(Kapatılan) 6. Hukuk Dairesi 2015/10858 E. , 2016/7009 K.
"İçtihat Metni"
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı maddi ve manevi tazminat davasına dair karar davacı ve davalı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, kira sözleşmesinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 8.120,00 TL kazanç kaybı bedelinin tahsiline, sair taleplerin reddine karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde; kiralanan dükkanın kiraya verenin kusuru ile belediye tarafından mühürlendiğini ve yıkıldığını bu nedenle zarara uğradığını belirterek yoksun kaldığı kazanç kaybı, kiralananda kalan ve teslim edilmeyen menkul eşya bedeli, kiralanan taşınmaza yapılan faydalı imalat bedeli olmak üzere fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 14.645,00 TL maddi tazminatın tazmini ile yaşadığı üzüntü nedeniyle 10.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini istemiş, 17/06/2015 tarihli dilekçesi ile maddi tazminat bedelini 17.140,00 TL olarak ıslah etmiştir. Davalı vekili; davanın reddini savunmuştur.
1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davalı vekilinin yoksun kalınan kazanç kaybına yönelik temyiz itirazlarına gelince; Dava tarihinde yürürlükte bulunan TBK.nun 112. (818 sayılı Borçlar Yasasının 96.) maddesine göre alacaklının, borçludan borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle tazminat isteyebilmesi için, bu yüzden bir zarara uğramış olması gerekir. Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir.
Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla, müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır. Kâr kaybı, kardan mahrum kalma karşılığı meydana gelen zarardır. Genelde sözleşmeyi kusuruyla fesheden taraftan istenir. Aslında kâr kaybı açısından kârdan yoksun kalan tarafın malvarlığında kusurlu fesihten önce ve sonra bir değişiklik yoktur. Burada kârdan yoksun kalan kusurlu fesih yüzünden mal varlığında ileride meydana gelecek çoğalmadan mahrum kalır. Kâr kaybı zararının müspet zarar kapsamında bulunduğu şüphesizdir. Ancak mahkemece kâr kaybı hesabı yapılırken davacı kiracının dava konusu kiralanan ile aynı vasıf ve özelliklere sahip başka bir taşınmazı aynı şartlarda ne kadar sürede kiralayabileceği bilirkişi aracılığıyla tespit edilerek bu süre ile sınırlı olarak kâr kaybı alacağına hükmedilmesi gerekir. ./..
Somut olayda; Dava konusu dükkanın kuaför işi için sözlü kira sözleşmesi ile davacı tarafından kiralandığı ve taşınmazın 28/07/2010 tarihinde davalı tarafından satın alındığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Dava konusu dükkan, tehlikeli yapı arz etmesi nedeniyle belediyece yıkımına karar verilmiş ve yapı 08/05/2012 tarihinde mühürlenmiş , 05/07/2012 tarihinde de yıkılmıştır. Kiraya verenin kiralananın süre bitiminden önce yıkılmasına sebep olan davranışları sözleşmenin ihlali niteliğindedir. Bu durumda davalı kiraya verenin tazminat sorumluluğu bulunmaktadır. Ancak TBK’nun 114/2 maddesi uyarınca haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hallerinde de uygulanacaktır. Bu nedenle davalının kira sözleşmesine aykırı davranmasıyla oluşan sorumlulukta tazminattan indirim yapılmasını düzenleyen TBK’nun 52.maddesinin uygulanması gerekir. Bu kapsamda davacı kiracı da taşınmazın mühürlendiği 08/05/2012 tarihini müteakip kiracı olarak faaliyetini yürütebileceği yeni bir taşınmaz bulma konusunda gerekli çabayı göstermek zorundadır. Bunun bir sonucu olarak davacının aynı şart ve koşullarda kiracı olarak faaliyetini yürütebileceği aynı nitelikli başka bir taşınmazı hangi sürede yeniden kiralayabileceği sürenin belirlenmesi, davalı kiraya verenin de bu süreye ilişkin kazanç kaybından sorumlu tutulması gerekirken yazılı şekilde bu süre belirlenmeden davacı kiracının yeni kiraladığı yerde işe başlama tarihine göre kazanç kaybının hesaplanması doğru değildir.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 28/11/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.