
Esas No: 2019/454
Karar No: 2019/1212
Karar Tarihi: 26.11.2019
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2019/454 Esas 2019/1212 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Gaziantep 1. İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 24.05.2011 tarihli ve 2010/315 E., 2011/246 K. sayılı karar davacı ... vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 04.12.2012 tarihli ve 2011/8895 E., 2012/24590 K. sayılı kararı ile:
"…Dava, itirazın iptaliyle icra inkâr tazminatı hükmedilmesi istemine ilişkindir.
Mahkeme, kararında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir.
İş Mahkemeleri, 5521 sayılı Kanun ile kurulmuş istisnai nitelikte özel mahkemeler olup, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 106’ncı maddesi ile mülga 1479 sayılı Kanunun 70’inci ve mülga 506 sayılı Kanunun 134’üncü maddesinde, bu Kanunların uygulamasından doğan uyuşmazlıkların yetkili iş mahkemelerinde görüleceği, 5510 sayılı Kanun’un 101’inci maddesinde de, aksine hüküm bulunmayan hallerde, 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği düzenlenmiştir.
Somut olayda; davacı Kurum, Elif Özel Yapı... adlı işyerinden sigortalı olarak bildirim yapılan kişilerin çalışmalarının gerçek ve fiili olmadığının tesbit edildiğini, bu kişilerin kurumdan sağlık karnesi alıp, sağlık yardımlarından yararlanarak, Kurumu zarara uğrattıklarını, davalı ..."in söz konusu işyerinin muhasebe kayıtlarını tutan kişi olduğunu, bu nedenle kurumu zarara uğratan şahıs hakkında icra takibine geçtiklerini, davalı aleyhine Gaziantep 5.İcra Müdürlüğünün 2008/6708 Esasında işlem gören dosyasında toplam 14.113.53 TL ilamsız icra takibi başlattıklarını, davalının süresi içerisinde bu takibe itiraz ederek takibi durdurduğunu izahla, davalının borca vaki itirazının iptaline, icra takibinin devamına karar verilmesini istediği, mahkemece, davalının meydana gelen olayda hiçbir sorumluluğu bulunmadığı kanaatiyle, davanın reddi yönünde hüküm tesis ettiği anlaşılmaktadır.
Görev konusu, kamu düzeni ile ilgili olup, taraflarca ileri sürülmese bile mahkeme tarafından yargılamanın her aşamasında ele alınması gereken bir husustur. Davaya konu uyuşmazlığın, kurum memuru olan davalıların haksız eyleminden kaynaklandığı ileri sürüldüğüne göre davanın yasal dayanağı Borçlar Kanunu’nun 41 ve devamı maddeleridir.
Hal böyle olunca, davanın iş mahkemesinde değil, genel mahkemede görülmesi gerektiğinin kabulü ile görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, davanın esasına girilip yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olması, usul ve yasaya aykırı görülmüştür.
O halde, davacı Kurum vekilinin, bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…"
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı ... (SGK) vekili; müvekkili Kurum tarafından düzenlenen 23.11.2006 tarihli soruşturma raporunda 1040678 işyeri sicil numaralı...Yapı... unvanlı iş yerinden çalışmadığı halde birçok kişinin çalışıyor olarak gösterilip, gerçek ve fiili olmayan çalışmaya istinaden sigortalı bildirimlerin yapıldığını ve sağlık yardımlarından yararlanılarak Kurumun zarara uğratıldığını, davalının söz konusu iş yerinin muhasebe kayıtlarını tutan muhasebeci olduğunu ve Kurumun zarara uğramasına sebebiyet verdiğini, davalı hakkında Gaziantep 5. İcra Dairesinin 2008/6708 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ancak davalının itiraz etmesi neticesinde takibin durduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; cevap dilekçesi sunmamış ancak duruşmalardaki beyanlarında iş yerinin muhasebecisi olmadığını, 31.12.2005 tarihinden itibaren iş yerinde çalışmayı bıraktığını, çalışanlara dair Kuruma bilgi vermediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davalının fiili çalışması olmayan kişilerin...Yapı iş yerinden sigortalı olarak gösterilmesinde herhangi bir kusur ve ihmalinin bulunmadığı, iş yerinde işveren vekili veya muhasebeci olarak çalıştığına ilişkin bir belgenin olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı ... vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Davacı ... vekilinin 13.02.2013 tarihli maddi hatanın düzeltilmesine dair dilekçesi Özel Dairece İş Mahkemelerinde karar düzeltme yoluna başvurulamayacağı gerekçesiyle reddedilmiştir.
Yerel mahkemece; bozma kararının dosya ile uyumlu olmadığı, davalı ..." in işveren muhasebecisi olduğu, Kurum memuru olmadığı, bu yanlış tespitin maddi hatadan kaynaklanabileceği ve davacı Kurum vekili tarafından maddi hatanın düzeltilmesine dair 13.02.2013 tarihli dilekçenin ilgili daireye gönderildiği, ancak bu dilekçenin karar düzeltme talebi olarak yorumlanıp reddedildiği, davalının dava dışı işverenin muhasebecisi olduğu ve Elif Özel Yapı... iş yerinde fiili çalışması olmayan kişileri sigortalı olarak Kuruma bildirip Kurumu zarara uğrattığının iddia edildiği gerekçesiyle iş mahkemesinin görevli olduğu, görevle ilgili bozmalarda direnme kararı verilmesinin mümkün olmadığı ancak bozma kararındaki maddi hatanın düzeltilmesi için başka yol bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalının dava dışı...Yapı... unvanlı işverenin muhasebecisi olduğu gerekçesi ile hakkında başlatılan ve Kurum tarafından talep edilen sağlık harcamalarına dair icra takibine yaptığı itirazın iptaline ilişkin eldeki davada görevli mahkemenin genel mahkemeler mi yoksa iş mahkemeleri mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
I-Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce, Özel Daire bozma kararının "...Görev konusu, kamu düzeni ile ilgili olup, taraflarca ileri sürülmese bile mahkeme tarafından yargılamanın her aşamasında ele alınması gereken bir husustur. Davaya konu uyuşmazlığın, kurum memuru olan davalıların haksız eyleminden kaynaklandığı ileri sürüldüğüne göre davanın yasal dayanağı Borçlar Kanunu’nun 41 ve devamı maddeleridir..." kısmındaki " kurum memuru olan davalıların" ifadesinin maddi hata sonucu yazıldığı sonucuna varılarak bu ifadenin bozma kararından çıkarılarak yerine "davalının" kelimesinin yazılmasına ve maddi hatanın bu şekilde düzeltilmesine karar verilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
II-İşin esasının incelenmesinde; mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan hâllere dava şartları denir.
Bilindiği üzere, dava şartlarının neler olduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 114. maddesinde belirtilmiş olup, anılan düzenlemenin 1. bendinin (c) alt bendinde mahkemenin görevli olması dava şartı olarak düzenlenmiştir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, bir dava ancak görevli mahkemece incelenebilir. Mahkeme her şeyden önce görevli olmalıdır. Görevsiz mahkemede açılan davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerekir (Pekcanıtez H./ Özekes M./ Akkan M./ Korkmaz H.T.: Pekcanıtez Usul Medeni Usul Hukuku, Cilt II, İstanbul 2017, s. 930).
Dava şartlarının amacı, bir davanın esası hakkında incelemeye geçilebilmesi için gerekli bütün şartları ve bunların incelenmesi usulünü tespit etmek, böylece davaların daha çabuk, basit ve ekonomik bir şekilde sonuçlanmasına yardımcı olmaktır (Kuru, B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, İstanbul 2016, s 190).
Bu noktadan hareketle, uyuşmazlığın çözümü yönünden görevli mahkeme kavramının açıklanmasında gerekmektedir.
Genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir. Bilindiği üzere, ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama yoktur. Genel mahkemelerin bakacakları davalar, belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer.
Buna karşılık özel mahkemeler, belirli kişiler arasında çıkan veya belirli uyuşmazlıklara bakmakla görevlidir. Diğer bir ifadeyle, özel mahkemeler özel kanunlarla kurulmuş olup özel kanunlarda belirtilen davaları yürütür.
Genel mahkemelerin kuruluşunda olduğu gibi özel mahkemelerin (veya ihtisas mahkemelerinin) kuruluşu da mutlaka ayrı (özel) bir kanun hükmü ile düzenlenir. Özel mahkemelerin kuruluşunun tabii hâkim ilkesine aykırı düşmeyeceği 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 37. maddesinde belirtilmiştir.
Yukarıda belirtildiği üzere, göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin olup HMK’nın 114/1-c maddesine göre mahkemenin görevli olması dava şartıdır. HMK’nın 115. maddesine göre ise dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir. Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki nitelemenin yapılması ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmelidir. Görev nedeniyle verilen ret kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m. 20).
İş mahkemelerinin görevi dava tarihinde yürürlükte olan mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesinde belirtilmiş olup;
“İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur.
Bu mahkemeler:
A) (Mülga: 18/10/2012-6356/81 md.)
B) İşçi Sigortaları Kurumu ile sigortalılar veya yerine kaim olan hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıklardan doğan itiraz ve davalara da bakarlar” şeklinde düzenlenmiştir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca işçi sayılan kimselerle (Kanunun değiştirilen 2. maddesinin C, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanunu"na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuki uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde çözümlenecektir. İş mahkemeleri ayrıca, 5018 sayılı Kanun"un 4/E fıkrasına göre sendikaların açacakları ve bu sıfatla aleyhine açılacak hukuk davalarına İşçi Sigortaları Kurumu ile Sigortalılar veya yerine kaim olan hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıklardan doğan itiraz ve davalara da bakacaklardır. Diğer taraftan özel kanunlardaki özel düzenlemeler nedeniyle 2821 sayılı Sendikalar Kanunu, Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu, 854 sayılı Deniz İş Kanunu, 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunundan doğan uyuşmazlıklar da iş mahkemelerinde görülecektir. Bununla birlikte 506 sayılı (mülga) Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 134. maddesinde Kanun’un uygulanmasından doğan uyuşmazlıkların yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görüleceği düzenlenmiştir. Ayrıca 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 101. maddesinde de benzer bir düzenlemeye gidilmiş ve Kanun’da aksine hüküm bulunmayan hâllerde, 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği belirtilmiştir.
Diğer taraftan 25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 5. maddesinde iş mahkemelerinin görevi düzenlenmiş olup;
“İş mahkemeleri;
a) 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemi adamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,
b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4" üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,
c) Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere ...” şeklinde düzenlenmiştir.
Somut olayda görevli mahkemenin belirlenebilmesi için öncelikle uyuşmazlığın 506 sayılı Kanundan mı yoksa haksız eylemden mi kaynaklandığı hususunun açıklanmasında yarar vardır.
506 sayılı Kanun"da "Sigorta yardımlarının haczedilemeyeceği, yanlış ve yersiz ödemelerin tahsili" başlığı altında 121. madde:
"Bu kanun gereğince bağlanacak gelir veya aylıklar ve sağlanacak yardımlar, nafaka borçları ve bu Kanunun 80 inci maddesine göre takip ve tahsili gereken alacaklar dışında haciz veya başkasına devir ve temlik edilemez.
(Ek fıkra:29/7/2003-4958/47 md.) Ancak, yanlış ve yersiz ödendiği anlaşılan her türlü gelir, aylık ve sigorta yardımları 84 üncü maddenin son fıkrası saklı kalmak kaydıyla, ilgililerin sonraki her çeşit istihkaklarından kesilmek suretiyle geri alınır. Kurumun genel hükümlere göre takip hakkı saklıdır.
(Ek fıkra: 2/7/2005-5386/1 md.) Ölüm geliri ve aylıklarından yapılan yersiz ödeme tutarları, yersiz ödenmiş olan gelir ve aylıkların kesilmesi nedeniyle aynı dosyadan gelir ve aylık ödemesi yapılan diğer hak sahiplerine Kurumca yapılması gereken gelir ve aylık ödeme tutarları nazara alınmak suretiyle tespit edilecek Kurum zararı esas alınarak tahsil edilir. Ancak, diğer hak sahiplerinden itirazda bulunanların hisseleri bu fıkra uygulamasında hariç tutulur." şeklinde düzenlenmiştir.
506 sayılı Kanun"un 121/2. maddesindeki düzenleme Kurum ile sigortalı ve sigortalılık ilişkisinden kaynaklanan yersiz ödemelere ilişkindir.
Önemle belirtilmelidir ki, borç ilişkilerini düzenleyen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nda (TBK) (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu"nda) borç ilişkisinin kaynakları, diğer bir anlatımla borç ilişkisini kuran sebepler sözleşme, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşme olmak üzere üç başlık altında düzenlenmiştir.
Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) “Haksız muamelelerden doğan borçlar” başlıklı 41. maddesine göre;
“Gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine mecburdur.
Ahlaka mugayir bir fiil ile başka bir kimsenin zarara uğramasına bilerek sebebiyet veren şahıs, kezalik o zararı tazmine mecburdur”.
6098 sayılı TBK’nın “Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri” başlıklı 49. maddesine göre ise;
“Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.”.
Haksız fiilden kaynaklanan sorumluluk; bir kimsenin hukuka aykırı ve kusurlu davranışı ile diğer bir kimseye verdiği zararın giderilmesini amaçlayan sorumluluk türüdür.
Haksız fiilden kaynaklanan davalarda, eğer özel kanunlarla kurulmuş özel mahkemelerin görevli olacağı kanunda açıkça belirtilmemiş ise o hâlde görevli mahkeme genel mahkemeler olacaktır.
Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olay incelendiğinde, dava dışı iş yerinden fiili çalışmaya dayalı olmayan sahte sigortalı bildirimlerinin yapıldığı, gerçek ve fiili çalışmaya dayalı olmayan bu bildirimler sonucunda Kurum tarafından sigorta kapsamında bulunmaması gereken kişilere yersiz sağlık harcamaları yapıldığı, Kurumun yaptığı soruşturma sonunda dava dışı iş yerinden yapılan sahte bildirimlerin iptaline karar verildiği, yersiz ödenen sağlık giderlerinin tahsili amacıyla işyerinin muhasebecisi olarak ve işverenin sahte bildirimde bulunmasına iştirak ettiği iddiası ile davalı hakkında icra takibi başlatıldığı, davalı tarafından söz konusu icra takibine itiraz edildiği ve Kurum tarafından davalının da meydana gelen zarardan sorumlu olduğu gerekçesiyle icra takibine vaki itirazın iptalinin talep edildiği anlaşılmaktadır.
Davacı Kurum, dava dışı iş yerinden yapılan sahte bildirimler nedeniyle sağlık harcamalarına dair yapılan ödemelerin yersiz olduğu ve bu ödemelerden davalının da sorumlu olduğu gerekçesiyle zararın tahsilini haksız fiil hükümlerine göre Kurum ile arasında sigorta ilişkisi bulunmayan davalıdan talep etmektedir. Davacı Kurum ile davalı arasında sigortalılık ilişkisi bulunmamaktadır. Dava dışı iş yerinin muhasebecisi olmak davalıya ne 506 sayılı Kanun ne de 5510 sayılı Kanun kapsamında herhangi bir sigortalılık statüsü kazandırmamaktadır. 506 sayılı Kanun"un 121. maddesinde düzenlenen yersiz ödemeler Kurum ile sigortalı arasındaki sigortalılık ilişkisinden kaynaklanan yersiz ödemelere dair olup, somut olayda ise Kurumun talep ettiği yersiz ödemeler sigortalı olmayan davalının sahtecilik yaptığı iddiasına dayalı olarak Kuruma verdiği zarara ilişkindir. 506 sayılı Kanun"un 134. maddesinde ve 5510 sayılı Kanun’un 101. maddesinde belirtildiği şekilde ve gerek mülga 5521 sayılı Kanun gerekse 7036 sayılı Kanun’un belirttiği şekilde iş mahkemelerinin görev konusuna giren bir ihtilaf bulunmadığından uyuşmazlığın haksız fiile ilişkin hükümlere göre değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu hâliyle haksız fiil hükümlerinden kaynaklanan eldeki davada kanunlarda aksine bir düzenleme de bulunmadığından davanın iş mahkemesinde değil genel mahkemede görülmesi gerekmektedir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, dava konusunun 506 ve 5510 sayılı Kanun"lardan kaynaklanan yersiz ödenen sağlık giderlerinin tahsili istemine ilişkin olduğu, davalı ile Kurum arasında sigortalılık ilişkisi bulunmasa da, Kurumun taraf olduğu ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan davalarda görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu, bu nedenle direnme kararının hukuka uygun olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Hâl böyle olunca mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde asliye hukuk ahkemesinin görevli olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Diğer taraftan, her ne kadar gerekçeli karar başlığında dava tarihi 21.06.2010 yerine 11.04.2013 olarak gösterilmiş ise de bu yanlışlık mahallinde düzeltilebilir bir hata olarak kabul edildiğinden ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: I- Özel Daire bozma kararının "...Görev konusu, kamu düzeni ile ilgili olup, taraflarca ileri sürülmese bile mahkeme tarafından yargılamanın her aşamasında ele alınması gereken bir husustur. Davaya konu uyuşmazlığın, kurum memuru olan davalıların haksız eyleminden kaynaklandığı ileri sürüldüğüne göre davanın yasal dayanağı Borçlar Kanunu’nun 41 ve devamı maddeleridir..." kısmındaki "kurum memuru olan davalıların" ifadesinin maddi hata sonucu yazıldığı sonucuna varılarak bu ifadenin bozma kararından çıkarılarak, yerine "davalının" kelimesinin yazılmasına ve maddi hatanın bu şekilde düzeltilmesine oybirliğiyle;
II-Davacı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 26.11.2019 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.
KARŞI OY
1. Dosya içeriğine göre davacı kurum tarafından, dava dışı işverenin muhasebe kayıtlarını tutan davalıya karşı, iş yerinde çalışmadığı hâlde birçok kişiyi çalışıyor olarak gösterip, gerçek ve fiili olmayan çalışmaya istinaden sigortalı bildirimleri yaptığı ve bu fiilen çalışmayan kişilerin kurumun sağlık yardımlarından yararlanarak Kurumu zarara uğrattığı, zararın tahsili için işveren, işverenin çalışan muhasebecisi ve davalı hakkında icra takibi yaptıkları, davalının icra takibine itiraz ettiği, takibe itirazın iptali ve takibin devamı için iş mahkemesine dava açılmıştır.
2. İş Mahkemesi tarafından, “fiili çalışması olmayan kişilerin...Yapı işyerinden sigortalı olarak gösterilmesinde herhangi bir kusur ve ihmali bulunmadığı, iş yerinde işveren vekili veya muhasebeci olarak çalıştığına ilişkin bir belgenin olmadığı” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, kararın temyizi üzerine ise Özel Dairece “davaya konu uyuşmazlığın kurum memuru olan davalıların haksız eyleminden kaynaklandığının ileri sürüldüğü, davanın yasal dayanağının Borçlar Kanunu"nun 41. maddesi olduğu ve davanın iş mahkemesinde değil genel mahkemelerde görülmesi gerektiği” belirtilerek bozulmuştur. Yerel mahkemece “davalının dava dışı işverenin muhasebecisi olduğu ve dava dışı kişiye ait iş yerinde fiili çalışması olmayan kişileri sigortalı olarak Kuruma bildirip Kurumu zarara uğrattığı iddia edildiği gerekçesiyle iş mahkemesinin görevli olduğu” belirtilerek direnme kararı verilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık “davalının dava dışı...Yapı... unvanlı işverenin muhasebecisi olduğu gerekçesi ile hakkında başlatılan ve Kurum tarafından talep edilen sağlık harcamalarına dair icra takibine yaptığı itirazın iptaline ilişkin eldeki davada görevli mahkemenin genel mahkemeler mi yoksa iş mahkemeleri mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
4. Çoğunluk görüşü ile kurum ile davalı arasında sigortalılık ilişkisi bulunmadığı, davalının haksız eyleminden kaynaklandığı, bu nedenle uyuşmazlığın iş mahkemesinde görülemeyeceği gerekçesi ile yerel mahkemenin kararı bozulmuştur.
5. 1. Eylemin gerçekleştiği 2006 yılında yürürlükte olan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 134. maddesine göre “Bu kanunun uygulanmasından doğan uzlaşmazlık, yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görülür”. Dava tarihinde yürürlükte olan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 101. maddesi uyarınca “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hâllerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür”.
Keza dava tarihinde yürürlükte olan 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1/B maddesine göre “İşçi Sigortaları Kurumu ile sigortalılar veya yerine kaim olan hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıklardan doğan itiraz ve davalar iş mahkemesinde görülür". Yargılama sırasında yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 5/b maddesi uyarınca ise "İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara iş mahkemesinde bakılacağı belirtilmiştir.
5.2. 506 sayılı Kanunun 121/2 maddesine göre “Yanlış ve yersiz ödendiği tespit edilen her türlü gelir, aylık ve sigorta yardımları, 506 sayılı Kanunun 84. maddesinin son fıkrası saklı kalmak kaydıyla, ilgililerin sonraki her türlü istihkaklarından kesilmek suretiyle geri alınır. Ayrıca Kurumun genel hükümlere göre takip ve tahsil hakkı saklıdır”.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun yersiz ödemelerin geri alınması başlığı ile düzenlenen 96. maddesine göre ise “Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler;
a) Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden,
...itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır.
Genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere kurumca bedeli ödenen kişisel sağlık tedavi giderleri gibi ödemeler de yersiz ödemedir.
6. Somut uyuşmazlıkta Kurum; çalışmadığı hâlde çalışmış gibi sigortalı gösterilen ve bu nedenle 506 ve 5510 sayılı Kanun uyarınca yersiz ödenen sağlık tedavi giderlerinin, neden olan işveren, işveren çalışanı ve işverenin muhasebe kaydını tutan davalıdan tahsilini icra takibi yolu ile talep etmiştir. Sigortalı olmayan davalı icra takibine itiraz etmiştir. Yukarda belirtilen görev ile ilgili düzenlemelerde, açıkça Kurumun taraf olduğu ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklarda iş mahkemesinin görevli olacağı belirtilmiştir. Burada Kurumun taraf olması ve uyuşmazlığın 506 veya 5510 sayılı Kanundan doğması yeterlidir. Karşı tarafın sigortalı veya üçüncü kişi olmasının önemi bulunmamaktadır. Yersiz ödenen aylıkların tahsili 506 sayılı Kanunun 121, 5510 sayılı Kanunun 96. maddeleri kapsamında istenmektedir. Uyuşmazlığın sosyal güvenlik mevzuatından doğduğu açıktır. İcra takibine işveren itiraz etmiş olsaydı görevli mahkeme her halükârda iş mahkemesi olacaktı. Çalışmadığı hâlde çalışan işçileri sigortalı gösteren ve bu nedenle yersiz tedavi giderine neden olan işverenin takibe itiraz etmemesi iş mahkemesinin görevini etkilemeyecektir. Açıklanan nedenlerle Sayın çoğunluğun görüşüne katılınmamıştır.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.