23. Hukuk Dairesi 2015/1885 E. , 2016/362 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacılar vekili, yetkisiz ... Sulh Hukuk Mahkemesi"ne sunduğu dava dilekçesinde, müvekkillerinin 17.11.2000 düzenleme, 30.09.2001 ve 30.09.2002 vade tarihli 240,00 TL bedelli iki adet borç senedi ile davalı kooperatiften hayvan edindirme kredileri kapsamında toplam 480,00 TL kredi aldığını, bu kredi borcuna mahsuben 11.08.2003 tarihinde 450,00 TL, 26.01.2004 tarihinde 1.585,00 TL, 24.04.2002 tarihinde 1165,79 TL, 25.02.2005 tarihinde 1.150,00 TL ve 15.02.2007 tarihinde de 500,00 TL ödeme yaptığını, bunlardan başka müvekkillerinin borca mahsuben yaptığı ancak makbuzunu alamadığı ödemelerin de bulunduğunu, davalı tarafça ... İcra Müdürlüğü"nün 2007/110 E. sayılı icra takip dosyası ile müvekkilleri aleyhine 480,00 TL asıl alacak, 4.170,00 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 4.650,00 TL üzerinden icra takibine geçildiğini ileri sürerek, bu takipten dolayı borçlarının bulunmadığının tespiti ile %40 kötüniyet tazminatının tahsilini talep ve dava etmiş; yargılama sırasında davaya konu borcun ödendiğini belirterek, 4.650,00 TL"nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek faizi ile davalıdan istirdatını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkil kooperatife yapılan ödemelerin kooperatif resmi kayıtlarında görüldüğünü, bilirkişi marifetiyle keşif yapıldığında takip tarihi itibariyle kooperatifin 480,00 TL asıl ve 4.170,00 TL işlemiş faiz alacağı olduğunun görüleceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
... Sulh Hukuk Mahkemesi"nce davanın kabulüne dair verilen kararın, taraf vekillerince temyizi üzerine, Daire"mizin 12.12.2012 gün ve 4509 E., 7341 K., sayılı ilamı ile, HUMK"nın 17 (HMK"nın 14/2). maddesi, tüzel kişiliği olan kooperatif ile üyeleri arasındaki davalar bakımından da uygulanması gerektiğinden, bu davanın, kooperatifin ikametgahı sayılan yer mahkemesinde görülmesi gerektiği, bu yetki kuralının, kamu düzenine ilişkin kesin yetki kuralı olup, mahkemece re’sen dikkate alınması gerektiği, mahkemece, dava tarihi itibariyle kooperatif merkezinin bulunduğu yerin tereddüde mahal bırakmayacak şekilde belirlenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu hususun gözardı edilerek yazılı şekilde işin esasına girilerek hüküm tesis edilmiş olmasının doğru görülmediği gerekçesiyle, diğer temyiz itirazları incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
... Sulh Hukuk Mahkemesi"nin kapanması nedeniyle dosyanın ... Sulh Hukuk Mahkemesi"ne gönderildiği anlaşılmış olup, ... Sulh Hukuk Mahkemesi"nin yetkisizlik kararı ile dosyanın gönderildiği mahkemece, yapılan yargılama sonucunda; iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, davalı kooperatif vekilinin, ... İcra Müdürlüğü"nün 2007/110 E. sayılı takip dosyası kapsamında, davalılar aleyhine 480,00 TL asıl alacak ve 4.170,00 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 4.650,00 TL alacağın tahsili için ilamların icrası yoluyla 03.04.2007 tarihinde takip başlattığı, takip devam ederken 20.04.2007 tarihinde, davacıların vekilleri aracılığıyla anılan takip dosyası kapsamında davalı kooperatife borçlu bulunmadıklarının tespiti için ... Sulh Hukuk Mahkemesi"nde menfi tespit davası açtıkları, dava devam ederken takip konusu borcun davacılarca haricen davalı vekiline ödendiği, bu hususun davalı vekilince icra dosyasına bildirilerek dosyanın infazen işlemden kaldırılmasıyla tüm hacizlerin fekkinin talep edildiği, dava devam ederken davacılar tarafından icra tehdidi altında ödeme yapıldığının icra dosyasından anlaşıldığı, ayrıca davacılar vekilince sonradan ödemenin yapıldığını gösteren 28.01.2008 tarihli makbuz fotokopisinin 21.09.2010 havale tarihli dilekçe ekinde mahkemeye sunulduğu, sunulan makbuz fotokopisinin davalı vekilince yeni delil ibrazı olduğu gerekçesiyle iddianın genişletilmesi olarak görülüp itiraz edildiği, oysa borcun ödendiğinin icra dosyası kapsamından anlaşıldığı, sunulan makbuz fotokopisinin yalnızca bilinen bir vakıayı açıklayan yan delil olduğu, bu nedenle iddianın genişletilmesi mahiyetinde olmadığı, dosyanın beş kez bilirkişilere tevdi edilerek beş farklı bilirkişiden rapor aldırıldığı, bilirkişiler ..., ... ve ..."in raporlarında, icra takibine konu borcun takip öncesinde ödenmiş olduğunu belirttikleri, bilirkişilerden ... ve ..."ün ise davacıların takip tarihi itibariyle halen kooperatife borçlu oldukları yönünde rapor düzenledikleri, bilirkişi ..."in raporu incelendiğinde, takibe konu senetlerle birlikte yedi senedin daha değerlendirmeye esas alındığı, bu senetlerden dolayı birikmiş faizle birlikte toplam borcun 9.357,82 TL olduğu, borca karşılık 4.254,59 TL yatırıldığı, sonrasında 5.103,23 TL borcun kaldığı, davacı tarafça yapılan ödemelerin hangi senede yönelik yapıldığı yönünde değerlendirme yapılmaksızın cari hesap gibi düşünülerek, alacak borç miktarını ortaya koymaya yönelik bir rapor düzenlendiği, oysa incelemenin takibe konu senetlerle sınırlı yapılmasının gerektiği, yine bilirkişi ..."ün 28.01.2014 tarihli raporunda da takibe konu senetler dışında davacıların yedi senedinin daha bulunduğu, bu kapsamda davacılardan toplam 11.840,79 TL"nin tahsil edildiği, icra takip tarihi itibariyle davacıların faiz dahil 4.924,18 TL borçlu bulundukları, takibe konu senetlere ilişkin davacılarca ödeme yapılıp yapılmadığı hususunun değerlendirilmediği anlaşılmakla yanılgılı düzenlenen her iki bilirkişi raporuna da itibar edilmediği, aynı yönde görüş bildiren bilirkişiler ..., ... ve ..."in raporlarında belirttikleri gibi davacıların icra takibi öncesinde 6.270,00 TL civarında davalı kooperatife farklı tarihlerde ödemelerde bulundukları, bu ödemelerin hepsinin takip konusu senetlerin vade tarihinden sonra olduğu ve davacıların davalı kooperatife başka senetler kapsamında da borçlu bulunmaları nedeniyle yapılan ödemelerin hangi senede ilişkin olduğunun ne davalı kooperatifçe, ne de davacılarca belirtildiği, bu durumda 818 sayılı BK"nın 86. maddesi (6098 sayılı TBK"nın 102. maddesi) doğrultusunda ödemenin muaccel hale gelen borca mahsup edilmesi gerektiği, birden çok muaccel borç bulunduğunda ise alacaklı tarafından hangi borçla ilgili takibe geçilmiş ise mahsubun o borca ilişkin yapılması gerektiği, somut olayda da davacılarca takip öncesinde yapılan ödemenin alacaklı kooperatifçe takibe konu senetlere mahsuben tahsil edilmiş olduğunun kabulünün gerektiği, davalı kooperatif tacir olup, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir işadamı gibi hareket etmesi gerektiği, oysa davacılardan yapılan tahsilatların hangi senetlere mahsuben yapıldığını göstermeyip, takibe girişmesinin kötüniyetini gösterdiği gerekçesiyle davanın kabulü ile takip kapsamında ödenen 4.650,00 TL"nin 28.01.2008 ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte istirdatına ve alacağın %40"ı oranında kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Dava, menfi tespit istemine ilişkin olup, borcun ödenmesiyle istirdata dönüşmüştür.
"Menfi tespit davasının yargılama sırasında istirdat davasına dönüşmüş olması (m.76/2), menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötüniyetli olduğunun anlaşılması halinde davacı borçlunun talebi üzerine davalı alacaklının tazminata mahkum edilmesine engel olmaz. İstirdat davası, menfi tespit davasının devamı olup, cebri icra tehdidi altında gerçekleşen ödeme sebebiyle borçlunun serbest iradesi dışında, kanun hükmü gereği kendiliğinden bu dönüşüm vuku bulduğundan, davacı borçlu istirdat davasına dönüşüm olmasaydı alacağı tazminattan, yoksun bırakılmamalıdır." (Prof. Dr. Timuçin Muşul, İcra ve İflas Hukukunda, Menfi Tespit ve İstirdat Davaları, 2014, Ankara, s.404-405)
"İİK m.72, VI gereğince istirdat davasına dönüşmüş olan davanın borçlu lehine hükme bağlanması halinde de, m.72, V c.3 ve 4 hükümlerine göre, borçlu lehine tazminata hükmedilmesi gerekir kanısındayım. Çünkü, davanın asıl (kökeni) menfi tespit davasıdır ve menfi tespit davası borçlunun iradesi dışında (kendiliğinden) istirdat davasına dönüşmüştür. Bu dönüşmenin, borçlunun menfi tespit davasında sahip olduğu tazminat alma hakkını ortadan kaldırmaması gerekir. Kaldı ki, takip konusu borcun ödenmesi (paranın alacaklı tarafından alınması) ile alacaklı kötüniyetini devam ettirmiş ve alacaklının haksız ve kötüniyetle yaptığı takip nedeniyle borçlunun zararı daha artmıştır. Yukarıdaki nedenlerle, m.72, VI gereğince istirdat davasına dönüşmüş olan davayı kazanan borçlu lehine m.72, V c.3 ve 4 hükümlerine göre tazminata da hükmedilmesi gerekir kanısındayım." (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukukunda, Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası, 2003, Ankara, s.193-194)
Buna göre, mahkemece, istirdat talebinin kabulü halinde, davalının kötüniyet tazminatına mahkum edilebileceğinin kabulü, kural itibariyle doğru olmuştur.
Ancak, takip tarihi itibariyle yürürlükte bulunan İİK"nın 72/4. maddesi, "Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderacatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde kırkından aşağı olamaz. " hükmünü içermektedir.
İşbu tazminata hükmedilmesi için takibin haksız olması tek başına yeterli olmayıp, ayrıca alacaklının kötüniyetli olması da gerekmektedir. Alacaklının kötüniyetli sayılabilmesi için de, takibin haksız olduğunu bildiği ya da bilmesi gerektiği halde icra takibine girişmiş olması gerekir. Bu hususun ispat yükü de, davacı borçludadır. (Bkz. Prof. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukukunda Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası, Ankara 2003, sayfa 173 vd. ayrıca Dairemiz"in 19.01.2012 tarih ve 2011/2342 E., 2012/239 K. sayılı ilamı da aynı yöndedir.)
Somut olayda, davacının imzasını taşıyan ve imzası inkâr edilmeyen senetlere dayalı olan icra takibi, var olduğu düşünülen alacağın tahsili amacına yönelik olup, davalının icra takibinde haksız olduğu yargılama sonunda muhtelif bilirkişi incelemeleri sonucu belirlenmiştir. İcra takibinde haksızlık, icra takibinin salt bu nedenle kötüniyetle başlatıldığının kabulüne yeterli olmayıp, mahkemece, takibin kötüniyetli olduğuna dair somut bir kanıt bulunmadığı gözetilmeden, kötüniyet tazminatına hükmedilmesi doğru olmamış, 20.04.2007 olan dava tarihinin gerekçeli karar başlığında 28.03.2013 olarak yazılması hatalı olmuş ise de karar sonucu itibariyle doğru olduğundan, HUMK"nın 438/son maddesi uyarınca gerekçesi kısmen değiştirilerek ve hüküm fıkrasında yapılan yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK"nın 438/7 maddesi uyarınca hükmün aşağıda yazılı olduğu şekilde düzeltilerek onanmasına, gerekçeli karar başlığındaki dava tarihinin düzeltilmesine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün gerekçesi değiştirilerek ve "HÜKÜM" fıkrasının 2. bendi çıkarılarak yerine 2. bent olarak, "Davacıların koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı isteminin reddine" ibaresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, gerekçeli karar başlığındaki dava tarihinin 20.04.2007 olarak düzeltilmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 25.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.