8. Hukuk Dairesi 2010/95 E. , 2010/2872 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil
... ile ... ve ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair...Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 26.12.2008 gün ve 219/334 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı ... tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... dava dilekçesinde; 159 ada 6 sayılı parsel içerisinde davalı ... adına tespit ve tescil edilen bahçe ve içerisinde bulunan ahşap yapılı iki katlı evin kendisine ait olduğunu, kadastro tespitini yapan görevlilere yerine bitişik olan taşınmazın bir kısmının kendisine ait olduğunu söylediği halde, davalı adına tespit edildiğini belirterek kendisine ait kısmın tapusunun iptali ile adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ..., 19.9.2000 günlü yargılama oturumunda 159 ada 6 nolu parsel içinde bulunan bahçe ve ahşap yapılı iki katlı evin kadastro tespiti sırasında yanlışlıklı adına taşınmazıyla birlikte tespit edildiğini, kendisinin herhangi bir kusurunun bulunmadığını belirterek davayı kabul ettiğini bildirmiş ve bu beyanı HUMK. nun 151/son fıkrası gereğince imzasıyla onaylanmıştır.
Davaya katılması sağlanan ..., kadastro tespiti sırasında adına tespit yapıldığını, ancak Kadastro Mahkemesinin hükmüyle taşınmazın tamamının ...’a ait olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, 159 ada 6 sayılı parselin tamamı bakımından, davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, muristen intikal ve paylaşım hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK. nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan kısmen iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, kısmen iptal istenildiği halde 159 ada 6 sayılı parselin tamamı bakımından iptal ve tescile karar verilmesi yönündeki görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Dava dilekçesinin kapsamı ve sonuç bölümü gözetildiğinde, davacı 159 ada 6 sayılı parsel içerisinde davalı adına tespit ve tescil edilen kendisine ait bahçe ve içerisinde bulunan ahşap yapılı iki katlı ev bakımından iptal ve tescil isteğinde bulunmuş, davalı ...’da 19.9.2008 günlü yargılama oturumunda bu isteği aynen kabul etmiştir. Dava dilekçesi ve davalının beyanı birlikte değerlendirildiğinde ...’nın tüm parsel yönünden davayı kabul ettiğine ilişkin bir beyanı söz konusu değildir. İmzalı beyanında davayı kabul ediyorum şeklindeki ibare taşınmazın tümü açısından değil, davacıya ait bölüme yönelik ve onunla sınırlı olarak davalının davayı kabul ettiği biçiminde yorumlamak ve kabul etmek gerekir. Nitekim temyiz dilekçesine ekli olarak davalı tarafından sunulan krokide kendisine ait yeri yeşile taramış, davacı ...’a ait kısım ise mavi kalemle taranmıştır. Mahkemece keşif yapılmadan zeminde tarafların yerleri ve ortak sınır belirlenip kroki üzerinde teknik bilirkişiye işaret ettirilmeden toplanan deliller ve beyanlar gözetilerek davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.
O halde mahkemece yapılacak iş; öncelikle taraflara tanık ve delillerini bildirmeleri için kendilerine süre ve imkan tanınması, yeniden yapılacak keşifte teknik, yerel bilirkişi ve tanıkların HUMK. nun 258 ve 259. maddeleri gereğince keşifte dinlenmesi, taraflar arasındaki ortak sınırın belirlenmesine çalışılması, teknik bilirkişi tarafından kroki üzerinde işaretlettirilmesinin sağlanması, 3194 sayılı İmar Kanunu ve mevzuatı gereğince davacıya ait taşınmazın ifrazının mümkün olup olmadığının Bayındırlık ve İskan İl Müdürlüğünden sorulması, ifrazının mümkün olmadığının bildirilmesi halinde 3402 sayılı Kadastro Kanununun 15/2. maddesi gereğince oranlama yapılmak suretiyle paylı mülkiyet şeklinde hüküm kurulmasının düşünülmesi, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken taşınmazın tümü yönünden karar verilmesi doğru değildir.
Kabul şekline göre de; dava tarihinde kayıt maliki ... olup, ... kayıt malikleri arasında yer almamaktadır. Bu nedenle davanın başlangıçta ...’ya yöneltilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Gerek olmadığı halde yargılama sırasında mahkemece davanın Cemal’e yöneltilmesi yerinde değildir. Bu bakımından Cemal’e karşı açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması doğu değildir.
Davalı ...’ın temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile usul ve kanuna aykırı olan yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 40,50 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine 31.05.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.