Hukuk Genel Kurulu 2017/604 E. , 2019/1222 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 11. Asliye Ticaret Mahkemesince görevsizliğe dair verilen 11.07.2013 tarihli ve 2013/25 E., 2013/305 K. sayılı karar davacı vekilince temyiz edilmekle, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 25.09.2014 tarihli ve 2014/19502 E., 2014/29170 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı şirket, davalı ile arasında imza olunan sözleşme hükümleri gereğince davalının Antalya"da bulunan Arjantin Cafe isimli işletmeyi açık tutarak çalıştırmayı, kapatmamayı, iş yerini ve işletme ruhsatını başkalarına devretmemeyi, iş yerinde iş değişikliği yapmamayı, bira satışında azami gayret göstermeyi, sözleşme hükümlerinden herhangi birisine aykırı hareket ettiği takdirde şirketten almış olduğu 6.000,00-USD tutarındaki cezai şartı nakden ve defaten ödemeyi davalının kabul ettiğini belirterek bu tutarının faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, usulüne uygun tebliğe rağmen, cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece, Asliye Hukuk Mahkemesi"nin görevli olduğundan bahisle, mahkemenin görevsizliğine, bu nedenle dava dilekçesinin reddine, karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki ihtilaf, tek satıcılık, yeniden satıcılık sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Her ne kadar mahkemece, yargılama konusu tüzel kişi tacir ile gerçek kişi arasındaki tek satıcılık, yeniden satıcılık sözleşmesi kaynaklı davanın ticari dava olmamasından bahisle görevsizlik kararı verilmiş ise de, dosya içerisinde bulunan, taraflar arasında imzalanmış olduğu anlaşılan 16.12.2011 tarihli sözleşmenin 12. maddesinin son cümlesinde "keza yeniden satıcı, işbu sözleşmenin tacirler arasında akdedilen ticari bir sözleşme olduğunu beyan ile ileride veya ihtilaf halinde cezai şarttan indirim yapılmasını istemeyeceğini peşinen kabul eder" ibaresi bulunduğu anlaşılmakla, tarafların işbu sözleşmeyi ticari kabul ettikleri açık olduğundan, sözleşmenin tarafları bağlayacağı, bu durumda Ticaret Mahkemesi"nin görevli olduğu değerlendirildiğinden, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir…”
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, sözleşmeye dayanan cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkili şirketle davalı arasında imzalanan sözleşme gereğince, davalının Arjantin Cafe isimli işletmeyi açık tutarak bizzat çalıştırmayı, kapatmamayı, iş yerini ve işletme ruhsatını başkalarına devretmemeyi, iş yerinde iş değişikliği yapmamayı, bira satışında azami gayret göstermeyi, işletmede sadece müvekkili şirketin pazarladığı biraları bulundurmayı, diğer rakip ürünleri satın almamayı ve bulundurmamayı, rakip ürünlerin reklam niteliği taşıyan mamul ve malzemelerini kullanmamayı, işbu sözleşme hükümlerinin herhangi birisine aykırı hareket ettiği takdirde 6.000USD cezai şartı ödemeyi taahhüt ettiği hâlde, sözleşme hükümlerini ihlal ettiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla, 6.000USD cezai şartın faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, dava dilekçesi ve duruşma günü usulüne uygun tebliğ edildiği hâlde cevap dilekçesi sunmadığı gibi yargılamaya da katılmamıştır.
Mahkemece, Antalya Ticaret Sicili Müdürlüğünün cevabi yazısında davalının tacir olmayıp sicil kaydının da bulunmadığı, sözleşmeye ve tespit raporuna konu Arjantin Cafe isminde bir firma kaydının da bulunmadığının bildirildiği, nispi ticari davadan bahsedilebilmesi için her iki tarafın tacir olması ve davanın ticari işletmeleri ile ilgili bir konudan kaynaklanması gerektiğinden 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi anlamında taraflar arasında ticari dava olduğundan söz edilemeyeceği, davalının ticari işletme kaydının da olmadığı, dava konusu tek satıcılık sözleşmesinin borçlar hukukundan kaynaklandığı, mahkemenin görev alanını düzenleyen TTK’nın 5. maddesinde ticari iş karinesine de atıf yapılmadığı, keza yerleşik Yargıtay içtihatlarında belirtildiği üzere her ticari işin, bir ticari dava olmadığı, mahkemelerin görevinin kamu düzeni ile ilgili olup, kıyas ve yorum ile genişletilemeyeceği, mahkemenin görev alanının TTK’nın 5. maddesinde nispi ve mutlak ticari davalar ile özel kanunlarında ticaret mahkemelerinin görevli sayıldığı durumlar ile sınırlandığı, yargılama konusu tüzel kişi tacir ile gerçek kişi arasındaki tek satıcılık, yeniden satıcılık sözleşmesinden kaynaklı davanın ticari dava olmaması nedeniyle mahkemenin görev alanında yer almadığı gerekçesiyle, mahkemenin görevsizliğine, genel görevli asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğuna karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece, önceki gerekçelerin yanında, bozma ilamında bahsedilen taraflar arasındaki sözleşmenin 12. maddesinin son cümlesinde bulunan "keza yeniden satıcı iş bu sözleşmenin tacirler arasında akdedilen ticari bir sözleşme olduğunu beyan ile ileride veya itilaf hâlinde cezai şarttan indirim yapılmasını istemeyeceğini peşinen kabul eder" ibaresinin, mahkemenin görevinin belirlenmesinde nazara alınamayacağı, ancak cezai şart gibi tarafların üzerlerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri mali haklarına ilişkin hüküm ifade edebileceği, bozma üzerine Antalya Ticaret Sicili Müdürlüğünden alınan cevabi yazıda davalının sicil kaydının şahsı ve firması adına bulunmadığının görüldüğü, ayrıca Antalya Vergi Dairesi Başkanlığına yazılan müzekkere cevabında davalının işletme defteri tuttuğu ve bildirdiği gayrisafi hasıla miktarının TTK’nın 11. maddesinde belirtilen ve Bakanlar Kurulunca yayınlanan miktarın altında olduğunun anlaşıldığı, ayrıca davalının Antalya Esnaf Odasına kayıtlı olduğu değerlendirildiğinde, davalının TTK’nın 4. maddesi anlamında özel görevli mahkemede davasının görülmesini gerektirir ticari sıfata sahip olmadığının anlaşıldığı, sözleşmenin taraflarca ticari sözleşme olarak nitelendirilmesinin kamu düzenine ilişkin hukuki statü ve sıfatı değiştiremeyeceği ve tarafların kamu düzeni ile ilgili olan görevli mahkemenin belirlenmesi şeklinde bir tasarrufta bulunmalarına da genel hukuk ilkelerinin ve usul kurullarının cevaz vermediği gerekçesiyle direnme kararı vermiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda taraflar arasında imzalanmış bulunan satın alma sözleşmesinden doğan ihtilafta asliye hukuk mahkemelerinin mi yoksa ticaret mahkemelerinin mi görevli olduğu noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasına geçilmesinden önce, Özel Daire bozma kararından sonra Yerel Mahkemece Antalya Vergi Dairesi Başkanlığına yazılan müzekkere cevabının direnme olarak adlandırılan kararın gerekçesinde belirtilmesi karşısında, kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre incelemenin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.
Mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez (Hukuk Genel Kurulunun 06.05.2015 tarihli ve 2014/13-2172 E., 2015/1311 K. sayılı kararı).
Somut olaya gelindiğinde, mahkemece verilen ilk kararın Özel Dairece, tarafların sözleşmeyi ticari kabul ettikleri, dolayısıyla ticaret mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle bozulması üzerine, Yerel Mahkemece Antalya Vergi Dairesi Başkanlığının cevabi yazısında belirtilen davalının işletme hesabına göre defter tuttuğu hususu gerekçeye eklenmiş; diğer bir anlatımla bozmadan sonra edinilen yeni bir bilgiye dayanılmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Şu hâle göre, mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, yeni hüküm niteliğinde olduğu kabul edilmelidir.
Hâl böyle olunca, yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil Özel Daireye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda gösterilen nedenlerle davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 13. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği işlemlerinin yerine getirilmesine, karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan 13. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 26.11.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.