9. Ceza Dairesi 2014/830 E. , 2014/6444 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : İftira
Hüküm : TCK"nın 267/1, 53. maddeleri uyarınca mahkumiyet
Dosya incelenerek gereği düşünldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 26.05.2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY:
Suç tarihinde gelen ihbar üzerine evinde yapılan aramada 10 kg hint keneviri bitkisi ele geçirilen sanığın, kolluk ifadesinde: "Evinde bulunan esrar maddesinin kendisine ait olmadığını, kapısının açık olması nedeniyle biri veya birilerinin bu maddeyi evine koymuş olabileceklerine" dair savunmada bulunması, savcılıkta sanık sıfatıyla verdiği ifadesinde ise yine evinde ele geçirilen uyuşturucu maddenin kendisine ait olmadığını, kapının açık olmasından faydalanan birisinin uyuşturucuyu eve saklayıp sonrada ihbarda bulunarak kendisine tuzak kurmuş olabileceğini ileri sürerek "Bu konuda Veysi Mart isimli şahıstan şüpheleniyorum." diye beyanda bulunması nedeniyle sanık hakkında iftira suçundan açılan kamu davasında, yerel mahkeme hükmünün suçun unsurlarının oluşmaması nedeniyle bozulması kanaatiyle, sayın çoğunluğun hükmün onanmasına ilişkin görüşlerine katılmıyorum.
Şöyle ki; iftira suçu şekli bir suç değildir. Sanıkta hukuka aykırı fiil isnat ettiği mağdur hakkında soruşturma veya kovuşturma başlatılmasını sağlama amacının varlığı gerekli ve zorunludur. Somut olayda sanık kolluk ifadesinde uyuşturucuyu evine başkalarının koymuş olabileceğini söylediği halde savcılıktaki ifadesinde müştekinin ismini vererek ve onunla aralarında husumet bulunmadığı halde husumetin olduğunu iddia ederek savunmasını desteklemeye çalışmıştır. Oysa yargılama aşamasındaki savunmasında müşteki ile ilgili şüphelerinin kalmadığını, uyuşturucu maddeyi müştekinin evine koyduğunu düşünmediğini, uyuşturucu maddeyi evine başkalarının koymuş olabileceğini söyleyerek inkara yönelik savunmasını devam ettirmiştir.
Ceza Muhakemesi Hukukumuzda sanığın doğru söyleme, suçu kabul etme yükümlülüğü yoktur. Sadece CMK"nın 147. maddesine göre şüpheli veya sanık kimliğine ilişkin soruları doğru olarak cevaplandırmakla yükümlüdür. Atılı suçu inkar sanığa ait bir hak olup, suçunu inkar eden sanığa takdiri indirim uygulamayan mahkeme kararlarının bozulmasına dair Yargıtay içtihatları mevcuttur. Teoride "nemo tenatur" olarak isimlendirilen bu genel ilke Anayasamızın 38. maddesinin 5. fıkrasında "Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz." cümlesiyle ifade edilmiştir. İşte sanığın savcılık ifadesinde evinde bulunan uyuşturucunun başkaları tarafından konmuş olabileceği, bu konuda müştekiden şüphelendiğine dair savunması, suçu inkara yönelik inandırıcı olmayan bir savunma olup savunma hakkı kapsamında değerlendirilmelidir. Nitekim yerel mahkemede bu savunmayı inandırıcı bulmamış ve sanığın uyuşturucu ticaretinden mahkumiyetine karar vermiştir.
Sonuç itibariyle sanığın bir suç soruşturması sırasında evinde bulunan uyuşturucunun başka bir kişi tarafından konulmuş olabileceğine, bu konuda müştekiden şüphelendiğine dair savunmasında suçsuz olduğunu bildiği bir kimseye suç yükleme kastıyla yapılmış bir ihbar veya şikayet bulunmadığından, şüpheleniyorum ifadesi kesin bir yargı içermeyip savunma hakkı kapsamında kaldığından ve benzer olaylarda eylemi savunma hakkı kapsamında değerlendiren Yüksek 4. Ceza Dairesi içtihatları doğrultusunda manevi unsuru oluşmayan suçtan sanığın beraatine karar verilmesi gerektiğinden; hükmün bozulması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun hükmün onanmasına ilişkin görüşlerine katılmıyorum. 26.05.2014