13. Hukuk Dairesi 2016/5040 E. , 2017/8052 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili avukat ... ... geldi. Karşı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, hissedarı olduğu 6228 ada 3 parsel sayılı taşınmazın imar uygulamasını gerçekleştirmesi ve tevhit işlemlerini yapması için 22.08.2008 tarihinde davalıya vekalet verdiğini, davalının gayrimenkulün imar işlemlerini gerçekleştirdiğini, dop kesintisi hariç taşınmazın %50 sinin bağış olarak belediyeye bırakıldığını söylediğini, diğer hissedarlarla birlikte bu taşınmaza ilişkin olarak inşaat sözleşmesi imzaladıklarında kendisine beklediğinden daha az daire düştüğünü, bu durumu araştırdığında hissesinden 715 m2 lik kısmın davalı tarafından başka bir şahsa satıldığını öğrendiğini, ancak bedelinin ödenmediğini ileri sürerek; taşınmazın rayiç değerinden şimdilik 30.000,00TL"nin dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 26.08.2015 tarihli ıslah dilekçesi talebini 536.805,00 TL"ye yükseltmiştir.
Davalı, tüm işlemlerin davacının bilgisi dahilinde yapıldığını ve taşınmazın parasını davacıya ödediğini savunarak; davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, tanık beyanına göre satış bedelinin davacıya ödendiği gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davalının vekalet görevini kötüye kullanması, özellikle de, vekilin özen ve sadakatle iş görme ve hesap verme yükümlülüğüne aykırı davranması hukuksal nedenine dayandırılarak açılmıştır. Gerçekten de vekil, vekaleti iyi bir surette ifa ile yükümlüdür. (B.K. md. 506/2) Eş söyleyişle, müvekkilin kendisine verdiği görevi özen ve sadakatle ifa etmek yükümlülüğü altındadır. Öte yandan, müvekkilin talebi üzerine, yapmış olduğu işin hesabını vermekle, her ne nam ile olursa olsun, almış olduğu şeyi müvekkile tediye etmekle yükümlüdür. (B.K.md. 508/1). Vekilin hesap verme yükümlülüğüne, üçüncü kişilerden aldığı değerler öncelikle dahildir. Belirtilen yükümlülüklere aykırı davranılması halinde vekilin, müvekkile karşı, onun bu yüzden uğradığı zararı tazmin yükümlülüğünün ortaya çıkacağı da çok açıktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, davacının 6228 ada 3 parsel sayılı taşınmaza ilişkin işlemleri yapması amacıyla davalıya 22.10.2008 tarihli vekaletname vermiş, bu vekaletname kapsamında davalı davacının hissesinin bir kısmını 16.12.2008 tarihinde satmıştır. Her ne kadar mahkemece, tanık beyanı esas alınmak suretiyle, davacının satış bedelini aldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, vekilin hesap verme yükümlülüğü bulunduğundan, davada ispat yükü vekil olan davalıda olup, olayın niteliği gereği tanık da dinlenemez. O halde davalı, davacıya ait taşınmazı verilen vekaletnameye istinaden dava dışı şahsa sattığına ve bedelini davacıya ödediğini savunduğuna göre, davalının bu hususu yazılı delille ispatlaması gerekir. Hal böyle olunca mahkemece, davalının satış bedelini davacıya ödediğine dair varsa yazılı delilleri sorularak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle tanık beyanı esas alınmak suretiyle davanın reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacılar yararına BOZULMASINA, 1480,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04/07/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.