13. Hukuk Dairesi 2016/6199 E. , 2017/8334 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili avukat ... ile davacı vekili avukat ..."in gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, 1993 tarihinde noter huzurunda yapılan satış vaadi sözleşmesi ile davalıdan bir taşınmaz satın aldığını, taşınmazı teslim alıp kullanmayada başladığını, ancak yıllar sonra davalıya binanın bulunduğu arsa ve ustünde inşa edilenler için izaleyi şuyu davası açıldığını, davanın davalı aleyhine sonuçlanıp kesinleştiğini, davalıya bina için muhdesat bedeli ödenmesine karar verildiğini, davalının kendisine bu binadan satmış olduğu dairenin tapusunu devretmesinin imkansız hale geldiğini beyanla taşınmazın iade tarihindeki rayiç değerinin şimdilik 180.000,00 TL olarak faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Yargılama sırasında verdiği ıslah dilekçesi ile talebini 210.000,00 TL olarak arttırmıştır.
Davalı, kusuru olmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte kendisine ödenen muhdesat değeri kadar ancak sorumlu olabileceğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, satış vaadi sözleşmesine konu taşınmazın ifasının imkansız hale gelmesi nedeniyle rayiç değerinin tahsili talebine ilişkin olup, davacı, satışa konu taşınmazın bulunduğu arsa ve bina için davalıya açılan izale-i şüyu davasının davalı lehine sonuçlandığını ve kesinleştiğini, bu nedenle ifanın imkansız hale geldiğini iddia ile taşınmazın iade tarihindeki rayiç değerinin tahsilini istemiş, davalı ise davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, alınan bilirkişi raporu ve ıslah dilekçesi doğrultusunda 210.000,00 TL üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir. Noter huzurunda düzenlenen satış vaadi sözleşmesi, “borç doğuran” bir sözleşme olarak geçerlidir ve davacı sübjektif imkânsızlık nedeniyle tasarrufi işlemin, yani ifanın yerine getirilememesi sonunda meydana gelen zararın tazminini, 818 sayılı BK.’nun 96. maddesi (6098 sayılı Borçlar Kanunu" nun 112.maddesi) gereğince satıcıdan isteyebilir. Yani burada ifa imkansızlığı nedeniyle taşınmazı devir ve temlik yükümünü yerine getiremeyen vaad borçlusu olan tarafın, ifa edemediği bu edim yerine karşı tarafa yani vaad alacaklısına tazminat ödeme yükümlülüğü söz konusu olacaktır. Davacı, bu durumda şahsi hakkının ifasının kusurlu olarak imkansız hale getirildiği tarihteki taşınmazın raiç değerini davalılardan isteyebilir. Nitekim konuya ilişkin sapma göstermeyen yargısal uygulamalar da bu doğrultudadır. Somut olayda bu hükümler gözetilmeksizin bilirkişilerce belirlenen taşınmazın dava tarihindeki değeri olan 210.000,00 TL üzerinden hüküm tesis edilmiştir. Mahkemece, taşınmazın ifanın imkansız hale geldiği tarih itibariyle değeri tespit edilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde yanlış değerlendirme ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2-Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 1480,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/09/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.