1. Hukuk Dairesi 2015/7786 E. , 2018/1249 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 28.02.2018 Çarşamba günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... ve vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ..., davalı ... vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, aldatma (hile) hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil istemine ilişkindir.
Davacı, maliki olduğu 407 ve 408 parsel sayılı taşınmazların takası için kendilerini nişanlı olarak tanıtan davalılar ile anlaştıklarını, buna göre davalıların da üzerinde ev olduğunu bildirdikleri 306 ada 1 parsel sayılı taşınmazı devrettiklerini, ancak sonradan davalıların gösterdikleri evin davalıların maliki oldukları 306 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerinde olmadığını öğrendiğini ve kandırıldığını anladığını ileri sürerek davalılar adına olan 407 ve 408 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile adına tescili isteminde bulunmuştur.
Davalı ..., iddiların doğru olmadığını, diğer davalıyı devir öncesinde tanımadığını, çekişme konusu taşınmazları bedel karşılığı davacıdan satın aldığını ve davacıya ev göstermediğini davalı ..., husumet itirazında bulunmuş, taşınmazları davalı ...’den aldığını, davacıya ev göstermediğini, davacı ile protokol imzalamadıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, hile iddiasının ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Çekişme konusu 407 ve 408 parsel sayılı taşınmazlar, davacıya ait iken davacı tarafından bizzat 04/03/2011 tarihinde 407 parsel sayılı taşınmazın 5.000,00 TL, 408 parsel sayılı taşınmazın 5.000,00 TL karşılığı satış suretiyle davalı ...’e temlik edildiği, davalı ... tarafından ise kısa bir süre sonra 28/03/2011 tarihinde davalı ...’a devredildiği, bu sırada dava dışı ...’e ait 306 ada 1 parsel sayılı taşınmazın vekil sıfatıyla dava dışı ... tarafından davacıya temlik edildiği, davacıya ait çekişme konusu taşınmazların devir tarihi itibariyle
üzerindeki muhdesatlar ile değerinin toplamda 164.336,00 TL olduğu, ilk el ...’in taşınmaz bedeli olarak 22.500,00 TL ödediğine yönelik iddiasını ispatlayamadığı gibi taşınmazı satın aldıktan yirmi dört gün sonra ...’a 407 parsel sayılı taşınmazı 4.000,00 TL, 408 parsel sayılı taşınmazı ise 3.000,00 TL karşılığı devrettiği, davalı ...’ın da bedeli ödediğine ilişkin bir kanıtının olmadığı dolayısıyla davalıların el ve iş birliği içinde hareket ettikleri ve kötü niyetli oldukları, davacıya devri kararlaştırılan ve üzerinde villa bulunan taşınmazın dava dışı kişiye ait olduğu, aynı villanın başka kişilere de gösterilerek hileli işlemler yapıldığı anlaşılmaktadır.
Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Somut olaya gelince; yukarıdaki ilkeler doğrultusunda davacının hileye düşürülmek suretiyle taşınmazlarının elinden alındığı sabittir.
Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.630.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.