Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2010/421 Esas 2010/2945 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/421
Karar No: 2010/2945
Karar Tarihi: 03.06.2010

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2010/421 Esas 2010/2945 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2010/421 E.  ,  2010/2945 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Zilyetliğin korunması

    ... ile ... aralarındaki zilyetliğin korunması davasının kabulüne dair Akkuş Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 15.05.2009 gün ve 163/73 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

    KARAR

    Davacı vekili, dava dilekçesinde sınırları gösterilen 6 dönümlük taşınmazın 20.05.1998 tarihli senetle satın alındığını, 10 yıldan fazla süreyle kullanıldığını ve davalının haksız olarak taşınmazı sürdüğünü açıklayarak vekil edeninin zilyetliğinin tesbiti ile davalının müdahalesinin önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
    Davalı yargılama oturumlarında, dava konusu taşınmazı 15.11.2006 tarihli senetle ... isimli kişiden satın aldığını, davacının 30 yıldır köyde bulunmadığını ve taşınmazı hiçbir zaman kullanmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
    Mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın zilyetliğin korunması niteliğinde olduğu ve davacının üstün zilyetliği bulunduğu ileri sürülerek davanın kabulü ile davacının zilyetliğinin korunmasına ve dava konusu taşınmazın davacıya teslimine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
    Davacı vekili, tapuda kayıtlı bulunmayan dava konusu taşınmazın senetle satın alındığını ve 10 yıldır vekil edeni tarafından kullanıldığını açıklayarak istekte bulunmuş, mahkemece uyuşmazlık zilyetliğin korunması niteliğinde değerlendirilerek yazılı şekilde karar verilmiştir. (TMK.m 981 vd). Dava dilekçesindeki açıklamalar dikkate alındığında davacı tarafın mülkiyet hakkına dayanarak talepte bulunduğunun kabulü gerekir. TMK.nun 683. maddesinde, bir şeye malik olan kimsenin hukuk düzeninin sınırları içinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahip olduğu açıklanmıştır. Mahkemece zilyetliğin korunması niteliğinde yorumlanarak uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmaya çalışılmış olması doğru görülmemiştir. HUMK.nun 74,75 ve 76. maddeleri uyarınca hakim, tarafların hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp, Türk Kanunlarını re"sen uygulamakla yükümlüdür. Hâkimin tarafların bildirdikleri vakıalar ile bağlı olması bu kurala aykırı değildir. Çünkü tarafların bildirdikleri vakıalara uygulanacak hukuk kaidesini bulmak ve uygulamak tamamen hâkimin işidir. Yani maddi olayları ileri sürmek taraflara hukuki nitelendirmeyi yapmak ise hakime aittir. Tarafların ileri sürdükleri vakıaların mahiyeti hakkında yapmış oldukları hukuki tavsif ve sebepler hâkime yardımcı olursa da bunlarla asla bağlı değildir. (Bkz. Prof Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü Üçüncü Baskı Sayfa 348; Prof. Dr. Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku Cilt: 1, Sayfa 200). Dava dilekçesinin tavsifi hâkime ait olup, tarafların iddia ve savunmaları doğru algılanmalıdır. Mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın mahiyeti hatalı değerlendirilmek suretiyle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya uygun görülmemiştir.
    Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 15,60 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine 03.06.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.









    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.