22. Hukuk Dairesi 2017/24968 E. , 2019/20056 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ: ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının... 1.Asliye Hukuk İş Mahkemesinin 2012/59 esas sayılı dosyada alacak davası açtığını ve Mahkemece 4.750,00 TL’lik alacakla ilgili davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, mahkeme kararı ve bilirkişi raporuyla tespit edilen ve halen ödenmeyen iş bu alacağın faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, dava konusu alacakların zaman aşımına uğradığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında, işçilik alacaklarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.Zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, yasada öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur. Demek oluyor ki zamanaşımı, borcun doğumu ile ilgili olmayıp, istenmesini önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı, savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve yasal bir engel bulunmamaktadır.
Uygulama ve öğretide kıdem tazminatı ve ihbar tazminatına ilişkin davalar, hakkın doğumundan itibaren, eski mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 125. maddesi uyarınca on yıllık zamanaşımına tabi tutulmuştur. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren yeni 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 146. maddesinde de genel zamanaşımı 10 yıl olarak belirlenmiştir.
Bu noktada, zamanaşımı başlangıcına esas alınan kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı hakkının doğumu ise, işçi açısından hizmet aktinin feshedildiği tarihtir.
Zamanaşımı, harekete geçememek, istemde bulunamamak durumunda bulunan kimsenin aleyhine işlemez. Bir hakkın, bu bağlamda ödence isteminin doğmadığı bir tarihte, zamanaşımının başlatılması hakkın istenmesini ve elde edilmesini güçleştirir, hatta olanaksız kılar.İşveren ve işçi arasındaki hukuki ilişki iş sözleşmesine dayanmaktadır. İşçinin sözleşmeye aykırı şekilde işverene zarar vermesi halinde, işverenin zararının tazmini amacı ile açacağı dava da tazminat niteliğinde olduğundan on yıllık zaman aşımına tabidir.
4857 sayılı Kanundan daha önce yürürlükte bulunan mülga 1475 sayılı Yasada ücret alacaklarıyla ilgili olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanunun 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacakları ise 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 126/1 maddesi uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir. 01.06.2012 tarihinden sonra yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK.’un 147. maddesi ise ücret gibi dönemsel nitelikte ödenen alacakların beş yıllık zamanaşımına tabi olacağını belirtmiştir.Kanundaki zamanaşımı süreleri, 6098 sayılı TBK 148. maddesi gereğince tarafların iradeleri ile değiştirilemez.İş sözleşmesi devam ederken kullanılması gereken ve iş sözleşmesinin feshi ile alacak niteliği doğan yıllık izin ücreti alacağının zamanaşımı süresinin fesih tarihinden başlatılması gerekir (HGK. 05.07.2000 gün ve 2000/9-1079 E, 2000/1103 K).Sözleşmeden doğan alacaklarda, zamanaşımı alacağın muaccel olduğu tarihten başlar. (TBK. m. 149(818.BK.128). Türk Borçlar Kanununun 117 inci maddesi uyarınca, borcun muaccel olması, ifa zamanının gelmiş olmasını ifade eder. Borcun ifası henüz istenemiyorsa muaccel bir borçtan da söz edilemez.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 151 inci maddesinde zamanaşımının nasıl hesaplanacağı belirtilmiştir. Bu maddenin birinci fıkrası, zamanaşımının alacağın muaccel olduğu anda başlayacağı kuralını getirmiştir(818 sayılı BK.128). Aynı yönde düzenleme 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 151. maddesinde yer almaktadır.5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7 nci maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447 inci maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı yasanın 316 ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir.Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def"i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde 319 uncu madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı definin iler sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir.Medeni usul hukukunda maddi hukuk açısından, davanın açılması ile doğan en önemli sonuçlardan biri zamanasımının kesilmesidir (BK.md.154/1). Zamanaşımının kesilmesi için, bir hakkın dava ikamesi yoluyla mahkeme önüne getirilmesi yeterlidir. Bu şekilde dava açılmasıyla kesilmiş olan zamanaşımı (BK.md.154/1) dava süresince tarafların yargılama ile ilgili olarak yapmış oldukları her işlemden ve hakimin her emir ve kararından sonra yeniden işlemeye başlamaktadır.Hukuk Muhakemeleri Kanununn 150/7 nci maddesi; "Hangi sebeple olursa olsun açılmamış sayılan davadaki talep dahi vaki olmamış sayılır." hükmü uyarınca, Mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi üzerine dava ikamesi ile kesilen zamanaşımı süresi de tekrar işlemeye başlayacaktır.Davanın açılmamış sayılması kararı temyizi kabil niteliktedir. Ancak, derdestlik yönünden kararının temyiz edilmeyerek veya temyiz aşamasından geçerek kesinleşmesini aramaya gerek yoktur. Burada davaların takipsiz bırakılmasını önlemek amacı güdülmüştür. Bu itibarla, davanın taraflarca takip edilmemesi sebebiyle dosyanın işlemden kaldırılması tarihinden itibaren 3 ay içinde dava yenilenmediği takdirde davanın açılmamış sayılmasına ilişkin oluşan tüm yasal hüküm ve sonuçlar başkaca bir işleme bağlı olmadan doğrudan doğruya yürürlük kazanır. Derdestlik, dosyanın işlemden kaldırılması tarihinden 3 aylık süre ile sınırlı olmalıdır. Bu süre hak düşürücü niteliktedir. Ancak bu hükümler davanın açılmamış sayılmasını gerektiren şartların salt doğumu ile kendiliğinden ortadan kalkar ve derdest olmaktan çıkar. Zamanaşımını kesme etkisi dahi sona erer. (Hukuk Genel Kurulu"nun 18.09.1996 tarih E:1996/19-461 - K:1996/607 sayılı kararı). Somut olayda davacının ilk olarak... 1. Asliye Hukuk İş Mahkemesinin 2010/334 Esas- 2010/1044 Karar sayılı dosyasında TİS’ten kaynaklanan bir kısım alacaklarını talep ettiği ve verilen kabul kararının Yargıtay 9.Hukuk Dairesince yapılan temyiz incelemesi sonucu eksik inceleme nedeni ile bozulduğu, bozma sonrası yapılan yargılama sonucu verilen kararın dava tarihinden sonraki taleplerin hüküm altına alınmasının hatalı olduğu gerekçesi ile 2. kez bozulduğu, en son bozma sonrasında da davacının 4.750 TL’ lik alacağı yönünden ... 1.Asliye Hukuk İş Mahkemesinin 2012/59 Esas sayılı dosyası ile davacı ve vekilinin davayı takip etmediği ve davanın işlemden kaldırıldığı tarihten itibaren üç aylık yasal süre içinde yenilenmediğinin anlaşıldığı gerekçesi ile davacı taraf açısından H.M.K."nun 150. Maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği ve kararın Dairemizin 2013/5728 Esas sayılı ilamı ile onandığı görülmüştür. Mahkemece davalı taraf zamanaşımı itirazında bulunmuşsa da dava konusu alacakların 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, bu alacaklarla ilgili ilk davanın 26.10.2010 tarihinde açıldığı ve zamanaşımının bu tarihte kesildiği, mahkemece 2012 /59 Esas sayılı dosyada verilen son karar tarihinin ise 15.01.2013 olduğu dolayısıyla bu tarihten itibaren 5 yıllık zamanaşımı süresinin yeniden işlemeye başlayacağı, mevcut davanın 12.06.2015 tarihinde açıldığı gözetildiğinde davanın zamanaşımı süresi dolmadan açıldığının kabulünün gerektiği belirtilmiştir. İlke kararında belirtildiği üzere açılmamış sayılmasına karar verilen davada maddi ve usul hukukuna dair tüm sonuçlar ortadan kalkacağından zamanaşımı süresi de işlemeye devam edecektir. Bu nedenle bu dava tarihinden geriye doğru 12.06.2015 tarihi öncesi alacağın zamanaşımına uğradığı kabul edilerek hüküm kurulması gerekirken yazılı gerekçeyle davalının süresinde yaptığı zamanaşımı itirazının dikkate alınmaması hatalıdır.Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının isteği halinde ilgilisine iadesine, 04.11.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.