9. Ceza Dairesi 2013/16410 E. , 2014/6565 K.
"İçtihat Metni"Tebliğname No : 9 - 2012/320030
Mahkemesi : Çorlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 05.10.2011
Numarası : 2010/430 - 2011/795
Suç : Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Gerekçeli karar başlığında suç adının "başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması" yerine "iftira" olarak gösterilmesi mahallinde düzeltilebilir yazım hatası kabul edilmiştir.
İşlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını engellemek amacıyla başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma eyleminin TCK"nın 268. maddesinde düzenlenen "başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması" suçunu, suç soruşturma veya kovuşturması için düzenlenenler dışındaki diğer resmi belgelerin düzenlenmesi aşamasında görevlilere kimliği ile ilgili yalan beyanda bulunma eyleminin ise TCK"nın 206/1. maddesinde öngörülen "resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan" suçunu oluşturacağı;
Somut olayda;
Sanığın hakkındaki yakalama kararının infazını engellemek maksadıyla tedavi olmak için geldiği hastane polisine kendi kimlik bilgileri yerine Ç.. A.."ın kimlik bilgilerini vermesinden ibaret eyleminde hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını gerektirecek işlenmiş bir suç bulunmadığının anlaşılması karşısında fiilin TCK"nın 206/1. maddesinde öngörülen "resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan" suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 28.05.2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY:
Suç tarihinde geçirdiği trafik kazası sonucu tedavi amaçlı hastahaneye başvuran, Çorlu 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/34 Esas sayılı dosyasında yakalama kararı ile arandığından kendisini kardeşinin ismi ile tanıtan ancak kamu görevlileri tarafından tanınması ve şüpheli hareketleri nedeniyle yapılan araştırmada gerçek ismi tespit edilen, adli rapor ve yakalama tutanakları dahil tüm resmi belgeler sanığın gerçek ismi ile düzenlenen, başkasına ait kimlik bilgileri ile resmi bir belge düzenlenmeyen olayda; sanığın eyleminin TCK"nın 268. maddesinde düzenlenen başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçunu oluşturduğu, ortada kamu görevlileri yanıltılarak sahte olarak oluşturulan bir resmi belge bulunmadığından, TCK"nın 206. maddesinde yer alan resmi belge düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma suçunun oluşmadığı düşüncesiyle, sayın çoğunluğun hükmün bozulmasına ilişkin görüşlerine katılmıyorum.
Konuyu biraz daha açmak gerekirse TCK 268. maddedeki suçun oluştuğuna ilişkin gerekçelerim şunlardır:
-TCK"nın 268. maddesindeki suç iftira suçu olmayıp unsurları iftiradan ayrıca düzenlenmiş ayrı bir suç tipidir. Bu anlamda TCK"nın 268. madde metni ile madde gerekçesi arasında çelişki mevcuttur. Ancak suçun unsurlarının madde metnine göre belirlenmesi gerekir.
-Başkasına ait kimlik bilgilerini kullanma suçu iftira suçu olmadığı için sanığın sadece soruşturmadan kurtulmak maksadıyla başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanması değil aynı zamada kovuşturmadan kurtulmak maksadıyla başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanması da cezalandırılmaktadır. Madde metninde kulanılan ve soruşturmadan farklı bir kavram olan kovuşturma terimini gözardı etmek mümkün değildir.
-Başkasına ait kimlik bilgilerini kullanma suçu soyut tehlike suçu olduğundan suçun oluşması için kimlik bilgileri kullanılan mağdur hakkında dava açılması zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu zorunluluk olmadığından suç işlendikten sonra hakkında kamu davası açılan sanığın hakkında kovuşturma yapılmasını, kovuşturmanın devamını engellemek amacıyla -örneğin ifade vermekten kaçtığı için yakalama kararıyla aranmakta iken kamu görevlileri tarafından sorulduğunda- başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanması halinde de bu suç oluşmaktadır.
TCK"nın 206. maddesindeki suçun neden oluşmadığına ilişkin gerekçelerim ise şunlardır:
-Resmi belge düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma suçu bir evrakta sahtecilik suçu olup belge düzenlemeye yetkili memur yanıltılarak sahte bir resmi belge oluşturulmaktadır. Bu sahte belge düzenlenmeden maddedeki suçun oluşması mümkün değildir. Somut olayda da sanığın kardeşinin ismi ile hiçbir belge düzenlenmemiştir.
-Belge düzenlemeye yetkili memurun beyanı araştırma yükümlülüğü varsa ya da sanığın gerçek ismini biliyor ve bu nedenle içeriği itibariyle sahte belgeyi düzenlemesi mümkün değilse veyahut sanıktan şüphelendiği için araştırınca bir belge düzenlemeden sanığın gerçek kimliğini tespit etmişse resmi belge düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma suçu oluşmayacaktır.
Sonuç itibariyle yukarıda arz etmeye çalıştığım gerekçelerle sanığın eyleminin başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçunu oluşturduğu, yerel mahkemenin uygulamasının doğru olduğu, hükmün onanması gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun resmi belge düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma suçunun oluşacağına ilişkin görüşlerine katılmıyorum. 28.05.2014