14. Hukuk Dairesi 2016/8607 E. , 2018/729 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 23.03.2011 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne kısmen reddine dair verilen 24.12.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi bir kısım davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, ortaklığın giderilmesi talebine ilişkindir.
Davacı vekili, ... Köyü 197 parsel, ... Köyü 694, 214, 218, 229, 241, 474, 455, 475, 539, 540, 549, 310, 384, 408 ve 2 parsel sayılı taşınmazlardaki ortaklığın mümkünse aynen taksim suretiyle, değilse satılarak giderilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili, 20.11.2011 tarihli dilekçesinde 310 ve 2 parsel sayılı taşınmazlar hakkında açtıkları davadan feragat ettiklerini beyan etmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüyle 197, 694, 214, 218, 229, 241, 474, 455, 475, 539, 540, 549, 384 ve 408 parseller yönünden ortaklığın satış suretiyle giderilmesine, 310 ve 2 parseller yönünden feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, bir kısım davalılar vekili temyiz etmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan herkes davada taraf ehliyetine de sahiptir. Aynı kanunun 51. maddesine göre de, dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. 4721 sayılı TMK’nın 9. maddesine göre, fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir. Aynı kanunun 10. maddesine göre de ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.01.1976 günlü ve 477/12 sayılı kararına göre, davada taraf olma ehliyeti, medeni haklardan yararlanma hakkının bir sonucudur. Kısıtlanan kimse; medeni hakları kullanma ehliyetinden yoksun bulunması nedeniyle her ne kadar kendisi dava açamaz ise de sözü edilen haklardan yararlanma ehliyetini haiz bulunduğundan aleyhine dava açılabilir. Ancak, davalının kısıtlı olduğunun mahkemece öğrenilmesi halinde re"sen kanuni mümessile tebligat yapılması gerekir.
Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallarda paydaşlar (ortaklar) arasında mevcut birlikte mülkiyet ilişkisini sona erdirip ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan, iki taraflı, tarafları için benzer sonuçlar doğuran davalardır.
Paydaşlığın giderilmesi davasını paydaşlardan biri veya birkaçı diğer paydaşlara karşı açar. HMK"nın 27. maddesi uyarınca davada bütün paydaşların yer alması zorunludur. Paydaşlardan veya ortaklardan birinin ölümü halinde alınacak mirasçılık belgesine göre mirasçılarının davaya katılmaları sağlandıktan sonra işin esasının incelenmesi gerekir.
Somut olaya gelince; dosya içerisindeki ... Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2000/137-168 Esas-Karar sayılı Kararıyla davalılardan ..."un kısıtlandığı, vasi olarak kendisine davalılardan ..."un atandığı anlaşıldığından, davalılar ... ile ... arasında çıkar çatışması meydana geldiği görülmektedir. Bu durumda, kısıtlı ..."u bu davada temsil etmek üzere bir kayyım tayin edilmesi ve husumetin kayyıma yöneltilmesi gerekir.
Ayrıca, dosya içerisindeki güncel tapu kayıtlarına göre 229 parsel sayılı taşınmazda hissedar olan ..."in, 549 parsel sayılı taşınmazda hissedar olan ..."nin davada taraf olmadığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, taraf teşkili sağlanmadan işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 05.02.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.