluna başvurulması mümkün değildir. Zira böyle bir durumda ortada hukuka aykırılık hali bulunmamakta olup, varolan kanıtların mahkumiyete yeterli olup olmamasına ilişkin değerlendirme yanlışlığından kaynaklanan bir uyuşmazlık hali söz konusudur.
Bu açıklamalar ışığında, incelenen dosya içeriğine göre; hükümlü ... hakkında kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik, istemde belirtilen nedenlerin kanun yararına bozma yolunda ileri sürülemeyeceği anlaşıldığından, Bakırköy 23. Asliye Ceza Mahkemesi‘nin 21.02.2017 tarih ve 2014/472 Esas-2017/139 Karar sayılı ilamına yönelik kanun yararına bozma istemine atfen düzenlenen ihbarnamedeki istem yerinde görülmediğinden REDDİNE, mahalline gönderilmek üzere dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, 15.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.