Taraflar arasındaki “iş kazasının tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 6. İş Mahkemesi"nin davanın reddine dair verilen 28.12.2011 gün ve 2009/519 E., 2011/985 K. sayılı kararının incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesi"nin 05.03.2012 gün ve 2012/4472-3854 sayılı ilamı ile;
(...Dairemizin, 01.06.2009 tarihli bozma ilamında, “Davacı, davalı işyerinde 2003 yılında çalışırken 6 m. uzunluğunda, 3 m. genişliğinde ve 6 mm. kalınlığında sacı kesmek için arkadaşları ile birlikte giyotine verirken, arkadaşının elinden kayan sacın tüm ağırlığının (1 ton kadar) kendi elinde kalması sonucu düşerek belinden rahatsızlandığını ve işyeri doktorunun tedavi önerisini yerine getirmesine rağmen, ağrıları devam edince, hastaneye gittiğini ve burada 2004/9. ayına kadar tedavi gördüğünü ifade etmiştir. Davacı, aynı zamanda Kurum müfettişlerine verdiği ifadesinde, engelli olması nedeniyle raporunun olduğundan bahsetmiştir.
506 sayılı Yasanın 11/A-a maddesine göre, sigortalının işyerinde bulunduğu sırada meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan “bedence veya ruhça” arızaya uğratan olay, iş kazasıdır.
Mahkemece, davacının, gerek, mahkemedeki, gerekse Kurum müfettişlerine verdiği ifadesinde geçen, kaza sonucu tedavisine ilişkin tedavi evrakları, engelli olduğuna ve nasıl bir işte çalışması gerektiğine dair doktor raporu da celp edilerek ve dosyada mevcut muhtelif zamanlarda düzenlenmiş sağlık kurulu raporları birlikte değerlendirildiğinde, sigortalıda oluşan araz ile, iş kazası arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığı, konusunda uzman bilirkişilerden alınacak rapor ile, belirlendikten sonra, talep hakkında karar verilmesi gerekir.” Gerekçesi ile, mahkemenin 26.12.2007 tarihli kararının bozulmasına karar verilmiş; mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada, davacının tedavi evrakları celbedilmiş, Adli Tıp Kurumundan alınan rapor ile, olay tarihine ilişkin tıbbi belge ve grafiye rastlanamadığından, görüş düzenlenemeyeceği belirtilmiş, mahkemece, bu rapora dayanarak davanın reddine karar verilmiştir.
Oysa ki, müfettiş raporunda, ifadesine başvurulan ve duruşmada dinlenen bir kısım tanık beyanlarından ve dosyada mevcut sağlık kurulu raporlarından, bir olay olduğu belirgin ise de; kazalının müfettişe verdiği ifadesinde, engelli olarak iş başı yaptığı belirtildiğinden, bu engellinin sözü edilen kaza nedeniyle oluşan engel mi, öncesinde varolan bir engelin mi olduğu açıklattırılarak, mevcut rapor ve belgeler ile, ifadeler de gözetilerek, üniversitelerin tıp fakültelerinin konuya ilişkin ana bilim dalı öğretim üyelerinden seçilecek bilirkişi kurulundan, raporlarda sözü edilen arazların, ifadelerde belirtilen olay sonucu olup olmadığına ilişkin rapor alınarak sonucuna göre karar verilmelidir.
Açıklanan maddî ve hukukî olgular gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...)
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, 506 sayılı yasanın 11/A md.sine dayalı iş kazasının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı yan, davalı işyerinde 2003 yılında çalışırken 6 m uzunluğunda, 3 m genişliğinde ve 6 mm kalınlığında sacı kesmek için arkadaşları ile birlikte giyotine verirken, arkadaşının elinden kayan sacın tüm ağırlığının (1 ton kadar) kendi elinde kalması sonucu düşerek belinden rahatsızlandığını ve işyeri doktorunun tedavi önerisini yerine getirmesine rağmen, ağrıları devam edince, hastaneye gittiğini ve burada 2004/9. ayına kadar tedavi gördüğünü ileri sürerek, iş kazasının tespitini istemiştir.
Davalı işveren, davacının iş kazası geçirmediğini bildirerek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece son olarak, kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Daire"ce yukarıya metni alınan gerekçe ile bozulmuştur. Mahkeme önceki kararda direnmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece iş kazasının tespiti yönünden eksik araştırmaya dayalı hüküm kurulup kurulmadığı, buna göre bozma ilamında değinilen araştırmanın yapılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Dosya içeriğinden, davacı hakkında bir çok sağlık kurulu raporu alındığı görülmektedir. Buna göre; İzmir Büyükşehir Belediyesi Eşrefpaşa Hastanesi tarafından düzenlenen 13.08.2002 tarihli sağlık kurulu raporunda davacı için ; “KBB’ da sağda iletim tipi işitme kaybı olduğu, görev yapabileceği…” tanısının konulduğu, başkaca bir rahatsızlığın bildirilmediği; davacının iş kazası olarak tespitini istediği olayın 23.09.2003 günü meydana geldiği; daha sonra davacı hakkında düzenlenen 11.10.2004 tarihli raporda; “…Genel cerrahi: Geçirilmiş bel travması tanımlıyor. Sağ alt ekstremitede hareket kısıtlılığı var. Hiatus hernisi (küçük) var… Ortopedi ve travmatoloji: Lomber vertebra grf normal. Ancak hasta lumbalji tarifliyor ve tek taraflı koltuk derneği kullanıyor…” denildiği; 31.08.2005 tarihli Tepecik Eğitim Hastanesi Sağlık Kurulu Raporunda ; “….Geçirilmiş bel travması sağ alt ekstremitede hareket kısıtlılığı(bastonla yürüyor)-Hiatus Hernisi…” tanısının bildirildiği; 15.09.2005 tarihli aynı hastane tarafından düzenlenen raporda da benzer tanılar konulduğu; 27.12.2006 tarihli İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi raporunda ise; “…Ortopedi ve Travmatoloji: Hastada maluliyeti etkileyecek ortopedik bir patoloji yoktur. Ancak hasta daha önce geçirmiş olduğu travmaya bağlı koltuk değneği kullanmaktadır. Vertebradan koltuk değneği kullanmasına bağlı sağa deviasyon mevcuttur…. Teşhis Hipertansiyon Bilateral mixt tip işitme kaybı servikal diskopati. Karar: Maluliyet isteminin kurumunca değerlendirilmesi uygundur.” tanısını içeren raporlar bulunduğu anlaşılmaktadır.
Öte yandan, davacı tanığı olarak dinlenilen M. Ç. ; 2002-2004 yılları arasında davalı ........ elektrikte sac doğrultma işinde çalıştığını, davacının da bu işyerinde o dönemde çalıştığını, davacının çalıştığı dönemde bir iş kazası geçirdiğini, işyerinde giotin denilen ve sacları kesmekte kullanılan makasta 6 milim kalınlığında sacları kestiklerini, bu sacların kalorifer kazanı yapımında kullanıldığını, kesim gerçekleşirken 2 metre genişliğinde sacın kazanın arkasında kaldığını, tutmaları gerektiğini, ayrıca bu sacların paslanmasını engellemek amacıyla yağladıklarını, saclar ağır olduğu için 2 kişi birden tutulması gerektiğini, olay gününde kendisi ve davacının kesilen sacı tuttuğunu, ancak giotinin sacı kesmesinden sonra sac düşünce yağlı olduğu için ellerinde eldiven olmasına rağmen ellerinden kayarak, tamamen davacının üzerine yüklendiğini, davacının belinden rahatsızlandığını, davacının o gün hemen revire gittiğini, bundan sonra hastaneye gidip gitmediğini hatırlamadığını, ancak o olaydan sonra davacının temizlik işi veya meydancılık gibi güç gerektirmeyen işlerde çalıştırıldığını bildirmiştir.
Dinlenen tanık beyanı ve alınan rapor içeriklerinden, davacının davalı işyerinde bir olay yaşadığı ve sağlık durumunda giderek artan bir bozulma olduğu görülmektedir. Ne var ki, bu arazın davacının işyerinde meydana geldiğini ileri sürdüğü olaydan dolayı mı gerçekleştiği konusunda mahkemece yapılan araştırma hüküm kurmaya yeterli değildir.
Şöyle ki; iş müfettişi raporu ve ekli belgelerden, olay tarihinde davacı ile beraber çalışan Y. U.’nun da dinlendiği anlaşılmakta ise de, bu kişi mahkemece tanık olarak dinlenmemiştir.
Öte yandan her işyerinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği mevzuatı uyarınca işyeri hekimliği tarafından tutulması gereken ve hasta kayıtlarının yapıldığı defterin mahkemece getirtilmediği de anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece yapılacak iş; işyeri hekimliğince işyerinde tutulması gerekli olan hastaların kaydedildiği defterin getirtilmesi; olay tarihinde davacı ile beraber çalışan Y.U.’nuın da tanık olarak dinlenilmesi ve bundan sonra mevcut rapor, ifade ve dosya konusu gözetilip rapor tanzim edilmek üzere üniversitelerin tıp fakültelerinin konuya ilişkin ana bilim dalı öğretim üyelerinden seçilecek bilirkişi kurulundan rapor alınarak, sözü edilen arazın, davacının iddia ettiği olaydan kaynaklanıp kaynaklanmadığının belirlenmesi ve sonucuna göre davacının istemi hakkında karar verilmesi gerekir.
Açıklanan bu değişik gerekçe ile Yerel Mahkeme direnme kararı usul ve yasaya aykırı olup bozulması gerekir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçelerle, 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"na eklenen "Geçici Madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 5521 sayılı Kanunun 8/son maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 26.06.2013 gününde oybirliği ile karar verildi