Abaküs Yazılım
4. Daire
Esas No: 2020/1202
Karar No: 2022/4017
Karar Tarihi: 14.06.2022

Danıştay 4. Daire 2020/1202 Esas 2022/4017 Karar Sayılı İlamı

Danıştay 4. Daire Başkanlığı         2020/1202 E.  ,  2022/4017 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    DÖRDÜNCÜ DAİRE
    Esas No : 2020/1202
    Karar No : 2022/4017

    TEMYİZ EDEN TARAFLAR : 1- ...Vergi Dairesi Başkanlığı
    (...Vergi Dairesi Müdürlüğü)
    VEKİLİ : Av....

    2- ...
    VEKİLİ : Av. ...

    İSTEMİN KONUSU : ...Bölge İdare Mahkemesi .... Vergi Dava Dairesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan hüküm fıkralarının bozulması istenilmektedir.
    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: ...Otomotiv İnş. Tur. Teks. İth. Şİhr. San. Ve Tic. Ltd. Şti.'nin vergi borçları sebebiyle davacının ..., ..., ...plakalı araçlarına uygulanan haciz işlemlerinin iptali istenilmiştir.
    İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: .... Vergi Mahkemesince verilen ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararda; dava konusu haczin dayanağı olan davacı adına şirket ortağı sıfatıyla düzenlenen ödeme emirlerinin 01/11/2013 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, buna karşın şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin 25/08/2015 ve 14/05/2013 tarihlerinde tebliğ edildiği, ayrıca şirket hakkında mal varlığı araştırmalarının 13/11/2012 tarihinde yapıldığı ve vergi borcunun şirketten tahsil edilemeyeceğinin 28/12/2012 tarihinde tespit edildiği, 6183 sayılı Yasa'da öngörülen takip safhalarına uyulmayarak sürecin tersten yürütüldüğü, önce asıl borçlu şirket adına ödeme emri düzenlenip tebliğ edilmesi, borcun ödenmemesi halinde de mal varlığı araştırmalarına geçilmesi gerekirken, önce mal varlığı araştırmasına başlandığı, sonra şirket adına ödeme emri düzenlenerek tebliğ edildiği, şirket ortağı sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emri şirket adına düzenlenip tebliğ edilen ödeme emrinden daha önce tebliğ edildiği görüldüğünden dava konusu hacizlerde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; dava konusu haciz işlemlerinin davacı adına şirket ortağı sıfatıyla düzenlenen ...tarih ve ...sayılı, ...tarih ve ...sayılı ödeme emirleri içeriği borçlara isabet eden kısmı yönünden; söz konusu ödeme emirleri içeriği borçların asıl borçlu şirketin 2008/4-6, 7-9, 10-12 dönemleri ile 2009, 2010, 2011, 2012 yıllarının muhtelif dönemlerine ilişkin beyan üzerine tahakkuk eden borçlarından kaynaklanıp vade tarihlerinin 2008, 2009, 2010, 2011, 2012 olduğu, asıl borçlu şirketteki hisselerini 24/04/2012 tarihinde devrederek ortaklıktan ayrılan davacının söz konusu borçların doğduğu ve ödenmesi gerektiği dönemlerde şirket ortağı olup, adına düzenlenen ödeme emirlerinin 01/11/2013 tarihinde usule uygun şekilde tebliğ edilmesi karşısında, dava konusu haciz işlemlerinin bu ödeme emirleri içeriği borçlara isabet eden kısmında hukuka aykırılık, dava konusu haciz işlemlerinin davacı adına şirket ortağı sıfatıyla düzenlenen 18/09/2013 tarih ve 6 sayılı ödeme emri içeriği borca isabet eden kısmı yönünden; söz konusu ödeme emri içeriği borcun asıl borçlu şirketin 2008 yılına ilişkin ihbarname üzerine tahakkuk eden özel usulsüzlük cezasından kaynaklanıp vade tarihinin 2009 yılı olduğu, asıl borçlu şirketteki hisselerini 24/04/2012 tarihinde devrederek ortaklıktan ayrılan davacının söz konusu borcun doğduğu ve ödenmesi gerektiği dönemlerde şirket ortağı olup, adına düzenlenen ödeme emrinin 01/11/2013 tarihinde usule uygun şekilde tebliğ edilmesi karşısında, dava konusu haciz işlemlerinin bu ödeme emri içeriği borca isabet eden kısmında hukuka aykırılık, dava konusu haciz işlemlerinin davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen 18/09/2013 tarih ve ...sayılı ödeme emirleri içeriği borçlara isabet eden kısmı yönünden; dosya kapsamındaki bilgi-belgeler ile Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi örneklerinin incelenmesinden, davacının asıl borçlu ...Otomotiv İnş. Tur. Teks. İth. İhr. San. Ltd. Şti.'nde hiçbir zaman kanuni temsilcilik sıfatının bulunmadığı anlaşıldığından, dava konusu haciz işlemlerinin kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen söz konusu ödeme emirleri içeriği borçlara isabet eden kısmında bu gerekçeyle hukuka uyarlık, dava konusu haciz işlemlerinin davacı adına şirket ortağı sıfatıyla düzenlenen ...tarih ve ...sayılı ödeme emri içeriği borçlara isabet eden kısmı yönünden; söz konusu ödeme emri içeriği borçların asıl borçlu şirketin 2012/1-12 dönemine ilişkin beyan üzerine tahakkuk eden damga vergisi borçlarından kaynaklanıp vade tarihlerinin 30/04/2013 olduğu görüldüğünden, asıl borçlu şirketteki hisselerini 24/04/2012 tarihinde devrederek ortaklıktan ayrılan davacının söz konusu borçların doğduğu ve ödenmesi gerektiği dönemlerde şirket ortağı olmadığı sonucuna varılmakla, dava konusu haciz işleminin bu ödeme emri içeriği borçlara isabet eden kısmında bu gerekçeyle hukuka uyarlık, dava konusu haciz işlemlerinin davacı adına şirket ortağı sıfatıyla düzenlenen ...tarih ve ...ila ...ila ...sayılı, ...tarih ve ...ila ...ila ...ila ...sayılı ödeme emirleri içeriği borçlara isabet eden kısmı yönünden davacının, şirketin kuruluşundan itibaren ortak olduğu, 03/05/2012 tarih ve 8060 sayılı Ticaret Sicili Gazetesi'nde yapılan ilana göre Bakırköy 15. Noterliği nezdinde düzenlenen 24/04/2012 tarih ve 14940 sayılı devir sözleşmesi ile şirketteki hisselerini devrederek ortaklıktan ayrıldığının görüldüğü, bu durumda, söz konusu ödeme emirleri içeriği borçların ilgili olduğu 2003, 2004, 2005, 2006, 2007, 2008/1-3, 2008/5 dönemleri itibariyle 6183 sayılı Kanun'un 35. maddesinde ortaklar için öngörülen sorumluk, ortaklık sıfatına ve payına bağlı bir sorumluluk olduğundan ve söz konusu kamu alacağının ortaklık payını devreden ve şirketle ilgisi kalmayan davacıdan takibi mümkün olmayacağından, dava konusu haciz işleminin bu ödeme emirleri içeriği borçlara isabet eden kısmında bu gerekçeyle hukuka uyarlık bulunmadığı belirtilerek davalı idare istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, kısmen belirtilen gerekçeler ile reddine, davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.
    TEMYİZ EDEN DAVACININ İDDİALARI : Davacı vekili tarafından, Limited Şirket borçlarından ötürü şirket ortaklarına yapılacak yasal takipler için usul 6183 sayılı kanunun 35. maddesinde düzenlendiği, bu madde kapsamında idare tarafından yapılacak yasal takiplerde öncelikle söz konusu borcun şirket adına tahsil edilemeyeceğinin tespiti yasal işlem silsilesine uyularak tespit edilmesi gerektiği, davaya konu olayda ise davalı idare tarafından bu kuralların hiç birisine uyulmadığı aksine, yerel mahkeme kararında da belirtildiği üzere önce müvekkile tebligat çıkarıldığı daha sonra şirketin mal varlığına gidildiği, bu sebeple tamamı hukuka aykırı olarak yapılan işlemlerin iptali, Vergi Dava Dairesi kararının aleyhe olan hükümlerinin bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
    TEMYİZ EDEN DAVALININ İDDİALARI : Davalı idare vekili tarafından, davacıya dava konusu haczin dayanağı olan ödeme emirleri davalı idare tarafından tebliğ edildiği ve kesinleştiği, dava konusu araç haczinden evvel asıl amme borçlusu şirketten amme alacağının tahsil edilemeyeceğinin anlaşıldığı, vergi borç ve cezalarının şirketten tahsil edilmesinin imkânsız olduğunun anlaşılması üzerine de şirketin kanuni temsilcisi olan davacı adına ödeme emirleri tanzim edilmiş ve usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, bu sebeple yapılan işlemlerin hukuka uygun olduğu Vergi Dava Dairesi kararının aleyhe olan hükümlerinin bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
    DAVACININ SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.
    DAVALININ SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.
    TETKİK HÂKİMİ : ...
    DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    İNCELEME VE GEREKÇE :
    Davacının temyiz istemi yönünden;
    6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un ''limited şirketlerin amme borçları'' başlıklı 35. maddesinde, limited şirket ortaklarının, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları; ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahısların devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu olacakları; amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahısların, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu olacakları düzenlemelerine yer verilmiştir.
    Dosyanın incelenmesinden; ...Otomotiv İnş. Tur. Teks. İth. İhr. San. Ve Tic. Ltd. Şti.'den tahsil edilemeyen kamu alacağının tahsili için ortak sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinin davacıya tebliğ edildiği, söz konusu ödeme emirlerinin dava konusu edilmediği, vergi borçlarının ödenmemesi üzerine dava konusu haciz işlemlerinin tesis edildiği anlaşılmaktadır.
    Haciz işlemine karşı açılan bu davada, mahkemece, davacının ortak olarak sorumlu olduğu dönemlerden bahsedilerek bir karar verilmiştir. Ancak bu husus kamu alacağının gerçek sorumlu olan şirketten tahsil edilememesi üzerine şirketin kanuni temsilci ya da ortaklarından aynı kamu alacağının tahsili amacıyla adlarına düzenlenecek bu ödeme emirlerine dava açılması durumunda incelenecek bir husustur. Nitekim bu amaçla davacı adına ortak sıfatıyla düzenlenen ödeme emirleri kendisine tebliğ edilmiş, bunlara karşı dava açılmadığı ve vergi borcu süresinde ödenmediğinden amme alacağının kesinleştiği anlaşılmaktadır. Haciz ise bu safhadan sonra uygulanan bir işlemdir. Dolayısıyla dava konusu haciz işleminin dayanağı ödeme emirlerinin davacıya tebliğ edildiği, söz konusu ödeme emirlerinin dava konusu edilmediği, devam eden süreçte ise bir sonraki haciz safhasına geçilmesini engelleyecek herhangi bir hukuki durumun doğmadığının anlaşılması karşısında dava konusu haciz işleminin sonucu itibarıyla hukuka aykırılık bulunmamıştır.
    Davalı idarenin kararın dava konusu haciz işlemlerinin davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen ...tarih ve ...sayılı ödeme emirleri içeriği borçlara isabet eden kısmına yönelik hüküm fıkrasının bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemiştir.
    Davalı idarenin kararın kalan kısımlarına ilişkin temyiz istemine gelince;
    6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun'un "Limited şirket ortakları, şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar" şeklindeki 35. maddesinde yer alan "şirketten tahsil imkanı bulunmayan" ibaresi, 06/06/2008 tarihli ve 26898 (Mükerrer) sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5766 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 3. maddesi ile "şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan" şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki iki fıkra eklenmiştir.
    "Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.
    Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur."
    213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 8. maddesinin üçüncü fıkrasında vergi kanunlarıyla kabul edilen haller müstesna olmak üzere mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna müteallik özel mukavelelerin vergi dairelerini bağlamayacağı hükme bağlanmıştır.
    5766 sayılı Kanun ile 6183 sayılı Kanun'da yapılan ve vergi borcundan sorumlu tutulan şahıslar hakkında önceden varolmayan birtakım yeni sorumluluk yolları ve yeni sorumluluk kriterleri getiren değişikliklerin, henüz tahsil edilmeyen amme alacakları için de geriye yürütülerek söz konusu alacakların tahsiline ilişkin yapılacak işlemlere uygulanması mümkün olmadığından uyuşmazlığın, davacının sorumlu tutulduğu vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği 2003, 2004, 2005, 2006, 2007, 2008 yıllarında yürürlükte bulunan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun'un 35. maddesi uyarınca çözümlenmesi gerekmektedir.
    6183 sayılı Kanun'un söz konusu 35. maddesinde, limited şirket ortaklarının, şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu oldukları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları ifade edilmiştir.
    Bu düzenlemenin değerlendirilmesinden, şirket ortaklığından ayrılmış olsa da, ödeme emri ile takip edilen kamu alacaklarının doğduğu dönemde şirket ortağı olan kişilerin bu borcun ödenmemesinden sadece ortak olduğu dönemlerle ve hissesi oranıyla sınırlı olarak sorumlu olacağı sonucuna ulaşılmaktadır. Ortaklık payının kısmen veya tamamen üçüncü kişiye devrine ilişkin sözleşmeler, ortak olunan dönemler bakımından şirket ortağının kamu alacaklarından sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır.
    Bu nedenle hisse devriyle birlikte kamu alacağından kaynaklanan sorumluluğun kalkacağı gerekçesiyle dava konusu ödeme emirlerinin iptaline karar veren Vergi Dava Dairesi kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
    Öte yandan, hisse devri ile limited şirket ortaklığından ayrılmanın hukuki sonuçlarından birisi ortağın sorumluluğunun sona ermesidir. Bir ortağın şirketten ayrılmasının hukuken kesinleşmesi halinde ayrılan ortağın, şirketin bu tarihten sonra doğan kamu borçlarından sorumluluğu sona erer. Bu nedenle ayrılma tarihi önem taşımaktadır.
    Hisse devriyle ortaklıktan ayrılmanın tescil ve ilanı kurucu bir etkiye sahip olmayıp açıklayıcı niteliktedir.
    Kamu idarelerince yapılan takipler açısından, idarenin tescil ve ilan edilmediği için ortaklıktan ayrılmanın kendisine karşı ileri sürülemeyeceğini iddia etmesi mümkün değildir.
    Doktrinde de tescil ve ilanı zorunlu iken tescil ve ilanı yapılmayan hususların aksi ispat edilmedikçe üçüncü kişiler tarafından bilinmediğinin varsayılması prensibinin, iradi işlemler bakımından önem arz ettiği; haksız fiil ve yasadan doğan borçlar bakımından önem taşımadığı ifade edilmektedir. (Poroy, Tekinalp, Çamoğlu 2019, Ortaklıklar Hukuku Cilt I, S. 458)
    Öte yandan, A Seri, 1 Sıra No.lu Tahsilat Genel Tebliği'nin "Limited Şirketlerin Amme Borçları" başlıklı bölümünde, 6762 sayılı Kanun'un 520. maddesi hükmüne göre ortaklık payının devrinin; tescil ve ilan edilmese de noter tasdikli devir sözleşmesi, ortakların devir işlemine muvafakatı ve devrin pay defterine işlenmesi ile hükmün ifade edeceği belirtildikten sonra ortaklık payının devredildiği tarih olarak, şirket sözleşmesinde ortaklık payının devri için ortaklar genel kurulu onayının aranmadığı durumlarda noter tasdikli devir sözleşmesi tarihinin esas alınması gerektiği düzenlenmiştir.
    Dolayısıyla, davacının 24/04/2012 tarihli hisse devir sözleşmesi ile şirketten ayrılarak şirket borçlarından sorumluluğunun sona erdiği, sorumlu olduğu döneme göre sermaye miktarı veya sermaye hissesi gözönünde bulundurularak takip edilip edilmediği, amme alacağının asıl borçlu şirketin malvarlığından tahsili yoluna gidilip gidilmediği ve zamanaşımına uğrayıp uğramadığı hususları da değerlendirilerek yeniden karar verilmesi gerekmektedir.

    KARAR SONUCU :
    Açıklanan nedenlerle;
    1. Davacının temyiz isteminin yukarıda açıklanan gerekçe ile reddine, davalı idarenin temyiz isteminin kısmen reddine, kısmen kabulüne,
    2. Temyize konu ...Bölge İdare Mahkemesi .... Vergi Dava Dairesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının, dava konusu haciz işlemlerinin davacı adına şirket ortağı sıfatıyla düzenlenen ...tarih ve ...sayılı, ...tarih ve ..., ...sayılı, ...tarih ve ..., ...sayılı ödeme emirleri içeriği borçlara ilişkin kısmının ONANMASINA,
    3. Anılan Vergi Dava Dairesi kararının dava konusu haciz işlemlerinin davacı adına şirket ortağı sıfatıyla düzenlenen ödeme emirlerinin geri kalan kısmının BOZULMASINA,
    4. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 14/06/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi