7. Hukuk Dairesi 2014/368 E. , 2014/3428 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : KDZ.Ereğli 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 03/05/2013
Numarası : 2010/1090-2013/338
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekilince istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine
2-Davacı, davalı işyerinde satış elemanı olarak çalıştığını, 15.10.2008 tarihinde iş akdinin haksız ve mesnetsiz olarak davalı tarafça feshedildiği, ayda bir gün hafta tatili yaptığı, tüm dini ve genel tatillerde çalıştığı, yazın 09.00-21.30, yazın 09.00-21.00 saatleri arasında çalıştığı, ancak haklarının ödenmediğinden bahisle kıdem ve ihbar tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının ödetilmesini istemiştir.
Davalı, davacının, davalı işyeri sahibinin kendisinden veresiye verdiği ayakkabı paralarını tahsil etmesini istemesi üzerine bir daha işyerine gelmediğini, elektrik faturalarını zamanında ödemeyerek işyerine haciz gelmesine neden olduğunu savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davalının davacının işi kendisinin bıraktığını ispatlayamadığı, ayrıca iş akdinin haklı nedenle kıdem tazminatı ödenmesini gerektirmeyecek şekilde davalı tarafça feshedildiğinin ispatlanamadığı, bu haliyle davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı kanaatine varıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
HMK "nun 26.maddesine göre hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar .../..
veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.
Somut olayda davacı dava dilekçesinde ayda bir gün hafta tatili yaptığını, yaz mevsiminde 09.00-21.30, diğer zamanlarda 09.00-21.00 saatleri arasında çalıştığını iddia ettiği görülmektedir. Bilirkişi ise tanık beyanlarına dayanarak haftanın 6 günü 08.00-21.00 arası ve her hafta tatilinde çalıştığı kabulü ile alacak hesabı yapmıştır. Mahkemece, olaya uygun olmayan bilirkişi raporuna göre davacının talebini aşar şekilde hüküm kurulmuştur. Bu husus yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
3-Mahkemece hükme esas alınan raporunda bilirkişi, davacının 1475 ve 4857 sayılı Yasalara göre hak ettiği 322 gün izni bulunduğunun kabulüyle işveren tarafından usulüne uygun olarak kullandığı ispatlanmayan tüm süre yönünden yıllık izin ücreti hesabı yapmıştır. Ancak davacı tanığı olarak dinlenilen diğer işyeri çalışanı olan Ö.. D.. beyanında “..ben daha önce davacının yıllık iznini kullandığını görmedim ancak işten ayrıldığı zamandan önce davacı yıllık iznine çıkmıştı, yıllık izninden döndükten sonra…” demek suretiyle davacının en azından son yıl izin kullandığını bildirmiştir. Yine aynı tanığın beyanına göre “davalı satış elemanı olarak çalışıyordu, aynı zamanda işyeri sorumlusu gibiydi işyeri sahibi ayda bir kez işyerine gelirdi bankalarla ve vergi dairesiyle davacı ilgilenirdi” diyerek işyerindeki tüm evrak işlerinin de davacı tarafından yapıldığını bildirmiştir. Yıllık izin kullanılıp da evraklarının davacı tarafından usulüne uygun olarak tutulmaması ve uzun yıllar hiç izin kullanmadan çalışılmasının hayatın olağan akışına ve çalışma hayatının gereklerine aykırı oluşu da göz önünde tutularak davalının cevap dilekçesinde “sair delile” dayanması nedeniyle davalıya yemin teklif etme hakkının da bulunduğu hatırlatılarak çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken davacının hiç izin kullanmadığının kabulüyle alacak hesabı yapan bilirkişi raporuna göre karar verilmiş olması da hatalıdır.
4-Davacı tarafından yapılan ıslahın, süresinde olup olmadığı konusunda da taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
6100 sayılı HMK"nun 176 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah müessesesi, mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu veya talep sonucunu değiştirebilmesi imkânını sağlamaktadır. İki taraf da duruşmada hazır iseler ıslah sözlü olarak yapılabilir. Usule ilişkin işlemlerin tamamen ya da kısmen ıslahı mümkündür. Ancak, her iki durumda da usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması şarttır. Başka bir anlatımla ıslah, açılmış bir davada taraflarca yapılmış usule ilişkin işlemlere yönelik olarak yapılmalıdır. .../..
HMK 181.maddesinde kısmi ıslah için, bir haftalık süre verileceği ve süresi içinde yapılmaması durumunda ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edileceği açıkça hükme bağlanmıştır. Ayrıca HMK"nun 90. maddesinde sürelerin kanunda belirtileceği veya hakim tarafından tespit edileceği, kanunda belirtilen istisna durumlar dışında hakimin kanundaki süreleri artırıp eksiltemeyeceği bildirilmiştir.
Somut olayda davacı vekili, bilirkişi raporunun dosyaya sunulmasında sonra 4.4.2012 tarihli duruşmada davasını ıslah etmek üzere mahkemeden talepte bulunmuş, mahkemece kendisine iki haftalık süre verilmiştir. Davacı, kendisine verilen iki haftalık süre içinde ancak yasal bir haftalık süre geçtikten sonra 18.4.2012 tarihinde davasını ıslah etmiş ve harcını da aynı gün yatırmış, mahkemece de ıslah edilen değerler üzerinden hüküm kurulmuştur. Ne var ki süresinde yapılmayan ıslaha değer verilerek hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde, davalıya iadesine 10.2.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.