23. Hukuk Dairesi 2015/3319 E. , 2016/314 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptaline ilişkin asıl ve karşı davanın yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl davada davalı-karşı davada davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Asıl davada davacı vekili, müvekkili ile davalının bünyesinde faaliyet gösterdiği ... arasında, 08.06.2009 tarihinde, davalı şirketin iç ve dış hat uçak biletlerinin rezervasyonu, satışı ve turizm organizasyonlarının müvekkili şirketçe yapılmasına dair sözleşme imzalandığını, müvekkili şirketin sözleşme uyarınca davalı şirketin iç ve dış hat uçak biletlerinin rezervasyonu, satışı ve turizm organizasyonlarına ilişkin edimlerini yerine getirmesine rağmen müvekkilince düzenlenen bir kısım faturaların davalı şirket tarafından ödenmediğini, bu nedenle davalı şirket aleyhine ... İcra Müdürlüğü"nün 2010/21500 E. sayılı icra dosyası ile ilamsız icra takibi başlattıklarını, davalı şirketin icra takibine itirazı üzerine takibin durduğunu, davalı tarafın itirazının haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile %40 icra inkâr tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı vekili, müvekkili şirket ile davacı arasında imzalanan 08.06.2009 tarihli sözleşme ile, davacı tarafın, müvekkili şirketin iç ve dış hat uçak biletlerinin rezervasyonu, satışı ve turizm organizasyonlarını yapmayı üstlendiğini, sözleşmenin 5. maddesinde servis hizmet bedellerinin iç ve dış hatlar için ayrı ayrı belirlendiğini, ancak davacı tarafça belirlenen bu miktarlardan daha fazla servis hizmet bedeli fatura edildiğini, sözleşmeye göre uçak bilet ücretinin; bilet fiyatı, havaalanı vergileri ve uçak bileti servis bedeli toplamından oluştuğunu, servis hizmet bedeli olarak da sözleşmede kararlaştırılan bedellerin ödeneceğinin hüküm altına alındığını, ancak davacı tarafın kötüniyetli olarak servis hizmet bedellerini fahiş miktarda belirleyip fatura ettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Karşı davada davacı vekili, davacı şirketin sözleşmeye aykırı şekilde düzenlediği faturalar nedeniyle müvekkili şirketin davacı şirketten 93.999,47 TL alacaklı olduğunu, bu miktarın tahsili için ... İcra Müdürlüğü"nün 2010/12493 E. sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlattıklarını, davacı şirketin icra takibine itirazı üzerine takibin durduğunu, davacı tarafın itirazının haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile %40 icra inkâr tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Karşı davada davalı vekili, karşı davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; tarafların ticari defter ve kayıtlarına göre, davacının davalıdan 20.601,34 TL alacaklı olduğu, davacı tarafın, davalıya gönderdiği faturalarda bilet bedeli olarak gösterilen miktar ile havayolu şirketinden ilgili uçuş için alınan bilet bedellerinin karşılaştırılmasında, bir kısım havayolu şirketi yönünden fark olduğu, bir kısım havayolu şirketi yönünden fark bulunmadığı, sözleşme hükümlerine göre, bilet fiyatları arasında fark bulunmasının mümkün olduğu, bu nedenle karşı davada davacı tarafın fahiş fiyat farkından kaynaklanan alacak talebinin yerinde olmadığı gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulüne, takibin 20.971,88 TL üzerinden devamı ile % 40 oranında icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline, karşı davanın ise reddine karar verilmiştir.
Kararı, asıl davada davalı-karşı davada davacı vekili temyiz etmiştir.
Asıl dava, taraflar arasındaki, davalının talep ettiği iç ve dış hat uçak biletlerinin rezervasyonu ve tur organizasyonlarının davacı tarafından gerçekleştirilmesi işini içeren sözleşmenin uygulanması sırasında düzenlenen fatura bedellerinin tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali; karşı dava ise, aynı sözleşme uyarınca davacı tarafça düzenlenen faturaların sözleşmeye aykırı düzenlenmesi sebebiyle alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Fatura ve dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK"nın m. 23/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK"nın 23. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6762 sayılı TTK"nın 23. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 23/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu"nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa"nın 23. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu"nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK"nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya ... aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK"nın 222. (6762 sayılı TTK"nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.
Somut olayda, asıl davada, davalı tarafça, asıl davaya konu faturalar ile karşı davaya konu ettiği, taraflar arasındaki ticari ilişkinin başlangıcından itibaren düzenlenen faturaların, ticari defterlerine kaydedildiği, davalı tarafın, süresinde faturalara itiraz ettiğine ya da faturaları iade ettiğine dair delil ve belge ileri sürülmediği dikkate alındığında, asıl davada davacının faturalara dayalı alacağının varlığını HMK"nın 222. maddesi uyarınca ispatlamış olduğunun kabulü gerekir.
Bu durumda mahkemece, asıl davanın, bu gerekçeyle kabulüne, karşı davanın ise, karşı davada davacının ticari defterlerine kaydettiği, iade ve itiraz etmediği faturaların, karşı davacı için alacak değil, borç doğurduğu gerekçesiyle reddine karar verilmesi gerekirken, asıl dava yönünden, davacının alacağının varlığını HMK"nın 222. maddesi uyarınca ispat ettiği gözden kaçırılarak, karşı dava yönünden ise, fatura bedellerinin içeriğinin denetlenmesi suretiyle sonuca ulaşılması doğru olmamış ise de, karar sonucu itibariyle doğru olduğundan, HUMK"nın 438/son maddesi uyarınca hükmün, gerekçesi değiştirilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, asıl davada davalı-karşı davada davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle, sonucu itibariyle doğru olan hükmün, gerekçesi değiştirilerek ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harçlarının temyiz edenden alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.