13. Hukuk Dairesi 2016/10777 E. , 2017/8355 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı asil ... ile davalı ... Sağ. Hiz. AŞ vekili avukat ..."ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacılar vekili, davacılardan..."nın bronşit şikayetiyle davalı hastaneye başvurduğunu, 3 günlük yanlış tedavi sonrası şurunun kapandığını, diğer davacı olan kızı ..."in bilgi alma taleplerinin reddedildiğini, ..."in, ölüme terkedilen annesini davalı hastaneden alarak başka bir hastaneye nakletmek zorunda kaldığını, bu şekilde davacı ..."nın davalı hastanede yanlış tedavi sonucu ölümünü engellediğini, nakledilen hastanede yapılan tedavi sonrasında ..."nın hayata döndüğünü ancak yatalak kaldığını, tedavi süresince ..."in hastane, ambulans, refaketçi ve test bedelleri olarak yüklü bir gider ödemek zorunda kaldığını, ayrıca ev kiralamak ve bakıcı tutmak gibi giderler nedeniyle zarara uğradığını, ... bulunan evini daha düşük bir bedelle satmak zorunda kaldığını belirterek, davacılardan ... için 170.000,00TL maddi tazminata, davacı ... için 250.000,00TL, ... için 150.000,00TL manevi tazminata hükmedilmesini istemiş; davacı ..."nın yargılama sırasında vefatı ile tek mirasçısı davacı ... davaya devam etmiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, maddi manevi tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davalı hastaneden alınan sağlık hizmeti sırasında verilen yanlış tedavi sonucu, hastanın beyin kanaması geçirdiği ve bu nedenle yatalak hale geldiği iddiasına dayalı maddi-manevi tazminata ilişkindir. Taraflar arasındaki ilişki vekalet sözleşmesidir. Vekil, vekalet görevini yerine getirirken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışlarının özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. O nedenle, vekil konumunda olan doktorların bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkanları kullanmak suretiyle özen borcunu yerine getirmeleri gerekir.
Mahkemece, hastanın takip ve tedavisinde görev alan doktorlara kusur atfetmeyen, dosya içerisinde bulunan 22.10.2014 tarihli Adli Tıp 1. İhtisas Kurulu raporu ve aynı görüşü benimseyen 17.09.2015 tarihli Adli Tıp Genel Kurul raporlarına dayanılarak, davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, dosya kapsamı incelendiğinde, hastanın nakledildiği hastanede çalışan Dahiliye uzmanı davacı tanığı Tamer Köymen"in verdiği ifadesindeki "...yaptığımız kontrol ve düzenlediğimiz epikrizde tespitlerimizi yazdık, hastada tespit edilemeyen beyin kanaması ve ilaca bağlı fazla kan sulanması tespit ettik bunu da epikrize yazdık," beyanı, yine hastayı diğer hastaneye nakleden ambulansın içinde görev yaptığını belirten davacı tanığı Dr...."in "...Ben görevlilerden hastaya ait dosyayı istedim, incelediğimde dosyada ne tomografi ne de MR çekildiğini gördüm." ifadesinin üzerinde durulmadığı, bu iddiaların aydınlatılmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece, davaya konu olayda rapor düzenlemeye ehil ve donanımlı bir Üniversiteden, aralarında dava konusu hususta uzman, akademik kariyere sahip 3 kişilik bilirkişi kurulundan, yapılan işlemlerin tıp bilimi açısından yeterliliği ve uygunluğu hususunda, davacı iddialarını aydınlatacak şekilde, davalıya atfı kabil bir kusur olup olmadığı hususunda, nedenlerini açıklayıcı, taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, davalının kusurlu olup olmadığının belirlenmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu yönler göz ardı edilerek, eksik incelemeye dayanılarak, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/09/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.