Esas No: 2020/413
Karar No: 2020/9930
Karar Tarihi: 14.09.2020
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/413 Esas 2020/9930 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar İle Diğer Aletler Hakkında Kanun’a muhalefet, birden fazla kişi ile birlikte silahla tehdit, genel güvenliği kesten tehlikeye sokmak suçlarından sanık ..."ın, 6136 sayılı Kanun"un 13/1, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/2-a-c, 170/1-c ve 52/2. maddeleri uyarınca 1 yıl hapis, 2 yıl hapis, 6 ay hapis ve 600,00 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresi belirlenmesine dair Adana 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 21/03/2013 tarihli ve 2010/594 esas, 2013/190 sayılı kararının 16/04/2013 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanığın denetim süresi içerisinde 30/08/2016 tarihinde tarihinde işlediği kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan Adana 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 18/01/2018 tarihli ve 2017/19 esas, 2018/40 sayılı kararıyla cezalandırıldığının ve bu kararın 01/02/2018 tarihinde kesinleştiğinin ihbar edilmesi üzerine, hakkındaki hükmün açıklanması ile 6136 sayılı Kanun"un 13/1, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/2-a-c, 170/1-c ve 52/2. maddeleri uyarınca 1 yıl hapis, 2 yıl hapis, 6 ay hapis ve 600,00 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırılmasına ilişkin Adana 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/12/2018 tarihli ve 2018/416 esas, 2018/834 sayılı kararının, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 01/04/2019 gün ve 94660652-105-01-2846-2019-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 10/04/2019 gün ve 2019/36827 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daire"ye gönderilmekle incelendi;
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
Adana 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 21/03/2013 tarihli kararı ile sanığın diğer sanık ... ile birlikte iştirak halinde tehdit ve genel güvenliği tehlikeye sokmak suçlarını işlediği gerekçesiyle atılı suçlardan her iki sanığın ayrı ayrı cezalandırılmasına ve hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sanık ..."ın denetim süresinde suç işlemesi nedeniyle adı geçen sanık yönünden açıklanan hükmün istinaf edilmesi üzerine Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesinin 25/04/2017 tarihli ve 2017/961 esas, 2017/1051 sayılı kararıyla "Suç tarihinde sanığın yanında istinaf başvurusuna gelmeyen diğer sanıklar ile birlikte mağdura silah doğrultarak ölümle tehdit ettiği, mağdura doğru birçok kez ateş ettiği ve mağdurun yaralanmadığı olayda sanığın eyleminin 5237 sayılı Kanun"un 106/2-a, 170/1-c maddelerine uyan tehdit ve genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçlarını oluşturduğu ancak, anılan Kanun"un 44. maddesi uyarınca en ağır cezayı gerektiren silahla tehdit suçundan dolayı mahkumiyet kararı verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ve kanuni olmayan hukuki nitelendirme ile her iki suçtan mahkumiyet hükmü kurularak fazla ceza tayini, tanık ..."nin hazırlık beyanı ile yargılama sırasında alınan beyanı arasında çelişki oluşması nedeni ile bu çelişki giderilmeden karar verilmesi, kabule göre de; sanık hakkında aynı Kanun"un 170/1-c ve 6136 sayılı Yasanın 13/1. maddesinin uygulanma ihtimali nedeniyle ek savunması alınmaksızın bu maddeler gereğince cezalandırılmasına karar verilerek sanığın savunma hakkının kısıtlanmış olması" gerekçesiyle açıklanan hükmün bozulmasına karar verildiği nazara alındığında;
Dosya kapsamına göre;
1-Suç tarihinde sanığın diğer sanıklar ile birlikte mağdura silah doğrultarak ölümle tehdit ettiği olayda, sanığın eyleminin 5237 sayılı Kanun"un 106/2-a ve 170/1-c maddelerine uyan tehdit ve genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçlarını oluşturduğu ancak, anılan Kanun"un 44. maddesi uyarınca en ağır cezayı gerektiren silahla tehdit suçundan dolayı mahkumiyet kararı verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ve kanuni olmayan hukuki nitelendirme ile her iki suçtan mahkumiyet hükmü kurularak fazla ceza tayin edilmesinde;
2-Tanık ..."nin hazırlık beyanı ile yargılama sırasında alınan beyanı arasında çelişki oluşması nedeni ile bu çelişki giderilmeden karar verilmesinde;
Kabule göre de;
3-Sanık hakkında 5237 sayılı Kanun"un 170/1-c ve 6136 sayılı yasanın 13/1. maddesinin uygulanma ihtimali nedeniyle ek savunması alınmaksızın bu maddeler gereğince cezalandırılmasına karar verilerek sanığın savunma hakkının kısıtlanmış olmasında isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar İle Diğer Aletler Hakkında Kanun’a muhalefet, birden fazla kişi ile birlikte silahla tehdit, genel güvenliği kesten tehlikeye sokmak suçlarından sanık ..."ın, 6136 sayılı Kanun"un 13/1, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/2-a-c, 170/1-c ve 52/2. maddeleri uyarınca 1 yıl hapis, 2 yıl hapis, 6 ay hapis ve 600,00 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresi belirlenmesine dair Adana 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 21/03/2013 tarihli ve 2010/594 esas, 2013/190 sayılı kararının 16/04/2013 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanığın denetim süresi içerisinde 30/08/2016 tarihinde tarihinde işlediği kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan Adana 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 18/01/2018 tarihli ve 2017/19 esas, 2018/40 sayılı kararıyla cezalandırıldığının ve bu kararın 01/02/2018 tarihinde kesinleştiğinin ihbar edilmesi üzerine, hakkındaki hükmün açıklanması ile 6136 sayılı Kanun"un 13/1, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/2-a-c, 170/1-c ve 52/2. maddeleri uyarınca 1 yıl hapis, 2 yıl hapis, 6 ay hapis ve 600,00 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırılmasına ilişkin Adana 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/12/2018 tarihli ve 2018/416 esas, 2018/834 sayılı kararının, Adana 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 21/03/2013 tarihli kararı ile sanığın diğer sanık ... ile birlikte iştirak halinde tehdit ve genel güvenliği tehlikeye sokmak suçlarını işlediği gerekçesiyle atılı suçlardan her iki sanığın ayrı ayrı cezalandırılmasına ve hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sanık ..."ın denetim süresinde suç işlemesi nedeniyle adı geçen sanık yönünden açıklanan hükmün istinaf edilmesi üzerine Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesinin 25/04/2017 tarihli ve 2017/961 esas, 2017/1051 sayılı kararıyla "Suç tarihinde sanığın yanında istinaf başvurusuna gelmeyen diğer sanıklar ile birlikte mağdura silah doğrultarak ölümle tehdit ettiği, mağdura doğru birçok kez ateş ettiği ve mağdurun yaralanmadığı olayda sanığın eyleminin 5237 sayılı Kanun"un 106/2-a, 170/1-c maddelerine uyan tehdit ve genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçlarını oluşturduğu ancak, anılan Kanun"un 44. maddesi uyarınca en ağır cezayı gerektiren silahla tehdit suçundan dolayı mahkumiyet kararı verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ve kanuni olmayan hukuki nitelendirme ile her iki suçtan mahkumiyet hükmü kurularak fazla ceza tayini, tanık ..."nin hazırlık beyanı ile yargılama sırasında alınan beyanı arasında çelişki oluşması nedeni ile bu çelişki giderilmeden karar verilmesi, kabule göre de; sanık hakkında aynı Kanun"un 170/1-c ve 6136 sayılı yasanın 13/1. maddesinin uygulanma ihtimali nedeniyle ek savunması alınmaksızın bu maddeler gereğince cezalandırılmasına karar verilerek sanığın savunma hakkının kısıtlanmış olması" gerekçesiyle açıklanan hükmün bozulmasına karar verildiği nazara alındığında;
Dosya kapsamına göre;
1-Suç tarihinde sanığın diğer sanıklar ile birlikte mağdura silah doğrultarak ölümle tehdit ettiği olayda, sanığın eyleminin 5237 sayılı Kanun"un 106/2-a ve 170/1-c maddelerine uyan tehdit ve genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçlarını oluşturduğu ancak, anılan Kanun"un 44. maddesi uyarınca en ağır cezayı gerektiren silahla tehdit suçundan dolayı mahkumiyet kararı verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ve kanuni olmayan hukuki nitelendirme ile her iki suçtan mahkumiyet hükmü kurularak fazla ceza tayin edilmesinde;
2-Tanık ..."nin hazırlık beyanı ile yargılama sırasında alınan beyanı arasında çelişki oluşması nedeni ile bu çelişki giderilmeden karar verilmesinde;
Kabule göre de;
3-Sanık hakkında 5237 sayılı Kanun"un 170/1-c ve 6136 sayılı Yasanın 13/1. maddesinin uygulanma ihtimali nedeniyle ek savunması alınmaksızın bu maddeler gereğince cezalandırılmasına karar verilerek sanığın savunma hakkının kısıtlanmış olmasında isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
1-Sanık ..."ın genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması ve birden fazla kişi ile birlikte silahla tehdit suçlarından ayrı ayrı cezalandırılmasında;
2-Tanık ..."nin hazırlık beyanı ile yargılama aşamasında alınan beyanı arasında çelişki oluşması nedeniyle bu çelişki giderilmeden karar verilmesinde;
3-Kabule göre de; sanık hakkında 5237 sayılı Kanun"un 170/1-c ve 6136 sayılı yasanın 13/1. maddesinin uygulanma ihtimali nedeniyle ek savunması alınmaksızın bu maddeler gereğince cezalandırılmasına karar verilerek sanığın savunma hakkının kısıtlanmış olmasında;
İsabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
1-Sanık hakkında birden fazla kişi ile birlikte silahla tehdit ile genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçlarından ayrı ayrı ceza verilmesindeki hukuka aykırılık yönünden değerlendirme; TCK"nın 106/2-a maddesinde tehditin silahla işlenmesi halinde fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolacağı düzenlenmiş, yine anılan Kanun"un "Genel Güvenliğin Kasten Tehlikeye Sokulması" başlıklı 170. maddesinin birinci fıkrasının c bendinde kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından tehlikeli olacak biçimde ya da kişilerde korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda silahla ateş eden veya patlayıcı madde kullanan kişinin altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır.
Ceza Genel Kurulu"nun 18/10/2018 tarihli ve 2015/1-158 esas, 2018/444 sayılı kararında da belirtildiği üzere; 5237 sayılı TCK’nın hazırlanmasında "kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır" ilkesi esas alınmış, dolayısıyla da gerçek içtima kuralı benimsenmiştir. Nitekim Adalet Komisyonu raporunda bu husus; "Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, ‘kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır’ şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır" şeklinde ifade edilmiştir (TBMM Adalet Komisyonunun 03.08.2004 tarih ve 1/593-60 sayılı raporu). Bu kuralın istisnalarına ise, 5237 sayılı TCK’nın “suçların içtimaı” bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44. (fikri içtima) maddelerinde yer verilmiştir. 765 sayılı TCK’da, aynı neviden fikri içtima ile farklı neviden fikri içtima tek madde halinde 79. maddede düzenlenmiş iken, 5237 sayılı TCK’da bu iki hâl birbirinden ayrılarak, aynı neviden fikri içtima, zincirleme suçun düzenlendiği 43. maddenin 2. fıkrasında, farklı neviden fikri içtima ise Kanun"un 44. maddesinde düzenlenmiştir.
Farklı neviden fikri içtima 5237 sayılı Kanun"un 44. maddesinde; “(1) İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiş olup, bu hükmün uygulanabilmesi için işlenen bir fiille birden fazla farklı suçun oluşması gerekmektedir. Kanun koyucu, işlediği bir fiille birden fazla farklı suçu işleyen failin, fiilinin tek olması nedeniyle en ağır ceza ile cezalandırılmasını yeterli görmüş, bu şekilde “non bis in idem” kuralı gereğince bir fiilden dolayı kişinin birden fazla cezalandırılmasının da önüne geçilmesini amaçlamış, “erime sistemi”ni benimsemek suretiyle, bu suçlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı ceza verilmesi ile yetinilmesini tercih etmiştir.
5237 sayılı TCK’nın 44. maddesinde yer alan “bir fiil” ibaresi ve aynı Kanun"un 43. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen “tek bir fiil” ifadesi ile kast edilen hususun ne olduğunun açıklanması gerekmektedir. Doğal anlamda gerçekleştirilen her bedensel eylem ayrı bir hareketi oluşturmakta ise de, hukuki anlamda hareketin tek olması ile ifade edilmek istenen husus, doğal anlamda birden fazla hareket bulunsa dahi, bu hareketlerin, hukuki nedenlerden dolayı değerlendirmede birlik oluşturması suretiyle tek hareket olarak kabulüdür. Diğer bir anlatımla, doğal anlamda fiilin tek olduğu her hâlde hukuki anlamda da fiilin tek olduğu söylenebilirse de, doğal anlamda fiilin çok olduğu her hâlde hukuki anlamda da fiilin çok olduğu her zaman söylenemeyecektir. Bazen bir hareketler kümesi, hukuki açıdan tek bir fiil olarak kabul edilecektir. Bu hâlde suç tipinin birden fazla hareketle ihlal edilebilir olması hareketin hukuken tekliğini etkilemeyecek, doğal hareketler hukuken tek kabul edilecektir. Fikri içtimada da, fiil ya da hareketin tekliği, doğal anlamda değil hukuki anlamda tek olmayı ifade etmektedir. Bir kısım suçların işlenmesi sırasında doğal olarak birden fazla hareket yapılmakta ise de, ortaya konulan bu davranışlar suçun kanuni tanımında yer alan hukuksal anlamdaki “tek bir fiili” oluşturmaktadır. 5237 sayılı TCK’nın genel hükümleri arasında yer alan fikri içtima kuralları, şartlarının bulunması hâlinde kural olarak her suç için uygulanabilir ise de, kanun koyucunun açıkça istisna öngördüğü hâllerde bu kuralın uygulanması imkânı bulunmamaktadır. Nitekim, 5237 sayılı TCK"nın 212. maddesinde, sahte resmî veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması hâlinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunacağı belirtilerek, açıkça fikri içtima hükümlerinin uygulanması engellenmiştir. Bu anlatımlara göre, farklı neviden fikri içtimanın şartları, hareket ya da fiilin hukuki anlamda tek olması, tek fiille birden fazla farklı suçun işlenmiş olması, işlenen suçlarla ilgili kanunda açıkça fikri içtima hükümlerinin uygulanmasının engellenmemiş olması şeklinde belirlenebilecektir. Bu bağlamda "aynı suç" ile "farklı suç" kavramlarının da açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. 5237 sayılı TCK"nın 44. maddesinin gerekçesinde; "Bir suçun temel ve nitelikli şekilleri dışındaki suçlar, fikri içtima uygulamasında farklı suç olarak kabul edilmelidir" şeklinde açıklamalara yer verilmiştir. Buna göre, anılan maddede yer alan "farklı suç"tan kastedilen, bir suçun temel ve nitelikli şekilleri dışında kalan ve Türk Ceza Kanunu"nda ya da özel ceza kanunlarında yer alan, yani ceza hukuku mevzuatındaki diğer suç hükümleridir. Bunun yanında, bir suçun basit hâli ile nitelikli hâli ya da unsurları aynı olan suçlar aynı suç sayılacağı gibi, bir suçun teşebbüs hâlinde kalması ile tamamlanması veya olası kastla işlenmesi ile doğrudan kastla işlenmesi hâllerinde de aynı suç söz konusu olacaktır.
2-Tanığın beyanları arasındaki çelişki giderilmeden karar verilmesi hususunda değerlendirme;
CMK.nın 217/2. maddesi gereğince sanığa yüklenen suçun, hukuka uygun olarak elde edilmiş her türlü delille ispatının mümkün olduğu ceza yargılamasında, bir delilin reddedilmesi için CMK"nın 206/2. maddesinde sayılan durumların dışında delilin, akla, mantığa, bilimsel verilere, fizik kurallarına, herkesce bilinen somut duruma, hayatın olağan akışı içinde gündelik yaşamdan edinilen karine niteliğindeki bilgilere aykırı olması ya da tanığın yalan söylediğinin ortaya çıkması gibi reddi için haklı, makul ve kabul edilebilir hukuki gerekçelerin gösterilmesi zorunludur.
Tanıklık yapan farklı kişilerin, geçmişte yaşadıkları aynı olaya ilişkin anlatımlarının bire bir aynı olması beklenemez. Ayrı ayrı ve sonraki tanıklar yanında bulunmaksızın dinlenen tanıkların anlatımları arasında yargılama açısından önemli olan konularda, uzlaştırılması mümkün olmayan çok büyük farklılıklar ya da çelişkiler olması halinde, yüzleştirilmeleri yoluyla çelişki giderilmeye çalışılır. Tanığın, duruşmada sözlü olarak aktaracağı bilgilerde, araya zamanın girmesi nedeniyle unutma, hatırlayamama, daha önceden alınan ifadelerini aynen aktaramama gibi durumlarla karşılaşılması mümkün olduğundan CMK’nın 212/2. maddesi, tanığın önceki beyanlarının, duruşmada ifadesinin alınmasından sonra okunmasını, bu şekilde farklılıkların giderilmesini amaçlamaktadır. Tanığın, aşama anlatımları arasında, araya zamanın girmesi ve dilin işlevsel niteliği nedeniyle ihmal edilebilir farklılıklar bulunması doğaldır.
3-Sanığa ek savunma hakkı tanınmadan 6136 sayılı Kanunun 13/1. maddesi ile TCK"nın 170/1-c maddesinin uygulanması suretiyle savunma hakkının kısıtlanmış olup olmadığı hususunda değerlendirme;
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 27/11/2018 tarihli ve 2017/17-328 esas, 2018/575 sayılı kararında belirtildiği üzere; ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili, usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. 5271 sayılı CMK’nın 170/1. maddesi uyarınca ceza davası, dava açan belge niteliğindeki icra ceza mahkemesine verilen şikâyet dilekçesi, son soruşturmanın açılması kararı gibi istisnai hükümler dışında kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır. Anılan Kanun"un 170. maddesinin 4. fıkrasında da; “İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır.” düzenlemesine yer verilmiştir. CMK’nın 225. maddesi uyarınca ise; “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu madde gereğince hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise, ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir. Anılan kanuni düzenlemelere göre, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu iddia olunan eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna açıkça aykırılık oluşturacaktır. Öğretide “davasız yargılama olmaz” ve “yargılamanın sınırlılığı” olarak ifade edilen bu ilke uyarınca hâkim, ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuki çözüme kavuşturacaktır.
Soruşturma aşamasında elde ettiği delillerden ulaştığı sonuca göre iddianameyi hazırlamakla görevli iddia makamı, düzenlenen iddianame ile CMK’nın 225/1. maddesi uyarınca kovuşturma aşamasının sınırlarını belirlemektedir. Bu bakımdan iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüte yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur. Böylelikle sanık; iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunabilmelidir. CMK"nın 226. maddesindeki düzenlemeyle iddianamede anlatılan eylem değişmemiş olduğunda, kanun koyucu o eylemin hukuki niteliğinde değişiklik olmasını "yargılamanın sınırlılığı" ilkesine aykırı görmemiş, bu gibi hallerde sanığa ek savunma hakkı verilerek değişen suç niteliğine göre bir hüküm kurulmasına imkân sağlamıştır. Bu düzenlemenin bir sonucu olarak mahkeme, eylemin hangi suçu oluşturacağına ilişkin nitelendirmede iddia ve savunmayla bağlı değildir. Örneğin, iddianamede hırsızlık olarak nitelendirilen eylemin güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacağı görüşünde olan mahkemece, sanığa ek savunma hakkı da verilmek suretiyle bahse konu suçtan hüküm kurulabilecektir. Yine mahkemece eylemin görevi alanında bulunmayan bir suçu oluşturduğu kanaatine varılması halinde görevsizlik kararı verilebilecektir. Görevsizlik kararı yoluyla iddianameye konu edilmemiş bir olayın dava konusu haline getirilemesi mümkün değildir. Yani iddianamede anlatılmayan bir eylemden dolayı görevsizlik kararı verilmesi durumunda, bu eylemden dolayı hüküm kurulması da CMK"nın 225. maddesine aykırılık oluşturacaktır. İddianame veya yerine geçen görevsizlik kararında anlatılan ve kapsamı belirlenen olayın dışında bir fail ve fiilin yargılanması söz konusu olduğunda ise, suç duyurusunda bulunularak iddianame ile dava açılması hâlinde gerekli görülürse davaların birleştirilmesi yoluna gidilebilecektir.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
Sanık ... ile müşteki ... arasında olaydan önce aralarında husumet bulunduğu, olay günü ... ili ... ile ... sayılı sokağın kesiştiği yerde sanık ... ile inceleme dışı diğer sanıklar ..., ... ve ..."ın, ellerinde av tüfeği ve tabancayı müşteki ..."e doğrultarak ölümle tehdit ettikleri, ellerinde tabanca ve av tüfeği bulunan sanıkların, müşteki ..."e doğru ateş ettikleri, ancak müştekinin yere yatması ve olay yerinden kaçması sonucu ateşli silahın müşteki ..."e isabet etmediği, olay yerinde bulunan ve olayla ilgisi olmayan mağdur ..."nin ise, açılan ateşte ateşli silah yaralanması sonucu hayati tehlike geçirmez, basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığı, ellerinde silah bulunan sanık ... ile inceleme dışı diğer sanıkların olay yeri tespit tutanağı ve krokisinden de anlaşılacağı üzere, kişilerde korku, kaygı ve panik yaratabilecek şekilde 10-15 kez silahla ateş ettikleri, olay devamında ... ili ... adresinde suçta kullanılan silahların ele geçirilmesi amacıyla yapılan aramada; sanık ..."a ait olduğu anlaşılan 9 mm çaplı .... seri nolu tabanca, bu tabancaya ait şarjör, 15 adet 9 mm"lik fişek ve yine yanında şarjör içerisinde 9 mm"lik 15 adet ayrı fişeğin, inceleme dışı sanık ..."a ait olduğu anlaşılan .... seri nolu tabanca, şarjör, 15 adet 9 mm"lik mermi, yanında ayrı bir şarjör ve içerisinde 15 adet 9 mm"lik merminin ele geçirildiği, diğer av tüfeği ve kurusıkı tabancanın ele geçirilemediği, mahkemece yapılan yargılama neticesinde sanık ... hakkında 6136 sayılı Ateşli Silahlar Ve Bıçaklar İle Diğer Aletler Hakkında Kanun’a muhalefet, birden fazla kişi ile birlikte silahla tehdit, genel güvenliği kesten tehlikeye sokmak suçlarından, 6136 sayılı Kanun"un 13/1, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/2-a-c, 170/1-c ve 52/2. maddeleri uyarınca 1 yıl hapis, 2 yıl hapis, 6 ay hapis ve 600,00 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresi belirlenmesine karar verildiği, sanığın denetim süresi içerisinde suç işlemesi nedeniyle hükümlerin aynen açıklandığı, sanık ..."ın inceleme dışı sanıklarla birlikte olay günü aralarında önceye dayalı husumet bulunan müşteki ..."i 6136 sayılı yasa kapsamındaki tabanca ile tehdit amaçlı ateş ettiklerinin kabul edilmesi karşısında, eylemin bir bütün halinde TCK"nın 106/2-a,c maddesinde tanımlanan birden fazla kişi ile birlikte silahla tehdit ve aynı Kanunun 170/1-c maddesinde tanımlanan genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçlarını oluşturduğu, TCK"nın 44. maddesi uyarınca en ağır cezayı gerektiren birden fazla kişi ile birlikte silahla tehdit suçundan mahkumiyet kararı verilmesi gerektiği, tanık ..."nin soruşturma ve kovuşturma aşamasında alınan beyanları arasında çelişki bulunduğu, tanığın beyanları arasındaki çelişki giderilmeden karar verildiği, yine sanık ... hakkında TCK"nın 170/1-c maddesi ile 6136 sayılı Kanun"un 13/1.maddesinin uygulanma ihtimali nedeniyle sanığa ek savunma hakkı tanınmadan hükümler kurulmak suretiyle sanığın savunma hakkının kısıtlandığı gözetilmeden, sanığın hem birden fazla kişi ile birlikte silahla tehdit hem de genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçlarından cezalandırılması, tanığın beyanları arasındaki çelişkinin giderilmemesi ile ek savunma hakkı tanınmadan TCK"nın 170/1-c maddesi ile 6136 sayılı Kanun"un 13/1. maddesi uyarınca sanığın cezalandırılmasına dair Adana 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/12/2018 tarihli ve 2018/416 esas, 2018/834 sayılı kararında isabet bulunmamaktadır.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, Adana 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/12/2018 tarihli ve 2018/416 esas, 2018/834 sayılı kesinleşen kararının, birden fazla kişi ile birlikte silahla tehdit, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması ve 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçları yönünden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sonraki işlemlerin, CMK"nın 309/4-b maddesi gereğince mahallinde Mahkemesince yerine getirilmesine, 14/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.