16. Ceza Dairesi 2020/6749 E. , 2020/5224 K.
"İçtihat Metni"İtiraz Eden :Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
İtiraz Yazısının Tarihi : 08.10.2020
İtiraz Edilen Daire Kararı : Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 10.07.2020 gün ve 2020/2421 esas, 2020/3646 sayılı kararı
İtirazla İlgili Mahkeme Kararı : Burhaniye Sulh Ceza Hakimliğinin 05.12.2019 tarihli ve 2019/2541 değişik iş sayılı kesin kararı
İtirazla İlgili Karar : Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara müşteki vekili tarafından yapılan itirazın reddine dair karar
Suç : Cumhurbaşkanına Hakaret
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
I) İTİRAZ KONUSU:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.10.2019 tarih 2020/28255 sayılı yazısı ile 02.03.2020 tarih 2020/28255 sayılı Kanun yararına bozma istemine yönelik olarak Dairece verilen 10.07.2020 gün ve 2020/2421 Esas, 2020/3646 sayılı kararın yeniden incelenerek CMK"nın 308. maddesi uyarınca talebe uygun şekilde düzeltilmesi, talebin uygun bulunmaması durumunda itirazın değerlendirilmesi için dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi talep edilmiştir.
II) İTİRAZ NEDENLERİ:
Mezkur ilama yönelik Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.10.2020 tarihli 2020/28255 sayılı yazısı;
"İtirazın konusunu oluşturan uyuşmazlık; Sulh Ceza Hâkimliğinin kovuşturmaya yer olmadığına dair kararına karşı yapılan itirazın reddi kararının Özel Dairece kanun yararına bozulması halinde, bozma kararının 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesinin dördüncü fıkrasının “c” bendine göre "aleyhe sonuç doğurmamak ve yeniden yargılama yapılmamak üzere" mi, yoksa anılan fıkranın “a” bendine göre mi verilmesi gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 309 ve 310. maddelerinde düzenlenen kanun yararına bozma kurumu; hâkim veya mahkemelerce verilip istinaf ya da temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların giderilmesini sağlayan olağanüstü bir kanun yoludur. 5271 sayılı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasında, kanun yararına bozma sonrası yapılacak işlemler, bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ve bozma kararının etkileri, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrım yapılarak ayrıntılı olarak gösterilmiştir. Düzenlemede; kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken, öncelikle "karar" ve "hüküm" ayrımı gözetilmiş ayrıca mahkûmiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
5271 sayılı CMK"nın 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir kararın kanun yararına bozulması halinde aynı Kanun"un 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için, verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir. Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır. Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise anılan fıkranın (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, "tekriri muhakeme" yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir. 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi gereğince bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde ise cezanın kaldırılmasına Yüksek Dairece karar verilecek, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi durumunda bu hafif cezaya Yargıtay Ceza Dairesince doğrudan hükmedilecektir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (c) bendi gereğince kanun yararına bozma istemi, davanın esasını çözüp de mahkûmiyet dışında kalan hükümlere ilişkin olduğundan aleyhe sonuç doğurmaz ve yeniden yargılama da yapılamaz. Başka bir ifadeyle mahkûmiyet hükmü dışında kalan davanın esasını çözen hükümlerin hangi nedenle olursa olsun kanun yararına bozulması, aleyhe sonuç doğurmayacak ve yeniden yargılama yapılmasını da gerektirmeyecektir. Bu hükümlerin, kanun yararına bozulmasının aleyhe sonuç doğurmayacağı ve yeniden yargılama yapılmayacağı kanunun açık hükmü gereğidir. 5271 sayılı CMK"nın 223. maddesinde mahkemece verilen kararlardan hangilerinin hüküm olduğu açıklanmıştır. Buna göre; "mahkûmiyet, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararları" birer hükümdür. Yine "adli yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararları" da kanun yolu bakımından hüküm sayılır. Bunlardan mahkûmiyet, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı ve güvenlik tedbirlerine hükmedilmesine dair hükümlerin uyuşmazlığı sona erdiren, davanın esasını çözen nitelikteki hükümler oldukları konusunda öğretide genel bir mutabakat bulunmaktadır.
Yapılan açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; Burhaniye Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen karar CMK"nın 223. maddesi uyarınca verilen ve hüküm niteliğinde olan bir karar değildir. 5271 sayılı Kanun"un 309. maddesinin “4-c” bendine göre kanun yararına bozma yapılabilmesi için öncelikle verilen kararın hüküm niteliğinde olması ve hükmün CMK m. 223"de sayılan davayı esastan çözen mahkûmiyet dışında bir karar olması gerekmektedir. Somut olayda verilen karar “Hâkimlik” kararı olup, hüküm niteliği taşımadığından henüz aleyhe sonuç doğurmamaya ilişkin kazanılmış bir hak söz konusu değildir. Bu nedenle incelemeye konu Burhaniye Sulh Ceza Hâkimliğinin 05.12.2019 tarihli kararının CMK"nın 309. maddesinin 3. fıkrası uyarınca kanun yararına bozulmasına karar verildikten sonra, aynı Kanun maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi gereğince müteakip işlemlerin mahallinde yapılabilmesi için dosyanın mahalline gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, bozmanın "aleyhe sonuç doğurmamak ve yeniden yargılama yapılmamak üzere" olduğu belirlenerek CMK’nın 309/4-c bendi uyarınca bozma kararı verilmesi Kanuna aykırı görüldüğünden, 5271 sayılı CMK"nın 308. maddesi uyarınca olağanüstü itiraz kanun yoluna başvurulmuştur. " şeklindedir.
III-) İTİRAZIN DEĞERLENDİRMESİ;
Dairemizce de kabul edilen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 09.04.2019 tarih 2016/19-936 esas 2019/304 karar sayılı kararında belirtildiği üzere;
"5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddi hukuka veya muhakeme hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması talebini, kanuni nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması talebini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ilgili ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi hâlinde karar veya hüküm kanun yararına bozulacak, yerinde görülmezse talep reddedilecektir.
Böylece ülke genelinde uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri ise bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrıma tabi tutularak maddenin dördüncü fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Buna göre bozma nedenleri;
CMK"nın 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise 309. maddesinin dördüncü fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda, yeniden karar verilecektir. Bu hâlde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması hâlinde ise anılan fıkranın (b) bendi uyarınca, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu hâlde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.
Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi yeniden yargılama yapılması yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.
Aynı Kanun maddesinin dördüncü fıkrasının (d) bendi uyarınca, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi hâlinde cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi hâlinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ilgili ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu hâlde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip, gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
Görüldüğü üzere, bir karar veya hükmün kanun yararına bozulmasının, ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hâkim veya mahkemede yeniden inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılamayacağı, hangi hâllerde Yargıtay’ın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinde sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir. Bu düzenlemede, kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken “karar” ve “hüküm” ayrımı gözetilmiş, ayrıca mahkûmiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
CMK"nın 223. maddesinde kararlardan hangilerinin “hüküm” olduğu açıklanmıştır. Buna göre; “mahkûmiyet, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, güvenlik tedbiri, davanın reddi ve düşme kararları” birer hükümdür. “Adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararları” da kanun yolu bakımından hüküm sayılmaktadır. Belirtilen kararlardan “mahkûmiyet, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı ve güvenlik tedbirine” dair hükümlerin “uyuşmazlığı sona erdiren, davanın esasını çözen nitelikteki hükümler” oldukları konusunda öğretide genel bir kabul de bulunmaktadır.
Bu kapsamda karar düzeltme talebi ve ekli dosya 6352 sayılı Kanunun 99. maddesi ile değişik CMK 308/2, 3. madde ve fıkralarınca Dairemizce incelendiğinde; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının yerinde olduğu sehven kararın sonuç kısmında "CMK"nın 309/4-c maddesi uyarınca yeniden yargılama yapılmamak ve aleyhe tesir etmemek üzere" ibarelerinin kullanıldığı anlaşılmakla karar düzeltme isteminin kabulüne karar verilmiştir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının karar düzeltme talebinin KABULÜNE,
2-Dairemizin 10.07.2020 tarih ve 2020/2421 Esas, 2020/3646 Karar sayılı ilamının diğer yönleri aynı kalmak kaydıyla, sonuç kısmında yer alan "309/4-c. maddesi uyarınca yeniden yargılama yapılmamak ve aleyhe tesir etmemek üzere" ibarelerinin çıkartılarak yerine, "CMK"nın 309/4-a maddesi uyarınca" ibaresinin eklenmesi suretiyle ilamın DÜZELTİLMESİNE 23.10.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.