Esas No: 2021/2383
Karar No: 2022/6883
Karar Tarihi: 09.06.2022
Danıştay 6. Daire 2021/2383 Esas 2022/6883 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 6. Daire Başkanlığı 2021/2383 E. , 2022/6883 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2021/2383
Karar No : 2022/6883
TEMYİZ EDEN TARAFLAR : I- (DAVACI)
….
VEKİLİ : Av. …
II- (DAVALILAR)
1- … Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
2- …Belediye Başkanlığı - …
VEKİLİ : Av. …
DİĞER DAVALI : …Bakanlığı - …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF : 1- …Bakanlığı
2- …Belediye Başkanlığı
3- ……Belediye Başkanlığı
4- …
İSTEMİN KONUSU : …Bölge İdare Mahkemesi …İdari Dava Dairesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: İstanbul İli, Kartal İlçesi, … Mahallesinde bulunan …parsel sayılı taşınmaza kamulaştırılmaksızın el atılmasından doğduğu ileri sürülen 2.075.879,00-TL (ıslah sonrası 4.490.636,00-TL) zararın yasal faiziyle birlikte tazmini istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığı yolundaki İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurularının reddine dair … Bölge İdare Mahkemesi …İdari Dava Dairesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararının Danıştay Altıncı Dairesinin 09/11/2017 tarih ve E:2017/5544, K:2017/8695 sayılı kararıyla onanması üzerine, davacı tarafından yapılan bireysel başvuru neticesinde, Anayasa Mahkemesinin 12/12/2018 tarih ve 2018/6460 sayılı kararı ile Anayasanın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ve ihlal sonuçlarının ortadan kaldırılması için dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi üzerine yeniden yapılan yargılama neticesinde, ... İdare Mahkemesinin …tarih ve E:…, K:2020/503 sayılı kararıyla, davacının maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne, davacının hissesine isabet eden ve mülkiyet bedeli olarak talep edilen 1.631.856,00-TL maddi tazminatın 1.596.482,00-TL'sinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığınca 35.374,00-TL'nin Kartal Belediye Başkanlığınca dava tarihi olan 11/08/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine, …ve …sayılı parsellere ilişkin tazminat talebine yönelik ise davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve istinaf dilekçelerinde ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurularının reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
1- Davacı tarafından, tazminat bedelinin düşük belirlendiği belirtilerek, kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
2- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından, davanın görev ve husumet yönünden reddi gerektiği, fiili el atma söz konusu olmadığı, idarelerinin sorumluluğu olmadığı, ilçe belediyesinin sorumlu olduğu, tapudaki şerh ve takyidatların dikkate alınması gerektiği belirtilerek, kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
3- Kartal Belediye Başkanlığı tarafından, adli yargının görevli olduğu, kamulaştırmasız el atma olgusunun gerçekleşmediği, uzlaşma usulü uygulanmadığı için davanın reddi gerektiği, emsal ile dava konusu taşınmazın bütün yönleri ile oranlarının somut bulgular ile değer biçilmesi gerektiği, tapudaki şerh ve takyidatların dikkate alınması gerektiği, husumet yönünden davanın reddi gerektiği belirtilerek, kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI :
1- Davacı tarafından, süresi içinde savunma verilmemiştir.
2- Davalılar tarafından, savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ : Davacının temyiz isteminin süre aşımı nedeniyle reddi, davalıların temyiz istemlerinin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, aynı taşınmazların başka hissedarı tarafından açılan davanın temyiz incelemesinin yapıldığı Dairemizin E:2021/3567 sayılı dosyası ile birlikte incelenerek, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
İstanbul İli, Kartal İlçesi…Mahallesinde bulunan … parsel sayılı taşınmazın ifrazından meydana gelen …, … ve … parsellerde kayıtlı taşınmazların 25/96 oranında hissedarı olan davacının taşınmazlarının 16.04.2005 onay tarihli 1/5000 ölçekli Kartal E-5 Nazım İmar Planı ve 04.05.2006 onay tarihli 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarıyla kısmen şehir parkı, kısmen yol, kısmen sosyal ve kültürel tesis alanı, kısmen ortaöğretim alanı, kısmen dere parkı, kısmen konut alanına ayrıldığı, uzun yıllar kamulaştırılmamak suretiyle söz konusu taşınmazlarına kamulaştırmasız (hukuki) el atıldığından bahisle ve mülkiyet hakkının kısıtlanması nedeniyle fazlaya dair haklar saklı tutularak 2.075.879,00-TL tazminatın davalıların el atma oranlarına göre yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle görülmekte olan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 46. maddesinde, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde, Danıştay dava daireleri ile idare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarına karşı tebliğ tarihini izleyen otuz gün içinde Danıştayda temyiz yoluna başvurulabileceği, aynı Kanunun 48. maddesinin 7. fıkrasında ise; temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin ödenmemiş olduğu, dilekçenin 3. madde esaslarına göre düzenlenmediği, temyizin kanuni süre içinde yapılmadığı veya kesin bir karar hakkında olduğunun anlaşıldığı hâllerde, 2. ve 6. fıkralarda sözü edilen kararlar, dosyanın gönderildiği Danıştayın ilgili dairesi ve kurulunca, kesin olarak verileceği hükümlerine yer verilmiştir.
Aynı Kanunun 48. maddesinin 3. fıkrasında; temyiz dilekçelerinin, ilgisine göre karar veren mahkemeye, Danıştaya veya 4. maddede belirtilen mercilere verileceği ve kararı veren mahkeme veya Danıştayca karşı tarafa tebliğ edileceği, karşı tarafın tebliğ tarihi izleyen otuz gün içinde cevap verebileceği, cevap verenin, kararı süresinde temyiz etmemiş olsa bile düzenleyeceği dilekçesinde temyiz isteminde bulunabileceği, bu takdirde bu dilekçelerin temyiz dilekçesi yerine geçeceği hükmü yer almıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Görevli olmayan yerlere başvurma" başlıklı 9. maddesinin 1. fıkrasında; "Çözümlenmesi Danıştayın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabilir. Görevsiz yargı merciine başvurma tarihi, Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edilir." hükmü yer almaktadır.
3194 sayılı İmar Kanununun 10. maddesinde: "Belediyeler; imar planlarının yürürlüğe girmesinden en geç 3 ay içinde, bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programlarını hazırlarlar. Beş yıllık imar programlarının görüşülmesi sırasında ilgili yatırımcı kamu kuruluşlarının temsilcileri görüşleri esas alınmak üzere Meclis toplantısına katılır. Bu programlar, belediye meclisinde kabul edildikten sonra kesinleşir. Bu program içinde bulunan kamu kuruluşlarına tahsis edilen alanlar, ilgili kamu kuruluşlarına bildirilir. Beş yıllık imar programları sınırları içinde kalan alanlardaki kamu hizmet tesislerine tahsis edilmiş olan yerleri ilgili kamu kuruluşları, bu program süresi içinde kamulaştırırlar. Bu amaçla gerekli ödenek, kamu kuruluşlarının yıllık bütçelerine konulur.
İmar programlarında, umumi hizmetlere ayrılan yerler ile özel kanunları gereğince kısıtlama konulan gayrimenkuller kamulaştırılıncaya veya umumi hizmetlerle ilgili projeler gerçekleştirilinceye kadar bu yerlerle ilgili olarak diğer kanunlarla verilen haklar devam eder." hükmü yer almaktadır.
3194 sayılı İmar Kanununun 04.07.2019 tarihli değişiklikle getirilen "İmar planlarında umumi hizmetlere ve kamu hizmetlerine ayrılan yerler" başlıklı 13. maddesinde; "Özel hukuk kişilerinin mülkiyetinde olup uygulama imar planında düzenleme ortaklık payına konu kullanımlarda yer alan taşınmazlar;
a) Bu kullanımlardan umumi hizmetlere ayrılan alanlar öncelikle 18 inci maddeye göre arazi ve arsa düzenlemesi yapılarak,
b) 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında sırasıyla, ilgisine göre Hazine veya ilgili idarelerin mülkiyetindeki taşınmazlar ile trampa yapılmak veya satın alınmak suretiyle,
ilgili kamu kurum ve kuruluşunca kamulaştırılarak kamu mülkiyetine geçirilir.
Düzenleme ortaklık payına konu kullanımlardan yol, meydan, ibadet yerleri, park ve çocuk bahçeleri hariç olmak üzere yapı yapılabilecek diğer alanlarda; alanların kamuya geçişi sağlanıncaya kadar maliklerinin talebi hâlinde ilgili kamu kuruluşunun uygun görüşü alınarak plandaki kullanım amacına uygun özel tesis yapılabilir.
İlgili mevzuat uyarınca hiçbir şekilde yapı yapılamayacak alanlarda muvakkat da olsa yapı yapılmasına izin verilmez. Mevcut yapılar kamulaştırılıncaya kadar korunabilir. Bu alanlarda beş yıllık imar programı süresi içinde, birinci fıkranın (a) ve (b) bentlerine göre işlem tesis edilerek parsel, kamu mülkiyetine geçirilmek zorundadır. Bu süre en fazla bir yıl uzatılabilir.
Parsel maliklerinin hisselerini idareye hibe etmeleri veya bedelsiz devretmeleri durumunda, idare devir işlemlerini bedel almaksızın gerçekleştirmekle yükümlüdür. Bu işlemler için parsel maliklerinden hiçbir vergi, resim, harç, döner sermaye ücreti ve herhangi bir ad altında bedel alınmaz.
Kamu kullanımına ait sosyal, kültürel ve teknik altyapı alanlarının, Hazine veya kamu mülkiyetindeki alanlarla trampa yapılması hâlinde, şahıs veya özel hukuk kişilerinden hiçbir vergi, resim, harç, ücret, döner sermaye ücreti ve herhangi bir ad altında bedel alınmaz.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça hazırlanan yönetmelikle belirlenir.
" düzenlemesi yer almaktadır.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun Ek 1. maddesinde; "Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık süre içerisinde imar programları veya imar uygulamaları yapılır ve bütçe imkânları dâhilinde bu taşınmazlar ilgili idarelerce kamulaştırılır veya her hâlde mülkiyet hakkını kullanmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapılır/yaptırılır." hükmü yer almaktadır.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11. maddesinde, 15'inci madde uyarınca oluşturulacak bilirkişi kurulunca, kamulaştırılacak taşınmaz mal veya kaynağın bulunduğu yere mahkeme heyeti ile birlikte giderek, hazır bulunan ilgilileri de dinledikten sonra taşınmaz mal veya kaynağın; a) Cins ve nevini, b) Yüzölçümünü, c) Kıymetini etkileyebilecek bütün nitelik ve unsarlarını ve her unsurun ayrı ayrı değerini, d) Varsa vergi beyanını, e) Kamulaştırma tarihindeki resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirlerini, f) Arazilerde, taşınmaz mal veya kaynağın kamulaştırma tarihindeki mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirini, g) Arsalarda, kamulaştırılma gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değerini, h) Yapılarda, resmi birim fiyatları ve yapı maliyet hesaplarını ve yıpranma payını, ı) Bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçüleri, esas tutarak düzenleyecekleri raporda bütün bu unsurların cevaplarını ayrı ayrı belirtmek suretiyle ve ilgililerin beyanını da dikkate alarak gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı olarak taşınmaz malın değerininin tespit edileceği belirtilmektedir.
Aynı Kanunun 15. maddesinde ise; "Bu Kanun uyarınca mahkemelerce görevlendirilen bilirkişiler bilirkişilik bölge kurulları tarafından hazırlanan listelerden seçilirler ve bunlar hakkında Bilirkişilik Kanunu ve 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ilgili maddeleri uygulanır.
Kamulaştırmaya konu olan yerin cins ve niteliğine göre en az üç kişilik bilirkişi kurulunun oluşturulması zorunludur. Bilirkişilerden birinin taşınmaz geliştirme konusunda yüksek lisans veya doktora yapmış uzmanlar ya da 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa göre yetkilendirilen gayrimenkul değerleme uzmanları arasından seçilmesi zorunludur..." düzenlemesi yer almaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Davacının temyiz istemi yönünden;
Dosyanın incelenmesinden; temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi …İdari Dava Dairesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararının davacıya 15/11/2020 tarihinde tebliğ edildiği, davalıların temyiz dilekçelerinin 20/12/2020 ve 27/12/2020 tarihlerinde davacıya tebliğ edildiği, buna göre 2577 sayılı Kanunun 46/1 ve 48/3 maddesi gereğince 30 günlük temyiz süresinin en son olarak 26/01/2021 (Salı) tarihinde sona erdiği, ancak bu süre geçtikten sonra 27/01/2021 tarihinde kayda giren dilekçe ile temyiz isteminde bulunulduğu anlaşıldığından, davacının temyiz isteminin süre aşımı nedeniyle incelenmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
Davalı idarelerin temyiz istemleri yönünden;
Hukuki el atmanın gerçekleşebilmesi için, taşınmazın uygulama imar planıyla kamusal kullanıma ayrılması, taşınmaz üzerinde özel kullanımın ve yapılaşmanın uygulama imar planı gereği hiçbir şekilde mümkün olmaması, uygulama imar planının onayından itibaren en az beş yıl süre geçmiş olması ve taşınmazın bu süre zarfında kamulaştırılmamış olması şartlarının birlikte gerçekleşmiş olması gerekir.
2577 sayılı Kanunun 9. maddesi hükmü uyarınca adli yargıda açılan davanın görev yönünden reddi halinde, bu husustaki kararın kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde idari yargı merciilerinde dava açılması durumunda görevsiz yargı merciine başvurma tarihinin, idari yargı merciilerine başvurma tarihi olarak kabul edilmesi gerekmektedir.
Tazminat belirlenirken, aralarında gayrimenkul değerleme uzmanının da bulunduğu bir bilirkişi kurulunca yerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak, taşınmazın dava tarihindeki (bakılan davada idari yargıda açılan dava adli yargıdaki davanın devamı niteliğinde olduğundan adli yargıdaki dava tarihindeki) cins ve nevi, yüzölçümü, kıymetini etkileyecek bütün nitelik ve unsurları, her unsurun ayrı ayrı değeri, varsa vergi beyanı, varsa resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirleri, taşınmazın mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net geliri, özel amacı olmayan emsal (uyuşmazlığa konu taşınmazın çevresinin imar planındaki kullanım biçimi, yapılaşma koşulları ve konumları açısından benzer özellikleri olan taşınmazlar arasından seçilmeli, davaya konu taşınmaz kadastro parseli ise; emsal alınacak taşınmaz da kadastro parseli olmalı ya da emsal parsel imar parseli ise, emsal taşınmazda kesilen düzenleme ortaklık payı oranı ölçüsünde davaya konu taşınmaz bedeli düşülerek taşınmazın gerçek bedeli belirlenmeli) satışlara göre satış değeri, bedele etki eden tüm kanuni veriler, imar verileri, taşınmazın özgün nitelik ve kullanım şekli, değeri etkileyen hak ve yükümlülükleri, gayrimenkul üzerinde ayni ve şahsi irtifak hakları ve gayrimenkul mükellefiyetleri vb. bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçülerin belirlenmesi suretiyle taşınmaz bedeli tespit edilerek karar verilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, hukuki el atma nedeniyle açılan tam yargı davaları, adli yargıdaki fiili el atma nedeniyle açılan davalardan farklı olarak, 3194 ve 2942 sayılı Kanunlar kapsamında açılan davalar olduğundan, hükmedilecek faizin; dava açma tarihi itibarıyla talep edilen miktar için, dava tarihinden geçerli olmak üzere, ıslah edilen kısım için ıslah tarihi itibarıyla hesaplanması gerekmektedir.
Uyuşmazlıkta; her ne kadar aralarında gayrimenkul değerleme uzmanı olan bilirkişi kurulu tarafından değer tespiti yapılmış ise de; yukarıda metnine yer verilen 2577 sayılı Kanunun 9. maddesine göre bakılan dava Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davanın devamı niteliğindeki davada, bilirkişilerce idari yargı dava tarihindeki taşınmaz değeri hesaplanmıştır.
Ayrıca; bilirkişiler tarafından dava konusu taşınmazın çevresinin imar durum özellikleri dikkate alınarak, uyuşmazlığa konu taşınmaza yakın mesafede, eş değer özellikleri olan ve satışı gerçekleşmiş somut bir emsale göre değer tespitinin yapılmadığı, dava konusu taşınmazın çevresi 4-5 katlı konut olarak belirlendiği halde, emsal alınan taşınmazlardan birinin çevresinin gecekondu olduğu, diğerinin ise ticaret+konut olarak belirlendiği, diğer 2 emsalin Danıştay denetiminden geçmemiş Mahkeme kararlarındaki değerlemeler olduğu, son emsalin ise internet ilanı olduğu, satışı gerçekleşmiş emsal olmadığı görülmüştür.
Bu durumda; adli yargıda açılan dava tarihindeki taşınmaz değerinin uyuşmazlığa konu taşınmaza yakın mesafede, eş değer özellikleri olan ve satışı gerçekleşmiş somut bir emsale göre belirlenerek karar verilmesi gerekmektedir.
Diğer yandan; bozmaya uyularak yeniden yapılacak yargılama sırasında, davaya konu taşınmaza ilişkin güncel mülkiyet durumu ile yine taşınmazın yürürlükte olan 1/1000 ölçekli uygulama imar planı ve 1/5000 ölçekli nazım imar planında hangi kullanım alanında kaldığı imar planı değişikliği varsa, değişikliğe dava açılıp açılmadığı, açılmış ise sonuçlanıp sonuçlanmadığı, imar uygulaması yapılıp yapılmadığının araştırılması sureti ile taşınmaz üzerindeki kısıtlılık durumunun devam edip etmediğinin belirlenmesi, davacı tarafından aynı taşınmaza ilişkin, aynı taleple adli yada idari yargıda açılmış başkaca bir dava olup olmadığının araştırılması sonrasında elde edilen sonuca göre karar verilmesi gerektiği gibi, yargılama giderleri hususunda da (yargılamanın önceki aşamaları da dikkate alınarak, tahsilde tekerrüre sebebiyet verilmeyecek şekilde) yeniden karar verileceği açık olmakla birlikte, 1.631.856,00-TL tazminat bedelinin kabulüne ilişkin İdare Mahkemesi kararının sadece davalı idareler tarafından temyiz edildiği (davacı tarafından yapılan temyiz başvurusunun süreaşımı yönünden reddi sebebiyle) dikkate alındığında, Mahkemenin, bozma kararına uymak veya ilk kararında ısrar etmek olanağının bulunduğu, bozma kararına uyan Mahkemenin de ancak bozmada gösterilen esaslara uygun olarak işlem yapmak ve hüküm vermek mecburiyetinde olduğu; Mahkemece, bozma kararına uyulmakla taraflardan birisi lehine ve diğeri aleyhine olmak üzere, kesinleşen kısımları da aşacak şekilde karar verilemeyeceği, önceki aşamada verilen kabul kararındaki miktarın aşılmasının davalılar yönünden aleyhe bozma yasağı ilkesine aykırılık teşkil edeceği hususu da göz önüne alınarak karar verilmesi gerektiği tabiidir..
Bu itibarla, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin Mahkeme kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu İdari Dava Dairesi kararının davalılar aleyhine olan kısımlarında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davalıların temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle kısmen kabulüne, kısmen ehliyet yönünden reddine ilişkin Mahkeme kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu …Bölge İdare Mahkemesi …İdari Dava Dairesinin …tarih ve E:…, K:2020/1154 sayılı kararının davalılar aleyhine olan kısımlarının BOZULMASINA, DAVACININ TEMYİZ İSTEMİNİN SÜRE AŞIMI NEDENİYLE REDDİNE,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 09/06/2022 tarihinde, kesin olarak, esas yönünden oybirliği, gerekçe yönünden oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY (X):
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında, İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan davalar, iptal davaları; İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar da, tam yargı davaları olarak sayılmıştır.
İlgili idarelerin hareketsiz kalarak İmar Kanununda öngörülen sürede kamulaştırma yoluna gitmemek suretiyle taşınmaz sahibinin mülkiyet hakkının süresi belirsiz bir şekilde kısıtlanması idari işlem ve eylem niteliğinde olup bu işlemin iptali ve bu işlem ve eylemden doğan zararın tazmini idari yargıda açılacak iptal ve tazminat davasının konusunu oluşturur.
Bir başka ifade ile, hukuki el koyma kavramı yerine, daha doğru bir tanımlama ile "taşınmazın kamulaştırılmaması" suretiyle tasarruf hakkının kısıtlanmasına ilişkin davalar, idari yargıda açılacak iptal ve tam yargı davasının konusudur. İmar Kanununun 10. maddesinde öngörülen 5 yıllık sürenin sonunda kamulaştırmama işlemi iptal davasının; idarenin hareketsiz kalması nedeniyle 5 yıllık sürenin bitiminden kamulaştırma tarihine ya da mülkiyetin idareye geçtiği tarihe kadar varsa uğranılan zararın tazmini ise idari yargıda açılan tazminat davasının konusudur. Ancak burada söz konusu olan, kişilerin mülkiyet hakları üzerinde süresi belli olmayan sınırlama şeklindeki idarenin işlem ve eyleminden doğan zararın tazmini olup mülkiyetin bedele çevrilmesi ise idari yargıda açılan tazminat davasının değil, adli yargıda açılacak bedel tespiti ve tescil davasının konusuna girer.
Kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davaları, taşınmaz mülkiyetinin bedeli karşılığında kamuya aktarılması yoluyla mülkiyete yapılan fiili müdahaleyi sonlandırmayı hedeflemesiyle, sadece idarenin işlem ve eylemlerinden doğan zararın tazminini sağlayan, mülkiyete ilişkin herhangi bir sonuç doğurmayan idari yargıda açılan tam yargı davalarından farklılaşmaktadır. Mülkiyetin bedele çevrilmesi ise, idari eylem ve işlem nedeniyle doğan bir zarar niteliğinde olmadığından idari yargıda görülen tazminat davasının konusuna girmez.
El atmanın önlenmesi davası ile, mülkiyet hakkına yapılan fiili müdahalenin giderilmesi amaçlanmakta iken kamulaştırmama işlemine karşı açılan iptal davasında ise tam tersine idarenin kamulaştırma bedelini ödemek suretiyle taşınmaz mülkiyetini üzerine alması sağlanmaya çalışılmaktadır. İdarenin hukuka aykırı işleminin iptal edilmesi sonucunda kamulaştırma işlemi gerçekleştirileceğinden, kamulaştırma yükümü altında olan idare tarafından bedel tespiti ve tescil için açılacak dava ise iptal davasının dolayısı ile kamulaştırma işleminin sonucu ve tamamlayıcısıdır.
Buna göre, imar planında kamu alanında kalan taşınmazlar için süresinde kamulaştırma yapılmaması nedeniyle mülkiyet hakkının kısıtlanmış olduğu, bu nedenle mülkiyetin bedele dönüştürülmesi suretiyle tazminat verilmesi istemiyle açılan davalar, esasen idarenin kamulaştırmama ya da parselasyon yapmama yolundaki olumsuz idari işleminin iptali yoluyla taşınmaz bedelinin ödenmesine ilişkin davalardır. İdarenin taşınmazı kamulaştırmaması nedeniyle mülkiyet hakkının kısıtlanması durumunda, kişinin bu işlem nedeniyle taşınmazının değerini talep edebilmesi için öncelikle kamulaştırmama işleminin iptalini sağlaması, bunun yasal sonucu olarak da mülkiyetin bedele çevrilmesini talep etmesi gerekmektedir. Zira, imar planının uygulanması nedeniyle, mülkiyet hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığı, idarenin İmar Kanunundaki hükümlere uygun hareket edip etmediği ve kamulaştırma kanunu hükümleri uyarınca kamulaştırma işleminin tesisinin zorunlu olup olmadığı ve bu işlemin hangi idare yada idarelerce gerçekleştirileceğinin tespiti ancak bu konuda açılacak iptal davası ile açıklığa kavuşturulabilecektir. Bedel tespiti ve tescili ise ancak kamulaştırma işleminin gerekliliği ve kamulaştırmayı yapacak idarenin tespitinden sonra kamulaştırma sürecinin bir parçası, tamamlayıcısı niteliğindedir. Nitekim, Kamulaştırma Kanunundaki düzenleme de bu şekilde olup kamulaştırma işleminin uygulanması, gerçekleştirilmesi amacıyla açılan bedel tespit ve tescil davası idarenin taşınmaz mülkiyetini üzerine almasını temine yöneliktir.
3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili mevzuat yönünden yapılacak değerlendirme sonrasında, tasarruf hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlanması nedeniyle idarenin kamulaştırmama işleminin iptaline karar verilmesi halinde, iptal hükmü gereği taşınmazın değerinin belirlenmesi ve taşınmaz malikine ödenmesi için kamulaştırma kanunundaki sürecin işletilerek idarenin işlem yapması, bu kapsamda asliye hukuk mahkemesinde bedel tespiti ve tescil davası açılması sonucunu da doğuracağından, iptal kararından sonra mülkiyetin bedele dönüştürülmesine ilişkin tazminat istemi hakkında ayrıca inceleme yapılarak karar verilmesine gerek yoktur. Bir başka ifade ile, iptal kararının uygulanması bağlamında idarece kamulaştırma kanununa göre gerekli işlemler başlatılacak olup, ihtiyaç duyulması halinde taşınmazın aynına ilişkin ve tescil sonucunu doğuracak olan bedele ilişkin uyuşmazlık iptal kararının sonucu olarak adli yargı yerinde çözümlenecektir.
Bu durumda taşınmazdaki mülkiyet hakkının imar planı nedeniyle süresi belirsiz zaman diliminde kısıtlanması halinde idari yargıda sadece kamulaştırmama işleminin hukuka uygunluğu incelenerek kısıtlılık durumunun mevcut olup olmadığı yönünde değerlendirme yapılarak, kamulaştırma yapılmaması yolundaki olumsuz idari işlem hakkında karar verilmesi; mülkiyetin bedele dönüştürülmesi istemiyle tescil sonucunu doğuracak tazminat taleplerine yönelik ise, ortada idari yargı yetkisi kapsamında incelenecek bir tazminat davasının bulunmaması nedeniyle bu konuda karar verilmesine yer olmadığı şeklinde karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığından, tazminat isteminin esası hakkında da inceleme yapılarak karar verilmesi nedeniyle, temyiz isteminin kabulü ile İdari Dava Dairesi kararının belirtilen gerekçeyle bozulması gerektiği oyuyla Dairemiz kararına gerekçe yönünden katılmıyoruz.