20. Hukuk Dairesi 2017/9163 E. , 2020/1276 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili 15/07/2014 havale tarihli dilekçesiyle; ... ili, ... ilçesi, ... mahallesi, ... Mevkiinde bulunan 101 ada 9 parsel sayılı 150 m² yüzölçümündeki taşınmazın müvekkillerinin murisi tarafından 15/04/1992 tarihinde eski maliklerinden satın alındığını, Karayolları Genel Müdürlüğünce ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/301 Esas sayılı dosyasında açılan dava sonucu, taşınmazın Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından 10.05.1955 yılında 247 sayılı kamu yararı kararı ile kamulaştırıldığı, ancak kamulaştırma işleminden daha sonra yapılan kadastro çalışmaları sırasında kamulaştırmanın dikkate alınmayarak kamulaştırılan kısmın da tapusunun verildiği gerekçesiyle kamulaştırma sahasında kalan 54,38 m²"lik kısmın tapusunun iptal edilerek yol olarak terkinine karar verildiğini, ancak müvekkillerinin söz konusu parsel üzerinde dükkanları ve dairelerinin bulunduğunu, kamulaştırma işleminin yapının bir bütün olarak değerini yok ettiğini, Medenî Kanunun 1007. maddesi uyarınca tapu sicilinin hatalı olarak tutulması nedeniyle Devletin sorumluluğunun bulunduğunu belirterek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda davalı ... müdürlüğünün pasif husumet ehliyeti bulunmadığından davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesine göre tazminat istemine ilişkindir.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi, tapu sicilinin aleniliği ve tapu siciline güven ilkelerinin yansımasının sonucu olarak, mülkiyet hakkı ya da başkaca bir aynî hak edinen kişinin, bu sicilin tutulması nedeniyle uğradığı zararın tazminine ilişkin olup, buna göre "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur”.
Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince davalı sıfatı Hazinenin olup, tapu müdürlüğünün davalı sıfatı bulunmadığından tapu müdürlüğü aleyhine açılan davanın husumetten reddi gerekeceği hususu düşünülebilir ise de; Yüksek Hukuk Genel Kurulunun HGK"nın 2011/9-718 E. - 2012/36 K. sayılı kararında da değinildiği üzere, HMK’nın 124/4. maddesindeki, “Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” hükmü uyarınca, somut olayda, tapu müdürlüğünün davalı gösterilmesi ve tapu müdürlüğünün de Hazine vekili tarafından temsil edilmiş olmasının temsilcide yanılgı olarak değerlendirilmesi gereklidir.
Yargıtayın istikrar kazanmış uygulamalarına göre de, davacı, temsilcideki yanılmayı sonradan düzeltebilir. Temsilcide yanılmanın hukukî yaptırımı, hasımda yanılmada olduğu gibi, davanın reddi gibi ağır bir sonuç doğurmaz.
Davanın niteliğine göre, husumetin Hazineye yöneltilmesi gerekirken, taraf sıfatı bulunmayan tapu müdürlüğü hasım gösterilmiştir. Dava dilekçesindeki anlatım ve istemden, asıl dava edilmek istenenin tapu müdürlüğü değil, Hazine olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davanın davalı olarak sadece tapu müdürlüğüne yöneltildiğinden söz edilemez. Ortada belirgin biçimde temsilcide yanılma hali vardır. Mahkemece temsilcide yanılma hali re"sen gözetilerek, davanın Hazineye yönlendirilmesi için davacı yana olanak verilmesi, Hazinenin delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 11/03/2020 günü oy birliğiyle karar verildi.